3. Bölüm

22 6 31
                                    

Dün geceden beri Regulus'u görmemiştim ve şimdi bir Gryffindor'lu çocuk tarafından verilen -adı Sam idi.- kurabiyeleri elimde tutuyordum.

"Elindeki ne?" Sadie yok yerden karşıma çıktığı için ürkmüştüm.

"Sam bana kurabiye hediye etti."

"Oh cidden mi? Büyük ihtimalle içinde aşk iksiri vardır." İğrenerek elimdeki kurabiyelere baktığımda Sadie'ye uzattım. "İster misin?"

Sadie alaylı bir gülümsemeyle "Kalsın." dedi. Kurabiyelerin kapağını kapattım ve çantama soktum. "Onu gerçekten yiyecek misin?" Bana inanamayarak bakan Sadie'ye hınzırca gülümsedim. "Hayır tabi ki de. Çapulculara vereceğim." Tam o sıra da yürüyen Remus'u görünce ona seslendim. "Hey! Remus."

Bize döndüğünde Sadie'yi hızlı adımlarla arkamda bıraktım ve Remus'un yanına gittim. "Eee, adı neydi? Ah, bunu bana Sam verdi. İçinde aşk iksiri varmış sanırım. Belki o komik şakalarınızda kullanırsınız." Gülümseyerek kutuyu kucağına bıraktığımda arkamda kalan ve şu an Max ile konuşan Sadie'nin yanına geri döndüm.

Max ile yanlış anlaşılmayı anlatıp çözmüştük. Max tekrardan yanımda eskisi gibi rahat takılıyordu.

Max ve Sadie aralarında sohbet ederken, daha çok didişen evli çiftler gibi bir halleri vardı, ben de gözlerimle Regulus'a bakınıyordum.

"Başımı ağrıtıyorsunuz. Yarın zaten maçta düşman kesileceksiniz neden bu kadar didişiyorsunuz ki?" İkisi de Quiditch takımında yer alıyordu.

Hızlı adımlarla bahçeye çıktığım da belki bir umut Regulus tekrar yanıma gelir diye yine dün gece ki yerime oturdum.

Çantamdan elime herhangi bir kitabı almak için attığımda şansıma okuduğum kitap gelmişti. Ders kitabı okumak için çok üşenmiştim.

Bir kaç dakika içerisinde okuduğum kitaba daldığımdan hemen yanımda duran birinin geldiğini bile duymamıştım.

"Kırıldım bebeğim." Bu bana kurabiyeleri veren çocuk Sam idi.

"Binbir zahmetle yaptığım kurabiyeleri başkasına verdiğine inanamıyorum." Suratında beni rahatsız eden aptalca bir gülümsemesi vardı.

Hemen çantamı koluma atıp kalktım. "Üzgünüm yapmam gereken şeyler var." Onunla konuşmak rahatsız ediciydi.

Yanından geçmek için yürüdüğümde kolumdan tuttu. "Neden kurabiyelerden yemedin?"

"İçinde apaçık bir iksir olduğunu bildiğim bir kurabiyeyi yemem. Hele bu bir aşk iksiriyse."

Alaycı bir gülümsemeyle beni kendine çekti ve sarıldı. Benden uzundu ve yüzüm onun boynuna gömülmüştü.

Nefes aldığım anda ağır bir parşömen ve lavanta kokusu aldım. İksirden aldığım kokunun bu olduğundan emindim ama neden hayal kırıklığına uğramıştım?

"Bıraksana!" Kendimi hızlıca geriye çektim. "Sana kızlara böyle hemen sarılamayacağını öğretmediler mi?"

"Sende amma sivri dillisin." Sırıtarak konuştuğunda daha da sinir oldum.

"Biraz daha sınırı aşarsan o sivri dil seni sokacak." Omzumdan koluma düşen çantamı düzelttim ve hızlıca uzaklaştım.

********

"Bu çok sıkıcı!" 2 saattir oflayıp puflayan Max'e baktım.

"Sana zaten yardım ediyorum daha ne istiyorsun!" Sinirle dişlerimi sıkarak konuştum. "Az kaldı dayan biraz şimdi şu bölümü yaz. Ondan sonrası zaten kolay... Ah Sadie gel de şu salağa yardım et." Sadie elindeki kitaplarla yanımıza geldi.

"Yine mi ceza aldın Max." Gülerek kitapları masaya koyup oturdu. "Bu kaçıncı?"

"6." Max'e kaşlarımı çatarak baktım. "6 cezanın 6'sıda aynı sebepten." Max'in kötü bir alışkanlığı vardı: Derste küfür etmek.

"Ağzını kapatmak bu kadar zor olmamalı." Önümdeki kitabı kapattım ve sıradaki kitabı aldım.

"Ava lütfen söyleneceksen yardımını istemiyorum." Dedi Max başını ovuştururken.

"Ava yazık çocuğa söylenme artık." Sadie gülerek önüne bir parşömen kağıdı çıkardı. "Ah, bu arada bunu yatağının üstünde buldum Ava." Sadie elini çantasına attı ve bir zarf çıkardı.

Zarfı aldım ve elimde çevirdim. Üstünde güzel bir el yazısıyla "Ava'ya" yazıyordu.

"Sam'den olabilir." Bu ihtimalle yüzümü buruşturdum ve zarfı çantama tıktım.

"Sam'den neden bu kadar nefret etmeye başladın ki?" Max elini ovuşturarak önündeki parşömene bakıyordu.

"Öğleden sonra yemekhaneye gitmeden önce bahçede kitap okuyordum. Birden geldi ve kurabiyeler hakkında bir şeyler söyledi. Gitmek için ayağa kalktığımda beni kendine çekip sarıldı... ayrıca..." son diyeceğimi yuttum. Sadie bana kaşlarını çatarak baktı.

"En başından beri onu gözüm tutmamıştı zaten!" Max yüksek sesle bağırdı. Etraftakiler ona garip bakışlar atınca suçlu hissederek fısıldadı. "En başından beri onu gözüm tutmamıştı zaten."

"Kimi gözün tutmadı Maxie?" Sirius Max'in çokta uzun olmayan saçlarını karıştırdı.

"Sam'den bahsediyordum. Bu sene iyice kafayı yedi." Max saçlarını düzeltmeye çalışırken Sirius tekrar saçını karıştırdı.

"Sen yine ceza mı aldın? Adamım benden daha fazla ceza alıyorsun!" Sirius gülerek elimdeki parşömene baktı.

"Sirius şu zavallıya yardım et lütfen!" Hızlıca ayağa kalktım ve parşömenleri Sirius'un önüne yığdım.

"Bekle! Ben yapmam-" sözünü bitirmesini beklemeden çantamı kapıp ordan uzaklaştım.

The One Who Loved ○ Regulus BlackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin