Gözlerimi açtığımda belimde bir kol sıkıca beni kendine çekmiş, hareket etmemi bile zorlaştırıyordu.
"Günaydın bebeğim." Kaşlarımı çatarak yavaşca arkamı döndüm. Bana sırıtan Sadie'yi gördüğümde onu itmeye çalıştım. "Hadi ama bir günaydın öpücüğü istiyorum."
"Siktir git Sadie. Zaten dün gece ödevi yetiştirmek için uyumadım bir de sen çıkma." Sinirle kolunu ittirdiğimde ayağa kalktı ve alnımdan öptü.
"Benim miniğim uykusuz mu kalmış. Yerim seni." Yanaklarımı sıkarak kafamı sağ sola sallıyordu. Aslında bundan rahatsız olmam ama ters tarafımdan kalkmıştım.
"Rahat bırak beni!" Tuvalete kaçtığımda büyük salona inmek için hazırlandım.
***
"Ava!" Arkamdan Sadie'nin sesini duyduğumda ilk dersimiz olan iksirlere gidiyordum. "Aşkım bana görüşürüz demeden nereye gidiyorsun? Ayrıca maçtan önce şans öpücüğü de istiyor-" Sadie'nin sözü bir anda kesilmişti ama arkama bakmadan yürümeye devam ettim.
Sadie benden iki yaş büyüktü ve 7. Sınıftı. Onsuz ne yapacağımı bilmiyordum. İlk senemden beri bana ablalık etmiş, hiç yanlız hissetmemi sağlamamıştı.
Sonunda iksir sınıfıma girdiğimde Slytherinli öğrencilerin iğrenç bakışlarıyla karşılaştım. İğrenç diyorum çünkü muggle doğumluyum ve beni hor görüyorlar. Regulus'un aksine.
Regulus kitaplarını ve kazanını hazırlarken onun yanına gittim. Arkadaş olduğumuz söylenemezdi ama bir düşmanlığımız yoktu.
Başımla selam verdikten sonra yanına geçip bende kazanımı hazırlamaya başladım.
Kitaplarımı hazırlarken bütün kızların öğretmenler masasındaki kazanı kokladığını fark ettim. Merakıma yenik düşüp Regulus'a sordum. "O ne?" Regulus bana baktıktan sonra masanın üstündeki hazır iksire baktı.
"Bir aşk iksiri." Kafamı yukarı aşağı sallayarak anladığımı ifade ettim. Gülümseyerek önüne döndü.
"İyi bir gün geçiriyor olmalısın Black." Kaşları çatarak bana döndü tekrardan.
"Nerden çıkardın?"
"Bu kadar kolay gülümseyebildiğini bilmiyordum." Sonuna doğru kelimeleri ağzımda gevelemiştim.
Sonunda Slughorn geldiğinde hızla masasına geçti. "Merhaba çocuklar! Hemen derse başlayalım yeterince vakit kaybettik zaten." Elindeki kalın kitabı masasına bıraktı ve tek tek masalara baktı. "Belki kokusundan çoktan anlamışsınızdır ama bilmeyenler için konuşuyorum. Bu bir Amortentia. Evet bunun ne olduğunu bilen var mı?" Sınıftaki kızların neredeyse hepsi parmaklarını kaldırmıştı.
"Evet Rose." Slughorn Slytherin'den bir kıza söz verdi. "En güçlü aşk iksirlerinden biri. Kokusu aşık olduğunuz kişi gibi kokar. Ben portakal kokusu alıyorum." 32 diş sırıtarak yanındaki çocuğa baktı. Çocuğun hoşuna gitmiş gibi gözükmüyordu.
"Pekala Slytherin'e 10 puan! Aferin Rose. Evet şimdi iksiri yapmaya başlamadan önce kitabınızdan sayfa 80'i açın. Ardından orda yazılan tarifi uygulayın. Ben masalar etrafında dolaşacağım. Süreniz 30 dakika. Başlayın!"
***
Sonunda iksirin son malzemesini ekleyecektim ama ezilmiş vivi tohumlarından yoktu. "Regulus fazladan ezilmiş vivi tohumun var mı?""Şu paketin içinde olucaktır." Eliyle masanın üstündeki bir paketi gösterdi. İçinden tohumları aldım ve ikiye bölerek kazana attım.
"Teşekkür ederim." Regulus iksirini karıştırırken sessizce 'rica ederim' diye mırıldandığını duydum.
Karıştırmaya başlayınca koyu mor olan iksirim yavaşça pembeleşti. Slughorn iksirime kısa bir süre baktıktan gülümseyerek Regulus'un iksirine bakmak için yana doğru yürüdü.
İksir bittiğinde merakıma yenik düşüp hafifçe kokladım. Birine aşık değildim, ama yine de insan merak etmeden duramıyordu.
Hafifçe kokladım. Hafif bir erkek parfümü, lavanta ve ağır bir parşömen kokusu aldım. Kendime kabul ettiremediğim hislerim mi vardı?
***
"Merhaba Max." Ravenclaw ve Hufflepuf'ın Quiditch maçı vardı. Max Gryffindor'dan olmasına rağmen hep yanımda otururdu. "Merhaba Ava."
"Max üzgünüm ama seni koklayabilir miyim? Bir şeyden emin olmam gerek."
"Pardo-" bir şey demesine kalmadan üstüne eğilip kokladım. Traş köpüğü kokusu almıştım sadece.
Kollarımdan tutup beni kendinden uzaklaştırdı. "Neyden emin olmaya çalışıyorsun?" Yüzümde sanki ağır bir makyaj varmış gibi bakıyordu.
"Sana aşık olup olmadığıma." Gözleri açıldı ve gitmesi gerektiğini söyleyip kaçtı. Ona aşık değildim ki.
Max'in annesi bir muggle idi ve babası bir kaza da ölmüştü. Annesi bir muggle olduğundan 10 yaşına kadar pek bir büyü bilmiyordu. İngiltere'nin sınırlarına yakın küçük bir kasaba da büyüdüğünü söylemişti ve sevdiği bir kız vardı. O da o kasaba da yaşıyordu.
Maç başladığını anladığımda gözlerim Ravenclaw kaptanı Sadie'yi aramaya başladı. Çok hızlı hareket ediyorlardı bu yüzden yanıma Regulus'un oturduğunu fark etmemiştim.
"İksirinden onun kokusunu mu aldın?" Regulus'un sesini duyduğumda ilk başta yerimden sıçradım. Sonra sorusuna cevap verdim. "Hayır. Sen koku aldın mı?" Regulus'un birisine aşık olmasını beklemiyordum. Daha doğrusu düşünemiyordum.
"Aldım." Regulus bana bakmadan konuştuğunda farkında olmadan kaşlarımı çatmıştım. "Kimin?"
Gri gözlerini bana çevirdiğinde uykusuzluk belirtileri gösteren siyah göz altlarını gördüm. Tam cevap vermek üzereydi ki anlatıcı olan Remus Lupin'in sesi duyuldu. "Ve Ravenclaw kaptanı snitchi yakaladı!" Bütün kulelerden alkış sesi koptuğunda bende alkışlamaya başladım.
"Ne demiştin?" Regulus'a döndüğümde yanımda olmadığını fark ettim.