bir siren sesi
kim içindir?
senden kopan bir feryat
ne içindir?
dur anne!
gökyüzü inledi
toprak ana sancıdı
gözü yaşlı'ca bir kadın
düşmüş şakaklarına bir demet berfin
ne bağırırsın kadın?
ağlayan sesler
insanoğlu suskun
yalandır anne!
kim bağırır ardımdan?
söyle sussunlar!
kör idi gözleri
yine kör kalsınlar...
kim kandırdı seni?
ağlarsın ardımdan
nicedir kalmıştı ortada
kimsesiz bir beden
sokak ortasında,
ölü...
sil güz habercilerini kadın!
niçin bu imam?
omuzlarda taşınan bir boş kabuk,
iki avuç toprak...
üzülme anne
ben bugün ölmedim...--------------------------------~~~~~~~~~---------------------------------
bölüme adadığım şarkı:
Ahmet Kaya - Hani Benim Gençliğim
--------------------------------~~~~~~~~~---------------------------------
ufak beden açlıktan bir deri bir kemik kalmış bacaklarına ve soğuğu değil engellemek rüzgarın dahi acıyarak o beni tutmaz çocuk diyeceği yırtık ve eski kıyafetlerine rağmen koşabildiği kadar hızlı koşuyordu. canavarın ardından geldiğine emindi. hiçbir şey yapmadım ben dedi kendi kendine. tüm gün ormanda korku ile saklanmaktan başka hiçbir şey yapmamıştı ki. düşünürken koşmaya devam eden bacakları ile kendisini hiç bilmediği bir kapının önüne attı. korku ile kapıyı çalarken tek düşündüğü ölmek istemediğiydi. köy halkını bu zamana dek hiç görmemişti. canavar ona köylü ile konuşursa onu öldüreceğini söylemişti. ölüm fikri aklından geçtiği anda elleri kapıyı daha sert zorlar oldu. kapı açıldığında dahi korkusu hasebiyle ardına dönmüş bakışları fark edemedi. bakışlarını yukarı kaldırdığı anda gözleri bir kadını buldu. o diğer canavara benzemiyordu dudaklarında yer edinmiş o gülümseme ona iyi hissettiriyordu.
"b-b-bana yar-d-dım et. b-b-ben..."
cümlesi kendisi ile aynı boya gelmek için diz çöken kadının yüzündeki ifadenin aniden değişmesi ile yarıda kaldı. yanlış bir şey mi söylemişti. daha önce değil bir yabancı o evdekiler ile dahi neredeyse hiç konuşmamıştı ki. ellerini korku ile kadına uzattı taki kadının arkasına gizlenmiş kendi yaşlarındaki çocukları görünceye dek. bu çocukları tanıyordu. özellikle en önde duran kızıl saçlı olanı. canavardan saklanmak için girdiği ormanda görmüştü onu. birkaç çocuk orada oyun oynuyordu. oyunlarına katılmak istemişti ne tuhaftır ki kabul etmişlerdi. gerçi kabul etmeden önce bir araya gelmiş onun duymayacağına emin oldukları bir yerde aralarında bir şeyler konuşmuşlardı. daha sonrası ise ona kendilerinin kahraman alfalar olduğunu kendisinin ise düşman inhimanus olduğunu söylemiştiler. alfa ve inhimanus kelimelerini daha önce canavardan da duymuştu lakin ne anlama geldiğini bilmiyordu bu yüzden kabul etmişti. sonrası ise kâbus gibiydi. tüm o çocuklar ellerindeki sopalar ile tıpkı canavar gibi vurmuş bazen tekme atmışlardı. oyunun öyle oynanıp oynanmadığını bilmiyordu lakin oyunu hiç sevmemişti. daha sonra ise kızıl saçlı olan gelmiş onu onların elinden almıştı. onunla konuşmaya korktuğu için kaçtığını da hatırlıyordu. kadın buruşan yüzü ile kendisine bakarken dudaklarını açtığında tüm insanlığın vahşeti dile geldi.
"sen bay kim'in oğlu olan inhimanus musun?"
duyduğu kelime ile titredi. canavar da ona öfkelendiği zaman o kelimeyi kullanırdı. ne anlama geldiğini bilmese dahi ona acı çektirdiğini biliyordu. bedeni kendisinden hızlı olacak ki daha kelimeyi duyduğu anda geriye doğru birkaç adım atmıştı. bedeni kaçmak için yalvarırken boynunda hissettiği tutuş ile daha ne olduğunu anlamadan bahçenin bir köşesine fırlatılmıştı. vücudu sızlarken gözlerinin dolduğunu hisetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terra Spei
Fanfictionzarif ve daima eşsiz yüzükler ile süslediği ellerini kir ve çatlaklar ile dolu avuçlarıma bıraktı, titriyordu. yüreğine sıkışmış korkuyu görmek için uğruna hiç düşünmeden canımı vereceğim gözlerine bakmama hacet yoktu. efsununda kaybolduğum dudaklar...