Bazı insanlar vardır.
Genel olarak kırıcı konuşup insanları anladıklarını söyleyip dururlar. Ama asıl, kendi vicdanlarını öne sürmeyerek kendi hassas noktalarını elleriyle gösterirler.
Vicdanları. Saklamaya çalıştıkları şey bu.
Uyuşmaya başlayan saç diplerim, vücudumdaki acıyı katbekat arttırırken, bir yandan da karnıma yediğim hulk tadında tekmeyle iki büklüm oldum. Cenin pozisyonunda dururken ağzımdaki metalik tat kendini hatırlattı. Sımsıkı kapattığım gözlerim, ağrıyor ve yorgunluktan dolayı sızlıyordu.
"Gözlerini aç."
Açmayacağım.
Açmayacaksın.
"Sana gözlerini aç dedim."
Açmayacağımı söyledim.
Açmayacağını söyledin.
"Ne bu, gıydırık bi atar mı?"
Göz kapaklarıma baskı uygulayan 2 parmak hissedince istem dışı gözlerimi açmaya zorladım.
Görme o görüntüyü. Kendini sık biraz, dayanamam. Lütfen, bakma.
Bakmamaya çalışacağım. Ben de dayanamam.
"Aç sa naa! Hadi. Eliz, böyle hiç eğlenceli olmuyorsuuuuuun."
Gözlerimin yanmaya başladığını hissedince ağlayacağımı anladım. Karnım ve çekilmekten uyuşmuş saç diplerim çektiğim psikolojik acının yanında bir hiçti.
Ağlarsan güçsüz olduğunu düşünecek. Zorla kendini.
Zaten güçsüz değil miyim?
Ben güçsüz değilim.
Peki ya ben?
Tanıdığım en güçlü kızsın.
Bileklerimdeki kalın ipler kendilerini hatırlatmak istercesine sıkıldı, gözlerimi açmam gerektiğini biliyordum.
Gözlerimi açtım. İlk önce ışığın etkisiyle gözlerimi tekrar kapatsam da baş ağrım dinene kadar bekleyecektim. Tekrar açtığımda ise, çok farklıydı. Yeryüzündeki her şey çok farklıydı.
Anne! Baba! Ceylin!
Gözlerim istemdışı dolarken yüzümü bir dehşet perdesi kapladı. Olanları idrak etmek ve kendime gelmek istercesine kafamı iki yana sallamaya başladım.
Ciğerlerime oksijen yerine alevler çekmiş gibi hissettim. Kalbim adrenalinden yerinden fırlayacak gibi atıyordu. Siyah askılı bluzum kalbimin etkisiyle titriyor, ve ileri geri gidiyordu.
Gözlerimde bir okyanus var gibi hissettim. Canım yanıyor, ağlamak istiyordum. Henüz ağlamamıştım. Ama gözlerimin ve burnumun kızardığından emindim.
İçime akıttım ben gözyaşlarımı. Yaktılar içimi.
"Hayır.. hayır.. hayır.. hayır.." dolu gözlerimi, başımda duran, yeşil bir kamufle elbisesi giymiş kadına çevirdim. Yüz ifademi ezberlemek istercesine bakıyor, ve anlamsızca sırıtıyordu.
Karşımda ailemin cesetleri duruyordu.
Bakma dedim sana. Bakma.. bakma.. bakma..
"Bakma.. bakma.. bakma.." diye fısıltıyla sayıklamaya başladım. Olanları yediremiyordum kendime. Gözlerim yine tavanda asılı duran cesetlere yöneldi.
"Eliz, eliz, eliz.." dedi kadın çömelerek. Başımda soğukluk hissettiğim anda iri yarı bir adamın başıma silah dayadığını anladım. İçimden bir hıçkırık koptu. Dışa yansıtamadım.