"İç tanık, tüm dramanın arkasında oturan bir parçamızdır. "
-Amy Leigh Mercree
🕊️
02.53
Salı.
Normal günlerden farklı bir salı.
Çığlıkların duyulmak istenmediği, duyulsa bile kimsenin yardım eli uzatamayacağı bir gün.
Arkama bakarak koşarken nefes nefese kalmıştım. Tempomu düşürürsem beni yakalayacağından adım kadar emindim. Kendimi biraz daha zorlamam gerekiyordu, her şey bitmişken yakalanmazdım.
Kendimi bir sokağa atarken adım seslerinin peşimden geldiğini duyuyordum. Sesimi haykırıyor, durumamı söylüyordu. Yapamazdım, duramazdım.
Kendimi bildim bileli ondan kaçıyordum. Her ne kadar benden uzakta olursa olsun karanlık bit gölge gibi bir eli boğazımda duruyordu. Varlığını unutturmamak adına her şeyi yapıyordu. Bilemediği bir şey vardı. Ben hiçbir zaman onun varlığını unutmamıştım.
'Nereye kadar kaçacaksın? Dur artık!'
Sesi, bulunduğumuz sokakta yankılanırken bedenim titriyor daha hızlı koşmam için bana yalvarıyordu. Ellerimle kulaklarımı kapatarak koşmaya devam ettim.
'Seni duymuyorum, duymuyorum! İstediğin kadar bağır, seni duymuyorum!'
Bir an için her şey değişmeye başladığında adımlarımı durdurup etrafıma baktım. Önümde deniz manzarası vardı. Ayaklarımın altında birkaç adım öte de ise sonsuz bir yükseklik duruyordu.
'Sonunda' diye mırıldandı. 'Kaçamazsın.'
Arkamdaydı. Varlığını hissediyordum. Aldığım nefes ile beraber arkamı döndüğümde karşımda durup bana baktığını gördüm. Benim aksime kendine güveniyordu. Dudaklarında adlandıramadığım bir gülümseme saklıydı.
'Lütfen bırak gideyim. İstemiyorum. Seninle olan hiçbir şeyi i-istemiyorum.'
'Neden?' Dediğinde bana doğru bir adım atmıştı.
'Artık benden kaçamayacağını sende biliyorsun! Yüzleş benimle.'
'Yapamam..' Geriye doğru bir adım attım.
'Seninle yüzleşemem. Buna henüz hazır değilim. Neden üzerime geliyorsun, neden peşimden geliyorsun? Rahat bırak beni!'
'Biz yaptık!' Diye bağırdığında başımı sağ sola sallayarak kabullenmek istemedim.
'Hayır! Hayır yapmadık, hayır!'
Bana doğru bir adım attığında, 'Biz bir adam öldürdük. Ellerimiz temiz değil artık!' Dedi. Artık yüzünde bir gülümseme yoktu. İfadesiz bir şekilde bana bakıyordu.
'İlk cinayetimizde babam gibi adamlar için dünya cehennem olmalı demiştin. Öldürdüğümüz diğer adamlar için ne diyeceksin? Kimi öne atacaksın?!'
'Hayır! Ben kimseyi öldürmedim!' Çığlık atarak geriye doğru birkaç adım attım. Ben kimseyi öldürmemiştim. Yalan söylüyordu. Dudaklarından çıkan her kelime yalandı.
Olamaz.. Nefes alamıyorum.
'Öldürdün! Biz öldürdük! Biz adam öldürdük, biz cinayet işledik. Öldürdün..'
Birkaç adım atarak üzerime yürüdüğünde söylediği cümleyi melodi yaparak tekrar ediyordu.
Bakışları gözlerimden çekip yavaşça ellerimi bulduğun da onu takip ederek ellerime baktım.
'Öldürdün, biz adam öldürdük..'
Ellerimde kan vardı. Reddettiğim, söylediğine inanmayarak kendimi savunduğum her şeyi yok etmişti.
Gözlerimi sıkıca yumarak geriye doğru son bir adım attım. Bedenim geriye doğru savrularak düşmeye başladığında gökyüzü yavaş yavaş kırmızının bir tonuna büründü.
Gökyüzündeki bulutlar siyah bir tona bürünürken yağmur yağıyordu.
Hayır, hayır. Yağmur değil, kan yağıyordu.
Öldürdüğümüz insanların kanı yağıyordu.
Yüzleşmekten korktuğum, ruhen öldüğüm bir salı günü.
Her şeyin başladığı gün.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Kuğu
Mistério / Suspense02.53 Salı. Normal günlerden farklı bir salı. Çığlıkların duyulmak istenmediği, duyulsa bile kimsenin yardım eli uzatamayacağı bir gün. Her şeyin başladığı gün.