6.Bölüm

18 9 2
                                    

"Ya çocuk çok hoş değil miydi ama?" derken arkadaşım Hazel ile birlikte koridorda tur atıyorduk. Ben ona bilmem kaçıncı hoşlandığım çocuğu anlatırken o da merakla beni dinliyordu. Sürekli yeni bir çocukla tanışırdım ve hepsinin de sonu ya benim onları engellemem ile ya da  onların beni engellemesi ile biterdi. Canım arkadaşım Hazel ise beni hiç yargılamadan her seferinde dinlerdi. 

Kendisi benim tam tersim olsa da en iyi arkadaşımdır. Ben anime izlemeyi, manga okumayı ve dışarı çıkmayı seviyorken o k-drama izlemeyi, genç kurgu ve klasik kitaplar okumayı, evde oturmayı tercih ederdi. Tabii benim sayemde sürekli dışarıdaydık ama olsun. Ben sürekli yeni insanlarla  tanışırken o kafasını test kitaplarından pek fazla kaldırmazdı, tek arkadaşı benim diyebilirim. Sınıftaki birkaç kız arkadaşını saymazsak.

"En son konuştuğun, maymundan 5 dakika önce doğan çocuktan mı bahsediyorsun?" diye cevap vermesi kendi düşüncelerimden sıyrıldım. O da konuşmaya devam etti.

"Bence pek hoş değildi. Mesajlarına saatler sonra bakıyordu ve sürekli trip atıyordu. Neyin tribini atıyor onu da anlamış değilim ama, neyse. Zaten takipleştiği kişilere bakarsak hepsi kız bu tiple ve bu tavırlarla o kadar kızla nasıl konuşuyor aklım almıyor. Bence engelle." diye taramalıya bağlamasıyla ofladım. 

"Oflama kızım ya! Valla sana şuradan bir çarparım... Senin için diyorum kızım. Maymun tipli çocuklar için en iyi yaşlarını harcıyorsun. Ne kadar güzel bir kızsın, sende farkındasın bunun ama sürekli o maymunlarla kan bağı olan çocuklarla konuşuyorsun. Yani demem şu ki bari düzgün birisi olsun. Hadi tipini geçtim, karakterleri bile berbat çocukların, seri katiller daha iyi kalır yanlarında. Gel yapma etme evladım, gençliğini heba etme. Ders çalış, ders." diye son cümlesinde babaannesini taklit ettiğinde kahkaha attım. Aysel babaanne çok iyi insandır ya, sürekli ziyaretine gideriz. Özlemişim be, bir ara tekrar gidelim.

"Neyse boş ver, bak ne anlatacağım? Sabah bir çocukla çarpıştım var ya efsane, yani boyu uzundu yüzünü göremedim ama boyu uzundu ya o yeter." dediğimde güldü.

"Allah'ım millet deliye hasret, ben akıllıya..." diye söylene söylene yürümeye devam etti. Ben de yanında yürümeye. 

"Egemen'e ne oldu? Konuşuyor musunuz hala?" dedim. Yüzü kızardı birden, gülümsedim. Kendisi hakkında bu konuları konuşmayı sevmezdi, yani utanırdı ama ben meraklı bir arkadaşımdır.

"Yani, evet. Sınav haftası yaklaştı ya pek konuşamıyoruz. Arada boş derslerde konuşuyoruz." Ah, evet. İkiside aynı sınıfta ve sayısalcı. Ayrıca çok yakışıyorlar. Çocuk zaten aşırı iyi birisi. Sevgili olmalarını isterim. 

"Neyse, bu konuları çok fazla konuştuk. Bilirsin pek sevmem... O yüzden başka şeyler konuşalım, mesela yarın akşam abim geliyor çok heyecanlıyım. Görüşmemiştik uzun süredir." dedi.

"Ayy çok sevindim. Ne kadar kalacak? Haftasonu kalacak mı? Yine hep beraber sahile gideriz, diğerlerini falan çağırırız hatta. Kalacak mı?" dedim heyecanla. Çağrı abi, arkadaşları, ben, Hazel ve birkaç kuzenlerimizle beraber sahilde oturmayı çok severdik. Hele gece geç saatlere kadar oturmak.. Tabii o zamanlar Çağrı abiler var diye geç saate izin veriyorlardı. Onlar yokken çok çıkmıyoruz artık. 

"Evet, ben de çok sevindim duyduğumda. Ne kadar kalacak bilmiyorum ama bu hafta kalır herhalde." dedi. Ben bir şeyler daha söyleyecekken zil çaldı ve sınıflarımıza çıktık. Herkesin sırasının üstünde matematik kitabını görünce dersin matematik olduğunu anladım. Ani şok ve kısa bayılma faslından sonra kitabımı ve defterimi çıkardım. Matematik hocamız ise öğretmenler zili ile birlikte hiç vakit kaybetmeden sınıfa damlamıştı. Hadi bakalım, başlasın 40 dakikalık işkence.

ERKAN | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin