Sabah annemin uyanmam için aldığı kırmızı, küçük saatin alarm sesiyle uyandım. Her sabah bu seslerle uyanmanın ne kadar sinir bozucu olduğunu bilmeyen yoktur. Sesin beynimde bıraktığı uğultuyu silmek istercesine eski radyomun düğmesine basarak frekans yakalamaya çalıştım. Rahatlatıcı bir müzik çalmaya başladığında düğmeyle oynamayı bırakarak kendimi yatağa attım. Bugün işe gitmek istemiyorum dedim içimden. Odada yankılanan sesi kulaklarıma doldurmak için yaklaştırdım kafamı radyomun tozlu hoparlörüne. Biraz dinledikten sonra akşam eve geldiğimde duş almadığımı hatırlayarak yataktan doğruldum. Tek istediğim saatlerce suda kalarak vücudumu arındırmaya çalışmaktı. Yavaşča yataktan doğrularak banyoya yürüdüm. Suyu açtığımda biraz soğuk akıyordu ama gittikçe ısınınca keyfim yerine geldi. Zaman kavramının gereksiz olduğunu düşünsem de özel bir büroda çalışıyordum ve işe zamanında gitmeliydim. Soyunarak suyun altına girdim. Gözlerimi kapatarak suyun tenimde gezinişini hissetmeye çalıştım. Ben tam keyfine varmışken suyun, akmadığını farkederek musluğu bir aşağı bir yukarı salladım. Saatin 7:35 olduğunu duşakabinden hızla çıkarken gördüm. Havluma sarılarak geč kaldığımı tekrar ettim içimden. Elbise gardrobunun önüne gelince ütülenmiş yalnızca birkaç gömleğimin olduğunu gördüm. Bu akşam ütü yapmalıyım dedim mavi gömleğimi giyerken. Bir avukattım ama bir türlü erken kalkmalara alışamamıştım. Avukat Gökhan ÖZBEY yine geç kaldılar dedim aynaya ağzımı eğerek. Sekreterim Betül'e ne kadar da benzemiştim. Bamyoda muslukla oynarken açık bıraktığım aklıma geldi. Banyoya yürürken saate baktım. 7:45 'ti saat ve yetişebileceğim aklıma geldi. Tabi bozuk muslukla zaman kaybetmezsem. Omzumu sallayarak "Nasıl olsa Ali usta suları açmayacak."dedim. Aslında bir nevi kendimi rahatlatmaya çalışıyordum. Masada dünden duran dosyaları çantama sıkıştırarak anahtarlarımı aldım. Kapıyı kapatırken son kez evime bakarak derin bir iç çektim. "Bu saatte trafik sıkış tepiştir şimdi" dedim hızla merdivenden inerken. Bugün evim, eski apartmanım hatta ara sıra bozulan arabam bile umurumda olmamıştı. Arabamı çalıştırdim ve koca bir sokağa giriş yaptım. Daha girer girmez kuyruğun en sonundaki arabanın ben olduğumu farkettim. Bir şeyler yapıp bu kuyruktan çıkmalıydım ama nasıl? Kafamı camdan çıkararak üçüncü kez kırmızı ışığa tutulan kuyruğa baktım. Sonra tali yollar aradım ve çok geçmeden sağda bulunan bir yol gördüm. Nereye gittiğini bilmesemde içimdeki ses oraya girmemi söyledi. Sağa sinyal vererek kuyruktan ayrıldım. Yola daha girer girmez ağaçlar karşıladı beni. Arabayı hızlı kullanıyordum ama sanki ben gaza bastıkça araba yavaşlıyordu. Şaşkındım. Yanlış bir yola girdiğimin farkındaydım, geç kaldığımında. "Amaaan kovulduysam kovuldum banane. Sınavlara çalışırım, çok mu zor!" dedim bağırarak. Yolun keyfini çıkarmak istedim. Bursa'ya yeni gelmeme rağmen her yeri gezmiştim. Tabi burası hariç. Etrafı izlerken burada bulunan tek kişi olduğumu farkettim. Ama olsun burası güzel ve görülmeye değerdi. Yolu izliyorken bir hayırseverin yapmış olduğu çeşmeye takıldı gözüm. İnip suyunu içmek istedim, bir de dua etmek sahibine. Arabayı durdurdum ve indim. Çeşmeye ilerlerken birden başımın döndüğünü hissettim. Başımı tutarak çeşmenin yanına çömeldim ve yosunlanmış oluktan kana kana su içtim. Suyun tadının hiç bu kadar güzel olmadığını söylesem... Ne kadar içtiğimi hatırlamıyorum. Arabaya yürürken karnımïn davul gibi şiştiğini hissettim. Başımsa giderek şiddetli ağrıyordu. Arabaya binerek gaza bastım. Geri dönmek aklımın ucundan bile geçmezken bu yolun sonum olacağını nereden bilebilirdim ki? Biraz sonra arabam kontrolden çıkarak gittikçe hızlandı. Ne yapacağımı bilemeden ayağımı pedaldan çektim. Annemi aramak geldi içimden ve hemen telefonumu cebimden çıkararak annemin numarasını tuşladım. Annem ikinci çalışta telefonu açarken bugün daha fazla konuşacağını hissediyordum.
"Alo. Anne nasılsın?"
"Gökhan yine geç kaldın değil mi? Ama dedim sana geceleri dosyalarını eve getirme dedim."
"Anne be..."
"Ah Gökhan ah. Oğlum yanında mı kalsaydık babanla?"
"Ann..."
"Gökhan yavrum, canım oğlum benim. Sesin niye kötü geliyor senin. Araba kullanıyorsan sağa çek de öyle konuşalım ha!"
"Anne." dedim bağırarak. Çok konuştuğunun farkına vararak hemen sustu.
"Anne şimdi beni iyi dinle. Evet, geç kaldım ama umurumda bile değil bu. Anne arabamı bana bir şey olursa ona verir misi?"
"Oğlum ne diyorsun sen? Gökhan sen iyi uyumamışsın yavrum."
"Anne ben iyi değilim. Görüşürüz." dedim ve tefonu kapattım. Annemin sesi telefonu kapatmamla yarıda kesildi. Buna çok kızardı ama şuan için önemi yoktu. Gözlerim gittikçe kararmaya başlarken soldaki virajı farkederek arabayı hızla çevirdim. Telefonumu aradım, elimden düşmüştü arabayı döndürürken. Kimi arayacaksam sanki? Ambulansı mı, itfaiyeyi mi yoksa polisi mi? Hızlanan arabamdan son kez dışarı baktım elim kolum bağlı bir şekilde. Bir şeyler yapamamanın verdiği huzursuzluğu tarif edemem. Ön camdan baktığımda üzerimie doğru gelen koca kamyonu çok geç farkettim. Büyük bir sarsıntı hissettim ve sonra...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOĞUN BAKIM(ASKIDA)
Teen FictionKadere inanır mısınız? Peki ya ne olursa olsun Tanrı'nın yazdığının olacağına? Yollar hep bir yerlere götürür ya bizi. Bazen keder bazen ise bir gülüştür sebebi. Av.Gökhan'ı ise kötü bir kaza hayatının aşkına götürür.Soğuk yoğun bakım ünitesini ısı...