BÖLÜM 1

48 5 1
                                    

        Odanın köşesinde olup bitenleri izlemekten başka bir seçeneği yoktu. Ağlamaktan göz yaşları tükenmiş, karşısındaki sahneye bakarak kuru bir şekilde hıçkırmaya devam ediyordu. George, o an Tanrının olmadığına emin olmuştu. Tanrı ona çelimsiz bir vücut bahşetmiş, onu erkekliğin tüm fiziksel gerekliliklerinden mahrum etmişti. Şu an ise annesini koruyamıyor, annesinin narin ve kırılgan vücudunun her bir darbeyi sessiz bir şekilde kabul edişini izliyordu. Darbeler ardı ardına tüm vahşetiyle iniyor, George'un babası alkolün verdiği tüm sarhoşluğu çelik gibi sert yumrukları ile karısının vücuduna işliyordu. George'un elinden gelen hiçbir şey yoktu. Annesi daha önce de babasından dayak yemiş, George her defasında annesinin yardımına koşsa da başarısız olmuştu. Tek bir kol darbesi ile küçük bedeni odanın diğer tarafına savruluyor, bu esnada birkaç kemiğinin çatladığına emin oluyordu. 

        George'un annesi, Martha, bu çileye sadece bir neden için katlanıyor ve yalnızca bu neden için hayatını sona erdirmiyordu. Küçük oğlu George'u bu zalim dünyada tek başına bırakamaz, dünyanın kötü nefesini bu yaşta içine çekmesine izin veremezdi. Onun yaşındaki öksüz çocukların sokakta nasıl dilendiğini biliyor, kendisi de giderse onu bekleyen zalim yaşamın kıvılcımlarını şimdiden görebiliyordu. Birçok kez oğlu ile birlikte evden kaçmayı düşünmüş ama cebinde beş kuruş olmaması onu geri tutmuştu. Sonunda bugün hedeflediği parayı toplamış, kocası sarhoşluğun verdiği ağır uykuda horlarken evden kaçmayı planlamıştı. Şu an dayak yerken dahi biriktirdiği parayı düşünüyor, oğlunu bu pislik ve kötülük dolu evden kaçıracağı anı düşünerek gülümsüyordu. 

        Bruce attığı yumruklar karşısında karısının sessizliğine şaşırıyor. Onun canını acıtıp ağlatamamasını sarhoşluğuna veriyordu. Karısının ağlayıp, çığırmasını ve acı çekmesini istiyor; her darbesini bir öncekinden daha keskin atmak için özel bir çaba sarf ediyordu. Tüm bu yumruklar arasında Bruce görmemesi gereken bir şey görmüş, karısının gülümseyişi yüzüne bir tükürük gibi yapışıp kalmıştı. Bruce çılgına döndü, yumrukları hiçbir şey ifade etmiyor muydu? Nasıl olur da canının acıması, ağlaması gerekirken gülümsüyordu? Tek bir hedeften ateş edilen yumruk yağmuru aniden kesildi. Martha, olan bitene anlam veremeyen korkulu gözlerini Bruce'a, Bruce ise simsiyah gözlerini George'a çevirdi. Herkes tarafından ne olacağı anlaşılmış, önlenemez korku George'un bedenini hızla ele geçirmişti. Dayak yediği süre boyunca sessiz bir şekilde duran Martha, aniden ezilmiş bedenini Bruce'a yapıştırdı ve ona yalvarmaya başladı, "Canım sevgilim! Hayatımı uğrunda feda edeceğim kişi! Tek çocuğumuz George'a vurmayı düşünmüyorsun değil mi? Bana hemen bunu düşünmediğini söyle. Birine vurmak istiyorsan bana vurabilirsin, hatta lütfen bana vur, işte buradayım!" diyerek kendini gösterdi. Her şey için çok geçti, Bruce çoktan karar vermişti. 

        George bedenini saran korku ile savaşıyor, annesine atılan yüzlerce yumruktan sadece birkaçının dahi onu öldürebileceğini çok iyi biliyordu. Ölecekti, öleceğini hem kendisi hem de erkeklikten nasibini almamış cılız bedeni biliyordu ama ikisi de susuyordu. George, bir kereliğine de olsa babasına karşı kazanmak istiyordu. Çıplak ayakları ile babasının ölü bedeni üzerinde debelenmek, annesine yaptığı onca işkenceyi ona iade etmek istiyor ama bunu yapamayacağını kesin bir şekilde biliyordu. O an yapabileceği tek şeyi yaptı ve ateş saçan kahverengi gözlerini babasının üzerine dikti. Gözleri ile babasına, "İşte seni bekliyorum. O koca ellerin ile gelip beni öldürmeni bekliyor, vücudumu saran korku ile tüm gücümle baş ediyorum. Senden değil, annemin yalnız kalacağına korkuyor ve üzülüyorum. Sıkıyorsa beni öldür, işte o zaman bir hayalet olarak geri dönüp senin peşini bırakmayacağım. Lanet olasıca baba! Öldürsene beni, öldür işte!" Yumruklarını sıkarak yavaşça oğluna doğru yaklaşan Bruce birden durdu. George bir anlığına babasının, kendi bakışlarından ne demek istediğini anladığını ve bu tür bir saygısızlığa çok şaşırdığı için kalakaldığını sandı. 

        Babasının durması ile birlikte George'un gözleri odanın her köşesini inceliyor, annesinin birden nereye yok olduğunu merak ediyordu. Bu merak, George'un babasının heybetli vücudunun öne doğru düşmesi ile son buldu ve Martha'nın cılız bedeni düşmekte olan vücudun hemen arkasında belirdi. Martha elinde kanlı bir bıçakla duruyor, az önce yaptığı şeyi idrak etmeye çalışıyordu. Kendisi hiçbir şey düşünüp planlamamış, bir annenin iç güdüleri ile harekete geçmişti. Yavrusunun öleceğini anlayan anne öylece yerinde duramamış, yerden kaptığı bıçağı kocasının heybetli bedenine saplamıştı.

        Bruce, sarhoşluğun da verdiği etki ile evin pis zeminini boylamış ve bir daha hiç açmamak üzere gözlerini kapamıştı. George bir annesine, bir de yerde yatan ölü babasına bakıyor. Kulağında arkadaşları ile mırıldandığı zafer marşları çalıyordu. Sonunda babası ölmüş, geriye onları rahatsız edecek ve onları üzecek kimse kalmamıştı. En azından George böyle düşünüyordu. Birden annesinin vücuduna hücum edip, savaştan çıkmışa benzeyen vücuda sarıldı ve "Kazandık anne, biz kazandık! O artık yok!" dedi. Annesinin gözlerinden birkaç yaş süzülmüş, yıllarca ona eziyet eden kocasını öldürdüğüne sevinse mi üzülse mi karar verememişti. Tek bildiği şey oğlunun yaşadığı ve onun yardımıyla yaşamaya da devam edeceğiydi. Düşüncelerini bir kenara bıraktı ve oğluna sımsıkı sarıldı. "Seni seviyorum, George. Hem de her şeyden çok," dedi.

George ve MarthaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin