Sadece Bir Tesadüf

142 19 2
                                    

Galiba yıllardır beklediğim o gün gelmişti. Yeni taşınacak komşumuz hemde hekim babamın meslektaşı için hoşgeldin babında bir kutlama yapılacakmış hali ile bizde bu kutlamaya davetliyiz.

Evde duyduklarıma göre iyi ve aranan bir hekimmiş. Yıllarca Anadolu civarında görev yapmış Savaş cephesinde de bir hayli yararı dokunmuş artık yaşlandığını düşündüğü için de sakin bir hayat sürmek için İstanbul'a gelmiş bir nevi savaştan uzaklaşmak istemiş.

Savaş cephesinde işini çok iyi yapması cesaretli oluşu onun ününü bütün memlekete duyurmuştu. Bu yüzden İstanbul'da yeni çalışacağı hastane ise onun gelişini ve bunca yaptığı şeyi kutlamak istedi ve İstanbul'un Güzide tepelerinden birinde ona hoş geldin demeye hazırlanıyor.

İşin bana iyi gelen kısmı ise hep gitme hayali kurduğum,yıldızların en güzel göründüğü tepeydeymiş.

Bütün gün bunun hayalini kurdum mektep'de ,ders dahi dinlemedim bu yüzden. Aklım fikrim o kalabalıktan sıyrılıp nasıl o tepeye gidip yıldızlara kavuşacağımdaydı. Zaten böyle bir fırsat başka ne zaman elime geçebilecekti ki bu çok büyük bir şanstı o yüzden kullanmak istiyordum.

Benim derdim bu iken ablam Türkan 'ın derdi ise sevdiği adamın ailesi ile tanışacak bu sayede de artık onu istemeye gelebilecekler. Yeni gelecek bu hekim aynı zamanda ablamın yeni ailesi oluyordu ve bizimde yeni komşumuz.2 yıldır sürekli görüşüp duruyorlardı en sonunda evlilik kararı verince ve ailesinin de buraya gelme kararın alması ile birlikte nişan onlar için kaçınılmaz olmuştu.

Aslında yeni gelecek komşumuz onun gerçek ailesi değil amcası ama o yani müstakbel eniştem yavuz anne ve babasını kaybettikten sonra amcası ve yengesi onu iki oğlundan ayrı tutmamışlar yavuz eniştede onları ailesi gibi görmüş. Aynı bizim yasemini ailemizden biri olarak görmemiz gibi.

Yavuz enişte onları çok seviyordu aile diye benimsemişti fakat yine de bize onlardan çok az bahsederdi. Genellikle hep ölmüş anne ve babasından bahsederdi çocukluğundan, yeri geldiğinde ise birkaç kelime onları anlatırdı Ama bu onları sevmediğini göstermezdi.

Evet onlardan çok az bahsediyordu ama öyle bir bahsediyordu ki birisi canını istese gözünü kırpmadan verecek kadar da seviyordu onları.

Kendini onlara bir nevi minnettar borçlu hatta yükmüş gibi hissediyordu. Fakat ona bu duyguyu hissettirecek hiçbir şey yapmamışlardı aksine evin bir üyesi olduğunu o kadar iyi içine sindirmişlerdi ama Yavuz enişte anne ve babasını unutamadığı için bu düşünceyi aklından geçirmeden edemiyordu. Bu yüzden kendince çalışıp çabalayıp İstanbul'da bir sahaf dükkanı açtı.

Yavuz enişte 'nin annesi de babası da hekimmiş (galiba bu ailedeki herkes hekim) savaş cephesinde görev yapıyorlarmış sonra orada ikiside şehit düşmüşler. Hayatta tek kalan yakınları onlar değilmiş fakat teyzesi böyle bir yükü taşıyamayacaklarını, zaten kendi çocuklarına bile bakarken  şu zor zamalarda maddi anlamda zorlandıklarını söyleyince mecburen amcası sahiplenmiş . Fakat hiçte mecburi olmamış onlar için zira sık sık birlikte oldukları için Yavuz enişteyi garipsememişler.

Yavuz enişte ile ablamı hep çok yakıştırmışımdır. Ablam orta kilolu, benim gibi dalgalı şaçları var, bana göre esmer ve üç kardeşin ortak noktası olan siyah şaçları var. Aslında yavuz eniştede ablam gibi görünüşlü galiba bu yüzden yakıştırıyorum onları. Ama en çok da birbirlerine olan aşklarına hayranım. Gördüğüm ilk aşk değil onların ki , aslında aşkı annem ve babamdan öğrendim fakat onların ki mesafeli ablamlara göre soğuk biraz. Ne zaman anneme bunun sebebini sorsam . " Aman ayıp kızım birde bu yaştan sonra cilve yapamam koca koca çocuklarım olmuş.  Hem elalem ne der"  derdi . Bazen gülerdim buna bazense düşündürürdü . "Gerçekten aşk gizli saklı kapı ardında mı yaşanmalı yahut el alem ne der düşünmeden rezil olmak pahasına yağmur altında ıslanarak mı yaşanmalı? Nereden bile bilirim ki daha aşk ne demek onu bile anlamış değilim"

YILDIZLARA DOĞRU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin