Acı

39 9 4
                                    

12.07.2005
Okuldan gelmiştim koltukta uzanıyordum. Bir kaç dakika sonra babam geldi. Benim babam doktordu,cerrah. İşi çok yoğun eve geç geliyor ve erkenden gidiyordu. Bizimle çok vakit geçiremiyordu. Yanıma doğru ilerlemeye başladı ve koltuğa oturdu. Sonra başımı bacağına yasladı. O an o kadar çok şaşırmıştım ki.Benim babam benle ilgilenmezdi.Ya da sevgisini belli etmezdi.Küçücük bir kız çocuğu bunu nasıl düşünebilirdi ki.Başımı bacağına yaslayıp kafamı okşadı.
"Babacım nasıl geçti okulun?." dedi Babam.
"Güzel geçti." diyip başımı bacağından kaldırdım.
"Neden anneme hep kötü davranıyorsun." dedim gözlerim dolarak. Vücudunu dikleştirdi ve konuşmaya başladı.
"Kızım annen çok büyük hatalar yapıyor." Durdu ve tekrardan devam etti.
"Ama her anne baba arasında kavga olur. Annene zarar vermem. Sakın böyle birşey düşünme." diyip beni kendine çekip sarıldı.Bir kaç dakika sonra kapı çaldı. Kalkıp koştura koştura kapıya açmaya gittim. Çünkü annemin geldiğini biliyordum.Kapıyı açtım ve anneme sımsıkı sarıldım.O da sarıldı ve kokumu içine çekti.
Bu sonmuş gibi sarıldım ilerisini düşünmeden...
Ve öylede oldu.         

Günümüz

Her baba evladını sever ama kız çocukları daha fazla sevgiye muhtaçtır. Babanın doldurmadığı sevgiyi, başka biri doldurmaya kalkar. Zira sevgiyi tanımayan bir insan, her ilgiyi sevgi zanneder.
Ve sevgiyi tanımayan bir insan sevmesini de bilemez.
Her şey ne kadarda çok garip değil mi?
Kaç yıldır görmediğin baban karşında dimdik duruyor. 
Eli hâlâ kolumda bana dik dik bakıyordu.
Etraf çok kalabalıktı şuan burada ona sert tepki veremezdim. Kolumu nazikçe elinden çekip konuşmaya başladım.
"Senin ne işin var burada?." Güldü ve yaklaştı. Şuan herkesin bizi izlediğini biliyordum.
"Canım kızım beni çok özledin biliyorum." O an da kan beynime sıçramıştı. Neden gelmişti buraya, hastaneye?
Her şey çok hızlı gelişti o an Hastane müdürümüz Mehmet Bey sahneye çıktı ve herkes yerine oturdu. Ben ise Burak'ların yanına gittim ve oturdum. Bu toplantının babamla bir ilgisi var mıydı acaba?
Mehmet Bey konuşmaya başladı.
"Hepiniz hoşgeldiniz arkadaşlar." Büyük bir alkış koptu konferans salonunda.
"Bugün sizle aramıza yeni katılan çok önemli birisi için toplandık."
"Aytaç Gökay..." Şaşırdık mı hayır tam beklendik hareketti. Yürüdü ve sahneye çıktı önünü ilikledi ve konuşmaya başladı.
"Hepinize merhaba arkadaşlar burada güzel günler geçireceğimden hiç şüphem yok." Daha çok bana bakarak. O sırada Burak koluma nazikçe dokundu ve konuşmaya başladı.
"Çisil sen bu adamı tanıyor musun?" Dedi Burak. Gözlerim dolmuştu.Ne diyebilirdim ki...
"Evet." Yalan söyleyemezdim. Durdu ve kaşları çatıldı. Yüzüme doğru yaklaştı ve konuşmaya başladı.
"Şuan o kadar bitik gözüküyorsun ki..." Durdu ve tekrardan konuşmaya başladı.
"Ama o kadar güzelsin ki." Dedi ve gülümsedi. Ardından bende gülümsedim. Bu halimle bile beni mutlu etmeyi başarıyordu.
"Teşekkür ederim." Başını salladı ve ellerimi tuttu.
"İstersen eve gidelim ve biraz konuşalım." Başımı salladım ve ayağı kalkıp kapıya doğru yürümeye başladık. Ardından otoparka indik ve Burak'ın arabasına bindik. Çok sürmeden eve gelmiştik. Merdivenlerden çıktık ve benim evime geldik. Burak direkt salona gitti. Ben ise mutfağa gidip kahve yaptım,ardından salona doğru yürüdüm. Burak'ın yanına oturdum.Kahveyi ona doğru uzattım gülümsedi ve başını salladı. Sonra ise konuşmaya başladı.
"Bana anlatmak istersen anlatabilirsin Çisil, senin her zaman yanındayım." Gülümsedim ve konuşmaya başladım.
"Burak Aytaç Gökay benim babam." Söyledikten sonra büyük bir nefes verdim.
"Ne kadar güzel burada sorun ne?"
Gözlerim doldu. Her şeyi sorundu aslında....
Vücudumu dikleştirdim ve konuşmaya başladım.
"Burak ben küçük yaşta annemi kaybettim." Gözlerimden daha çok yaşlar akmaya başladı. Burak ise ellerimi tuttu.
"Ben doğduğumdan beri babam tarafından bir sevgi görmedim. O yaşta diyordum. Babam beni seviyor ama sevgisini belli etmek istemiyordur." Durdum ellerimle gözyaşlarımı sildim ve devam ettim.
"Küçücük bir kız çocuğu bu durumu nasıl düşünebilirdi ki?. Annem öldükten sonra herşey daha da kötüleşti. Babam artık eve gelmiyordu.Hiçkimsem yoktu. Hem okudum hem çalıştım. Böyle söylemesi kolay olabilir ama senelerdir neler çektiğimi sadece ben bilirim." Gözlerimden daha da fazla yaş akıyordu. Burak'ın da gözleri dolmuştu.Elleri yüzüme doğru uzandı ve gözyaşlarımı sildi. Bu sefer bağırarak konuşmaya başladım.
"Kaç sene geçmiş gelmiş karşımda dikiliyor." Sonrası ise hıçkıra hıçkıra ağlamak...
Beni kendine çekip sarıldı Burak.
"Anlıyorum Çisil." Dedi.
"Yaşamadan anlayamazsın Burak."
Bu hayatımda yanlış yapmak ve yanlız kalmak arasında bir tercih yaptım. Adamına göre değil,adabına göre.
Hevesime göre değil hislerime göre.
Sahte bir mutluluk yerine,sade bir yanlızlık seçtim.

Sonraki Gün

Başımı koyduğum yerden kaldırdım. Yatağımdaydım. Kalktım ve etrafa baktım. Burak gitmişti. Acele etmem gerekiyordu çünkü geç kalıcaktım. Üstüme beyaz gömlek altıma ise siyah ispanyol paça bir pantolon giydim. Makyaj yapacak hâlim bile yoktu. Saçlarımı yaptıktan sonra üstüme kot ceketimi aldıktan sonra evden çıktım. Hastane yakın olduğu için yürümeye karar verdim. Hem biraz hava alsam çok iyi olucaktı. Merdivenlerden indikten sonra karşımda Önder duruyordu. Altına siyah bir pantolon üstüne lacivert desenli bir gömlek gözlüklerini takmış, sırtını arabayı yaslamış bana bakıyordu. Ona doğru ilerledim ve konuşmaya başladım.
"Merhaba Önder kimi bekliyordun?." Güldü ve konuşmaya başladı.
"Seni almaya geldim." Allah'ım bu kendini ne zannediyordu?

"Ne gerek vardı durup dururken?." Dedim ve alayca güldüm.
"Yok öyle deme hem seninle konuşacaklarım var." Başımı salladım ve arabaya doğru yürürken bir anda Önder konuşmaya başladı.
"Oooo kimleri görüyorum." Arkamı döndüm ve Burak kapıdan çıkıyordu.
Burak bize doğru yaklaştı ve Önder'in elini sıktı.
"Günaydın." Önder de güldü ve imali bir şekilde bana baktı.
"Günaydın Burak." Dedi Önder. Bende başımı salladım. Burak bana bakmaya başladı sonra ise kendine gelerek konuşmaya başladı.
"Hastanede görüşürüz." Dedi. Ve arkasını dönüp gitti. Bizde daha sonra arabaya binip hastaneye doğru yola çıktık.
"Akşam bir parti düzenliyoruz. Tüm hastane olarak." Dedi Önder.
"Güzel." Dedim.
"Geliceksin değil mi?." Normalde kalabalık yerleri sevmezdim ama hastane olarak gideceğimiz için gitmek zorundaydım.
"Evet geleceğim." Önder gülümsedi ve tekrardan konuşmaya başladı.
"Peki partnerim olmaya ne dersin?." Sorduğu soruyla bir anda afalladım. Burak da gelicekti partiye onun yanında böyle bir şey yapamazdım.
"Belki de akşama gelmem kendimi çok iyi hissetmiyorum. Seni yanlız bırakmak istemem bence başka biriyle gitmen daha güzel olur." Diyip gülümsedim. Önder bozulmuştu ama belli etmemeye çalışarak.
"Peki sıkıntı yok." Dedi. Biraz daha zaman geçtikten sonra hastaneye varmıştık. Odama geçtim ve bugün çok yoğun bir program yoktu. Çünkü akşam bir program olduğu için herkes onun telaşındaydı. Hastalarım gelmeden önce kantinden kahve almak için aşağıya indim. Tam yürüyordum ki birisi beni aniden kolumdan tutup içerideki odaya çekti. Birden duvara yasladı. Karşımda ki Burak'tı.
"Merhabalar hanımefendi." Dedi ve bana daha çok yaklaştı.
"Artık böyle mi yapıyoruz Burak Bey." Dedim gülerek.
"Biraz aksiyon olsun istedim." Dedi ve daha çok gülmeye başladım.
"Güzel sevdim ben bunu." Dedim.
"Öyle mi?." Dedi sesini incelterek.
"Hı hı." Sonrasında ise konuşmaya başladım.
"Akşama parti varmış geliyor musun."
"Evet, sen nereden biliyorsun."
"Önder söyledi." Dedim ve geriye doğru çekildi gülmeye başladı.
"Maşallah ya adam her yerde. Etrafında pervane olmuş, mübarek."
Gülmeye başladım sinirlenince çok tatlı oluyordu.
"Benimle geliyorsun değil mi?." Dedi. Ona doğru yaklaştım.
"Evet." Ve sonra boynuna sıkıca sarıldım. O da belimden tutup kendine çekti ve sarıldı.
"Haydi sana kolay gelsin."dedim ve hemen arkama bakmadan kapıyı açıp çıktım. Kantine indim, kahvemi aldıktan sonra odama çıktım. Koltuğumda oturuyordum ve kahvemi yudumluyordum ki kapı çaldı.
"Gir." Dedim. Ve gelen Aytaç Gökay'dı.Ona baba demek istemiyordum. Girdi ve karşımda ki koltuğa oturdu.
"Kızım nasılsın?" Dedi gülümsedi.
"Ne için geldin?." Dedim ve yüzü düştü.
"Akşam ki baloya Önder ile gidiceksin." O an ki sinirle bir kahkaha attım.
"Nedenmiş o?" Dedim.
"Ben öyle istiyorum çünkü."
"Ne diyorsun sen ya Önder ile gitmeyeceğim." Dedim ve arkama yasladım.
"Peki ya konu annense."
O an her şey durmuştu.
Her şey.

Burak
Akşamüzeri

Hastaneden çıktıktan sonra eve gidip üstümü değiştirip parti yerine gittim. Çisil'i aramıştım onu beklemememi söylemişti, orada görüşürüz diyip kapatmıştı. Akın ile birlikte oturuyorduk herkes gelmişti neredeyse.
"Kardeşim,nerede kaldı Çisil?" Dedi Akın.
"Gelir birazdan." Dedim
"Çokta yakışıklı olmuşsun ya boşver Çisil'i bence." Dedi gülerek. Bende gülmeye başladım. Sonra ise kapıdan Çisil'in babası Aytaç Gökay girdi. Sonrasında ise Çisil. Ama tek değildi. Yanında Önder vardı. El elelerdi. Ve salondan içeri yürüyorlardı. Çisil'in gözleri beni buldu. Gözlerim dolmuştu. Kolumda Akın'ın elini hissettim.
"İnsan çok sevmekten,kıyamamaktan,
kızamamaktan,üzememektem ve hep alttan almaktan kaybeder.
Hayat ilk olarak kendini yok sayanları harcar."
İşte benim hikayemde bu.

Geceye Doğan GüneşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin