Yeni Yılda Bir Peri

534 57 49
                                    


Odadaki son oda arkadaşım elindeki küçük bavulla odayı terk ederken gülümseyerek el salladım. O da gülerek çıkınca gözümden düşen yaşlar ardı ardına akmaya başladı. Dudaklarımda az önceden kalan sahte tebessümümle gözümden akan yaşlarla ne kadar fiziksel olarak tezat içinde olsamda içimde tezatsız bir acı vardı. Bugün yılın son günüydü.

Oda arkadaşlarım aileleri ile finallerden önce görüşmek için evlerine dönüyordu. Hem yılbaşını kutlayacak hem de aile sevgisiyle motive olarak geri döneceklerdi.

Ben peki?

Odamda yatağımın bir köşesinde aynı altı yaşımda olduğum gibi sessiz bir iç çekişle ağlıyordum. Aynı her yılbaşında, her bayramda olduğu gibi... Halk arasında lakayıt bir tavırla söylenen çöpsüz üzüm olarak öylece yatağıma kıvrılmış gözlerimden yaşlar boşanıyordu işte.

Hıçkırıklarım artarken yastığı yüzüme bastırıp çığlık attım. "Neden ya? Neden? Benim günahım neydi?" Kafamı yastığa vura vura öfkemi çıkarıyordum. "Neden benim de bir ailem yok? Benim payıma düşen hayat bu mu?"

Yetimhanede bile bu kadar kötü olmazken burada mahvolmuştum. Yetimhanedeyken herkes benim gibiyken şimdi ise bu geldiğim yurtta herkesin her gece ailesi ile konuşmalarını, içimde çığ gibi büyüyen sevgi açlığıyla izliyordum. O kadar kanıma dokunuyordu ki bu hayatta kimsesiz olmak, bazen kafayı yiyecek gibi hissediyordum. Şu an ölsem bu hayatta hiç varolmamışım gibi yok olup gidecektim.

Yok olmak. Silinip gitmek.

Bu düşünce beni bazen o kadar korkturdu ki kendimi bu hayata bağlayacak sebep bulamazdım. Sevgiye tutunmaya çalışırdım. İçimdeki sevgi açlığıyla arkadaşlarıma haddinden fazla değerler verip asla karşılığını alamazdım. Hep sevilmeyen olurdum, annemin sevmediği gibi... İstenmeyen bir bebek...

Bu düşünceler zihnimi o kadar zorluyordu ki yataktan kalktım ve yurt dolabının içinden bir ağrı kesici çıkardım ve pet şişemde kalan su birikintisini de içip yatağa geri döndüm. Lanet olsun ağladığım için başım zonkluyordu, başım zonkladığı için de şimdi yine daha şiddetli ağlamaya başlamıştım. Resmen eziyet kısır döngüsüne girmiştim.

Hayatım düşünülünce bu baş ağrısı bile bana eziyetti. Gözlerimi kapattım ve güzel şeyler düşünmeye çalıştım ama olmuyordu. Şimdi bu akşam herkes ailesiyle güzel masalarda güzel yemekler yerken benim bu soğuk yatakta baş ağrısıyla kıvranıp ağlamam ne kadar adildi? Eğer bir yerlerde bir adalet varsa bana neden tecelli etmiyordu?

O kadar küçük isteklerim vardı ki bu hayatta onlar bile olmuyorken ne yapacaktım ben?

Hep anne yemeği nasıl olur diye merak ediyordum, oda arkadaşlarım konuşurken duyuyordum ya da reklamlardan anne eli değmiş gibi diyorlardı anne elinden yemek yemek nasıl bir duyguydu? Güzel miydi? Ben bu isteğimi bile bir kez olsun yerine getirememiştim. Annem nasıl yemek yapardı bilmiyordum. Eli lezzetli miydi acaba? Yoksa berbat bir aşçı mıydı?

Ya da babam nasıl bir adam olurdu acaba? Beni koruyup kollar mıydı? İnsanın babasının her daim arkasında olacağını bilerek yaşaması nasıldı acaba? Belki kardeşlerim olurdu. Ve hayatım o kardeş kavgaları ile güzelleşirdi, kim bilir?

Benim bilemeyeceğim kesindi çünkü ben kimsesizler yurdunda yetişen annesi babası belli olmayan kimsesiz bir kızdım.

Gözyaşlarım yastığımı yeniden ıslatırken artık sessiz olamıyordum, sesli sesli sabahın köründe ağlarken bir kez daha lanet ettim bu şanssızlığıma.

Odada kimse yoktu ve ben her zamanki gibi kimsesizdim. "En azından bir arkadaşım olsaydı ya yanımda! Bir tane ya!"

Uyumak ve bir daha uyanmak istemeyerek gözlerimi kapatırken ağlayarak uykuya daldım.

Yeni Yılda Bir Peri (TEK BÖLÜMLÜK HİKAYE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin