"Sonra... HOP! Elimi açtığımda snitch elimdeydi! O salağın yüzünü görmen lazımdı- Hufflepuf kovalıyıcısından bahsediyor- bir daha o yüzü görmek için sonraki maça kadar beklemek zorunda olmam çok yazık." Büyük salona girdiğimizde Sadie Max'i gördüğü anda el salladı. "Max!"
Max'i rahatsız ettiğim için ondan özür dilemek istiyordum ama o gün boyunca benden kaçmıştı.
Aklıma tekrar Regulus'unda benden kaçtığı gelince Slytherin masasına kaçamak bir bakış attım. Regulus yerine Lucius Malfoy ve sevgilisi Narissa'nın cilveleştiğini görmemle midemin kalkması bir oldu.
Max'in yanına gittiğimizde kaçmadan önce onu sıkıca tuttum. "Seni birden kokladığım için özür dilerim Max."
Size benden uyarı: Gryffindor masasının yanında ve özellikle yakında Çapulcuların bir de Sadie'nin yanında yanlış anlaşılabilecek tek bir kelimeden bile kaçının.
"Kokladım derken?" Bu Sirius'tan gelmişti.
"Çıktığınızı bilmiyordum Max." Yarım ağız gülerek James'te konuşmuştu.
"Bana neden söylemediniz?" Bu hem büyük bir heycan hem de hayal kırıklığıyla Sadie'den gelmişti.
Max'e özür dileyen bakışlarımı gönderdiğimde bana hafif kızgınlık ve hafif hoşnutsuzluk ile bakmıştı.
Derin bir nefes alarak konuştum. "Sadie sana daha sonra açıklarım. Max senle de sonra konuşuruz." Max kafasını sallayıp oturduğunda onu Çapulcular ile yanlız bıraktık.
***
"Seni dinliyorum küçük hanım." Yatakhaneye geldiğimiz de yatağıma uzanıp küpümle - bir çeşit muggle oyuncağı - oynamaya başladım.
"Slughorn bize Amortentia yaptırdı ve biliyorsun ondan sevdiğin kişinin kokusunu alırsın. İksirimden erkek parfümü, lavanta ve parşömen kokusu aldım." Sadie kahkaha atmaya başlayınca sinirle küpümü elimde daha sert çevirdim. "Ne gülüyorsun!?"
"Kızım sen nasıl Ravenclaw'a seçildin?" Kahkahasının bastırmakta güçlük çekiyordu.
"Ben şeçmedim, seçmen şapka seçti." Aslında ilk öğrencilerin binalara ayrıldığını öğrendiğimde Gryffindor'a gitmek istemiştim.
"Kime aşık olduğunu bilmeyen bir aptalı ilk kez görüyorum." Sonunda sakinleştiğinde devam etti.
"Sende Max'i kokladın çünkü sürekli konuştuğun ve yanında olan tek erkek o."
"Evet." Tekrar gülmeye başladığında sinirle yatmadan önce okuduğum, şu sıralar profesörlerin verdiği ödevler yüzünden okuyamadığım, kitabımı aldım ve dışarı çıkmaya yeltendim. "Sakinleştiğinde tekrar konuşuruz, abla."
***
Soğuktu ve ben yanıma bir şey almamıştım. Artık okuduğum cümleleri bile anlamamaya başladığımda kitabı kapattım. Kafamı aya çevirdiğimde ay hilal şeklini almış, küçükken babama çizdiğim resimlerde ki aya benzemişti.
"Üşüteceksin." Regulus'un sesi kulaklarımı doldurduğunda gülümsedim. Elindeki Slytherin atkısını boynuma doladı. Atkı çoktan sıcaktı, bana giydirmek için çıkartmış olmalıydı.
Yanıma oturduğunda o da gökyüzünü seyretmeye başladı. Ama şimdi ben gökyüzünü değil onu seyrediyordum. "Neden maç bittiğinde benden kaçtın?"
Regulus yıldızları bırakıp bana döndüğünde sadece ay ışığının aydınlattığı yüzünü görünce kalbim hızlandı. Olamaz... imkansıza mı aşık oldum..? Hayır, o bir Slytherin. Muggleları küçük görenler...
"Sana bir sır versem tutabilir misin?"
Kafamı hiç düşünmeden 'evet' anlamında salladım.
Derin bir nefes aldı. "Biliyorsun. Abim Sirius, evden kaçtığı için Black ailesinin tek oğlu benim. Annem ve babam Karanlık Lord'u destekliyor. Yani bir kaç hafta öncesine bende destekliyordum. Ta ki..." Sesi titreyince durdu. Titrek bir nefes aldı ve devam etti. "Sonuç olarak artık desteklemiyorum ama ailem beni bir ölümyiyen yapacak. Bu kesin. Eğer Karanlık Lord'a küçücük bir itaatsizlik yapılırsa sonucu ölümdür, Ava." Ay ışığı yüzüne vurarken göz yaşları döküldüğünü gördüm.
Sırtını yavaşca sıvazladım. Regulus'un bu kadar büyük bir yükün altında olduğunu bilmiyordum. "Neden sende ölümyiyen olmadan evden kaçmıyorsun?" Gözlerini sertçe elinin tersi ile sildi.
"Annemin benden beklentisi çok yüksek. Onu hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum." Bu hissi biliyordum. Annemi küçük yaşta kaybettikten sonra babam yıkılmıştı. Yüzünü biraz olsun güldürebilmek için her şeyi yapıyordum. 'Seninle gurur duyuyorum kızım' sözü ise bana dünyaları veriyordu.
"Bu işten sıyrılmanın bir yolu var mı ki?"
"Bilmiyorum Ava... Üzgünüm gitmem lazım." Hemen ayağa kalkınca bende kalktım.
"Hemen mi? Biraz daha kal." Kolunu tutunca Regulus'un afalladığını fark ettim. Kolunu bıraktığımda geri çekildim. "Üzgünüm. Benimde geri gitmem gerekiyordu zaten." Yerdeki kitabımı aldıktan Regulus'a bakmadan yürümeye başladım.
***
Yatakhaneye geldiğimde Sadie çoktan uyumuştu. Saate baktığımda çok geç olduğunu fark ettim. Üstüme pijamalarımı giymek için sandığımı açtım. Üstümü çıkartıcakken boynumda hâlâ Regulus'un atkısı olduğunu fark ettim. Atkısını çıkartıp sandığımın en dibine sakladım. Pijamalarımı giyidikten sonra uyudum.