Sımsıkı

29 9 0
                                    

Aşk;görmekten çok özlemeyi sever,dokunmaktan çok düşlemeyi...
Ve aşk o kadar haindir ki;nerde imkansız varsa gider onu sever.

İstanbul'a geldikten sonra her şey üst üstü geliyordu. Neler olduğunu hiç bir şekilde anlamıyordum. Her şey çünkü bir anda gelişiyordu. Daha bir olayı sindirmeden başka bir olay çıkıyordu. İstanbul'a gelmeden öncede çok normal bir hayatım olduğu söylenemezdi tabi.
İkisi donuk bir ifadeyle bana bakıyordu bende onlardan farksız değildim. Eğer duyduklarımı anlarlarsa daha kötü olurdu o yüzden bozuntuya vermemeliydim. Gülümsedim ve konuşmaya başladım.
"Burak bey size danışacağım bir kaç konu var." dedim. Burak derin bir nefes alıp gülümsedi ve başını salladı.
Ben arkamı dönüp odadan çıktım Burak da peşimden geliyordu, hastanenin dışına çıkana kadar hiç konuşmadık. Hastaneden çıktıktan sonra Burak başıyla otoparkı gösterdi ve oraya ilerlemeye başladık. Hiçbir şey demeden arabaya geçti ve sürmeye başladı. Çok geçmeden eve gelmiştik hâlâ ikimiz de konuşmamıştık. Merdivenlerden çıkıyorduk ki bu sessizliği bölen Burak oldu.
"Bana gel bir kahve içip sakin bir şekilde konuşalım." Sessizce başımı salladım. Burak'ın evine geldikten sonra direkt salona gidip koltuğa oturdum. Çok geçmeden Burak ellerinde kahve ile geldi bana uzattı ve yanıma oturdu.
"Teşekkür ederim." Hafif bir şekilde gülümsedi. Gamzesi vardı gülünce çok tatlı oluyordu...
"Çisil duyduğunu biliyorum." Bir an şaşırsam da kısa zamanda tanışmış olsak bile beni az da olsa tanıyordu.
"Burak bu gece bu konudan konuşmasak." Dedim ve kahveyi masaya bırakıp,arkama yaslandım o da yasladı sırtını koltuğa. Sonra başını bana doğru çevirdi, bende ona bakıyordum.
Bakışları soğuktu hep ama yine yakardı  içimin küllerini.
Başımı yasladığım yerden kaldırdım ve etrafa baktım burası Burak'ın eviydi.Dün gece uyuya kalmıştım. Mutfaktan sesler geliyordu, kalktım ve mutfağa doğru ilerlemeye başladım. Burak'ın üstünde bir önlük elinde bir bıçak vardı ve salatalıkları doğruyordu.Kapıya başımı yaslayıp onu izlemeye başladım çok tatlıydı. Bir süre sonra beni fark etti ve gülümsedi,gülerek yanıma doğru gelmeye başladı. Geldi ve tam önümde durdu.
"Neden gülüyorsun böyle ben kahvaltı falan hazırlayamaz mıyım?" Gülümsemem daha çok genişledi.
"Hayır sadece seni böyle görünce gülmemek pek mümkün değil." Üstünde kırmızı benekli bir önlük vardı.
"Peki sen geç ben hazırlarım az kaldı zaten." Başımı salladım ve salona doğru yürümeye başladım o sırada Burak'ın odasının kapısı açıktı. Bende merak ederek girmek istedim. Tam Buraklık bir odaydı. Simsiyah,sade, durgun...
Odanın içinde ilerledim raflardaki fotoğraflar dikkatimi çekti. Ve çerçeveli bir fotoğrafı elime aldım. Fotoğrafta küçük bir çocuk yani,Burak ve çok güzel bir kadın vardı. Burak büyük ihtimal annesi olan kadının kucağında oturuyordu, çok tatlıydı üstünde mavi bir takım ve eli ağzındaydı. Ben gülümseyerek o fotoğrafa bakıyordum başımı biraz daha yukarı doğru kaldırdığımda Burak kapıda bana bakıyordu. Gözleri dolmuştu geldi yanımda durdu ve fotoğrafı elimden aldı,yerine koydu. Ben ona soran gözlerle bakarken o ise fotoğrafa odaklanmış bir şekilde bakıyordu. Omzuna hafifçe dokundum.
"Fotoğraftaki annen değil mi?" Gözleri gözlerimi buldu,bana çok yakındı.
"Evet." Biraz daha yaklaştı.
"Ne olduğunu soracaksın büyük ihtimalle." Gözlerimi gözlerinden çektim ve yere doğru bakmaya başladım. Çenemde soğuk bir dokunuş hissettim. Çenemi kaldırıp gözlerine bakmamı sağladı.
"Öldü." dedi o titreyen sesiyle. Gözünden bir damla yaş düştü.
"Başın sağolsun." dedim. Başını hafifçe salladı ve ardından bir damla daha yaş düştü gözlerinden.
"Senin annen..." Gözlerim gözlerinde takılı kaldı. Boğazım düğümlendi. Gözlerimden yaşlar akıyordu hissediyordum. O sırada Burak beni kendine çekip sarıldı,sımsıkı. Benim kendime gelmem zor oldu ama ben de ona sarıldım,sımsıkı.
Bu bir normal sarılma değildi. Yaralarımızı sarar gibi. Zaten sevgi birbirine sığınmak demek değil miydi?
Artık bu andan itibaren...
Başımı Burak'ın omzuna yasladım. O da başını omzuma yasladı. Biraz zaman geçtikten sonra birbirimizden ayrıldık.

Öğlen

Hastaneye gelmiştik. Geleli çok olmuyordu bugün çok yoğun bir program yoktu. Ve seans saatlerine daha çok vardı ama biraz sonra başlayacak olan toplantı vardı. Bütün doktorların olacağı bir toplantı. Bir duyuru varmış, aramıza yeni katılacak olan biri öyle diyorlar. Odamdan çıktım ve konferans salonuna doğru yürümeye başladım. Kapıdan içeri girdim çoğu kişi yerlerini almıştı. Gözlerim etrafı gezerken Burak ile göz göze geldik. Yanında Akın ve o hiç gözüm tutmayan Buse vardı. Anıl'ın bana kafasıyla gel işareti yaptığını gördüm. Tam onların yanına gidecekken kolumu birisi tuttu. Başımı çevirdim ve gördüğümle şoka uğradım. Karşımda babam duruyordu. Nasıl olmuştu bu?
Nasıl çıkmıştı o hapishaneden. Nasıl gelmişti buraya kadar...
Her şey daha yeni başlıyordu.

Geceye Doğan GüneşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin