Zaman durmuş; herkes, her şey susmuştu sanki. Kimsenin ağzından bir ses çıkmıyor, kuşlar bile bu anın acısını hissetmiş gibi saygıyla susuyordu. Kılıç sesleri dinmişti. Kavga bitmişti. Gemiyi batırdıktan sonra dinen fırtına gibi, en büyük hasarı verince bitmişti bu kavga...
Tüm bunlara sebep olan kadın ise direniyordu göz kapaklarına inatla.Eger kapanırlarsa bu güzel gözler bir daha açılmayacaktı çünkü. Yaşamı boyunca en vazgeçilmez huyu olan inat bu defa güzel bir şeye sebep oluyordu. Bakışları sevdiklerinin sarsılmış ifadelerini gezdi tek tek. Ardından epey gözyaşı döküleceğini biliyor, kalıcı hasarlar vereceğinin farkında olduğundan üzülüyordu. Evet, canından olurken bile ailem dediği insanları düşünüyordu kadın.
"En azından sevdiklerimin yanında veririm son nefesimi" diye teselli ediyordu kendini. Çok şey içinde kalmıştı, ömrünün yarısı hasretle geçmişken, hâlâ daha yaşayacağına inandığı güzel anılar maalesef yaşanmayacaktı. Zaten bu kadın etrafına merhem olmaya, hep birilerinin yükünü hafifletmeye gelmişti gibi dünyaya.Bulunduğu yeri güzelleştirir, dokunduğuna şifa verirdi elleri.Fazla güzel şeyler erken biter, fazla güzel ruhlar erken göçer ya hani...
Burada bitecekti demek güzelliğini dolunaydan alan Dağ'ın Aydasının hikâyesi...Derin yarasının sızısını hissetmiyordu bile yüreğinin acısından. Bedeni hissizleşse de elleri kuvvetini kaybetmeden evdeşinin eline kenetlenmişti. Hep istemeyerek ayrılmıştı elleri, bu defa da ölüm koparacaktı. Bu sevda kavuşmayla mı bitmişti, kavuşamayarak mı emin olamıyordu. Evet, evdeş olmuşlardı ; evet 2 tane balaları vardı ama hiç doyasıya uzun vakitleri olamamıştı ki...
Biri kızına, biri oğluna hasret yaşamıştı. Ve ikisi de birbirine..Ölümün rüzgârı yüzüne üfleyince, nefesini tuttu kadın. Etrafında süzülen bir hayalet gibiydi ölüm. Son saniyelerini tanıyordu ona, boğazına çökmeden önce. Hiç mi hiç korkmuyordu kadın bu acımasız elden..
- Abla.
bir şey de...
Ağzından kısık sesli bir feryat gibi dökülmüştü bu kelimeler Dağ Hanının.- ...
- Ana..
Alpagu Han şaşkınlıkla izliyordu bu görüntüyü, o da istememişti bunu yapmayı. Hain kandaşına saplayacakken kılıcını, Ayda atlamıştı önüne. Kimse onu canını hiçe sayacak kadar çok sevmediğinden ufak da bir kıskançlıkla bakıyordu. İmdi bu nefret dolu kalabalığın artık onun sonu olacağını hissediyordu. Yaptıklarının haddini aştığını da..
Dağ dan bir can daha almış, bir ölüm rüzgarı daha estirmişti masum insanların yüzüne.Rüzgâr konuşacak gücü bile bulamıyordu kendinde, dizleri titriyordu. Oldu olası anasını o kadar güçlü, o kadar yenilmez, yıkılmaz görmüştü ki; hiçbir zaman bir şey olmayacağını sanırdı.Ama şimdi...
Hiç düşünmemişti onsuz ne yapar, nasıl nefes alır...
Ana oğul ömür boyunca hiç ayrılmamıştı neredeyse. Onsuz nefes mi alınırdı ki ?Batuga'nın ise aklı tamamen o güne gitmişti. Zalim Gök Han'ı yine canından çok sevdiğine saplanmıştı kılıcını, koparmıştı ondan. O gün "ana!" diye haykıran çocuğun bu defa çıkmıyordu sesi. "Gitme " diyemiyordu dili.
Kırçiçek ömrü boyu hasretini çektiği, daha yeni kavuştuğu anasını kaybetmenin korkusunu zaten o geldiğinden beri yaşıyordu. Hissetmişti sanki kız bunu yaşayacağını. Eksikliği daha yeni kapanırken, yerini ömür boyu daha beter sızlayacak kocaman bir yaraya mı bırakacaktı yani ? Haksızlık değil miydi ? Dizleri üstünde kadının yanına çökmüş, bir şey demeden ona bakıyordu.
Çolpan yine,yeniden öksüz yetim kalıyordu. Bu defa kaldıramazdı...
Bu acımasız coğrafya böyle aniden mahvediyordu insanları.- Kün atayı getirin...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destan🤍 ~Ayda
FanficDiğer hikayenin devamı burdan, çünkü diğer hesabıma giremiyorum :((