"Neva, yeter artık. Bu kadar da depresif olma! Yolculuğun tadını çıkar biraz, düşünme o pisliği," kafamı çevirip sol yanımdaki Liz'e baktım.
"Liz, farkındaysan eğer şuan Las Vegas'a giden, okulumuzun yirmi kişilik -üstüne basa basa diyorum sadece yirmi kişilik- uçağında kalkışı bekliyoruz ve senin düşünme dediğin pislik benim iki sıra önümde oturuyor! Bu koşullar altında, seninki komik bir öneri oluyor canım arkadaşım. "
Sağ yanındaki Su kolumu cimcikledi, "Sessiz olsana gerizekalı, pislik iki sıra önümüzde oturuyor!"
Su'ya inanamıyormuş gibi bakıp Liz ile aynı anda "Uyarın için teşekkürler Su," dedik. O ise saf saf bakıp gülümsedi.
Tam o sırada uçağa apar topar bir kız girdi. Ya da savruldu demeliyim çünkü neredeyse yere çıkılacaktı. Koşarak bizim sıraya geldiğini farkedince kızlarla birbirimize baktık. Kız yanımıza gelip ufak bedenini Su'nun yanındaki koltuğa bırakınca turuncu saçlarını savurarak bize döndü.
"Merhaba kızlar, ben Elena, ama bana genelde Lena derler, sizde öyle diyebilirsiniz, veya istemiyorsanız demezsiniz. Yani size kalmış birşey, ben-"
"Ah, herzaman böyle enerjik misin Lena? Biraz sakin ol lütfen, bu gerginlikle uçaktan önce sen gökyüzüne fırlayacakmışsın gibi duruyor," dedim gülerek.
"Evet, herkes çok geveze olduğumu söyler. Ama bence bu iyi birşey -yani tabiki de herzaman iyi değil sonuçta insanların kafasını şişiriyorum- çünkü bence gazetecilik çeneleriyle para kazanan mesleklerden biri. Aslında ben sadece gerilince böyle hızlı ve karışık konuşurum ama-"
"Tamam, biz seni anladık Lena," dedi Liz gülümseyerek.
Lena kızarıp saçlarının arkasına saklandı. "Şey, başınızı ağırttıysam üzgünüm."
"Tabi ki de ağırtmadın kızıl, bence iyi bir grup olacağız, bilikte çok eğleneceğimizden emin olabilirsin."
Bana bakıp gülümsedi, bende elimi uzatıp "Ben Neva," dedim ve diğerleri de kendilerini tanıttılar.
Güle eğlene geçirdiğimiz yaklaşık yedi saat sonra otel odalarımıza yerleşiyorduk. Okulumuz Vegas'a gönderdiği beş ayrı grubun içindeki herkese bir otel odası tutmuştu ve dönem sonuna kadar, üç ay boyunca, bu mükemmel manzaralı beş yıldızlı odalarda kalacaktık. Eh, okula verilen o kadar paranın boşa gitmediğini bilmek güzel bir şey.
Kendi odamın fransız balkonunun kapısından görünen Las Vegas manzarasıyla aşk yaşıyorken odamın kapısı çaldı. Gelen kimse, sevenleri ayırdığı için yanmalı.
Kapıyı açtığımda üstüme bir adet Su ve Liz ikilisi atladı. Arkada ise Lena bana el sallıyordu.
"Tanrım! Ne yapıyorsunuz siz kızlar?"
Yerden kalktığımızda Liz açıklamaya başladı "Hemen hazırlan Neva, bara gidiyoruz!"
"Daha ilk günden ne barı, biraz dinlenseydik," diye itiraz ettim. Rahatıma düşkün olduğum bir gerçek yani.
"Seni lanet kız! Vegas'tayız, VEGAS'ta! Ve sen bize dinlenelim mi diyorsun cidden? Kızım seni asarım, hemen giyin."
"Ama Su-"
"Vegas diyorum Neva! Çünkü müthiş, lanet olası bir müthişliği var, hadi gidelim Liz," Su'nun Türklük damarı ağır basınca, banada hazırlanmaktan başka çare kalmadı.
Yarım saat sonra götü başı dağıtmak için girdiğimiz barda Lena ve Liz dans ederken bizde Su ile oturmuş konuşuyorduk.
"Lan düşünsene şurada bir Ankara'nın Bağları açtırıyoruz, hepsi mala bağlar, " dedim kahkaha atarak.
Su güldü, "Peki ya kolbastı açtığımızı düşünsene! Hadi o zaman da bu kadar havalı olun da size adam diyeyim!"
Dediği şeye tüm havamızı bir tarafımıza takarak hunharca güldükten sonra "Kardeş, buraya geldik ve içmeden kafayı bulduk yani, Vegas havası bize yaramadı," dedi ve barmene el salladı. Aradaki kısa mesafeyi geçerken biranda onu durdurdum.
"Ne var Neva? Aaa, böyle çok komik oluyor! 'Nevaağ, yine nevaağ?' puahaha."
"Bu dediğini şuan ki şokumdan dolayı gördüğüm bir halüsinasyon olduğunu var sayıp seni umursamıyorum Su. Ve, Su! Allah'ım Su, şuna bak!" dedim barda oturan adamı işaret edip.
Oturan kişiyi görünce Su donup kaldı. "Oha, ohaohaoahaoha! O Jason değil mi? Çok yakışıklı!"
Karşımda, kumral saçları ve teni renkli ışıklarda parlayan, geniş omuzlarını sımsıkı saran tişörtü ve bayıldığım kehribar gözleriyle Jason Eobard oturuyordu! Bir anda sektörden uzaklaşmadan önce hayranı olduğum mükemmel bir aktördü, gerçi şuanda da mükemmel olduğu farklı bir konu! Parlayan mükemmel saçı, kaslı mükemmel vücudu, yanık mükemmel teni ve bana bakan mükemmel gözler- bir dakika, bana bakan?
"İ-na-na-mı-yo-rum, inanamıyorum! Onunla göz göze geldim, bir daha yüzümü yıkmayacağım!" donup kalmış bir halde heyecandan daha fazla ona bakmaya katlanamayıp Su'ya dönmüştüm.
"Salak! Gitsene yanına! En büyük hayranlarından birisin, bunu hak ediyorsun Neva!"
Ona başımı sallayıp bara doğru döndüm. Bir iki adım atmıştım ki Su koşup koluma yapıştı. "Sakın ürkütücü hayranlar gibi davranma Neva, adamı kaçırmak istemezsin!"
Eh, haklıydı. Derin bir nefes alıp barda Jason'ın yanına oturdum. Dışarıdan oldukça soğuk kanlı görünüyor olabilirim ama içimden geçirdiğim tek şey; amanyarabbiJasonkokususoluyorum!
"Hey, selam," bana seslenene kadar onu farketmememiş gibi davranmıştım, ama şuan resmen amanyarabbiJasonbenimlekonuştu.
Birkaç saat sonra -ve bir kaç shottan sonra, Su yanıma gelip gitmemiz gerektiğini söylemişti, ama ben 'burada Jason ile çok eğleniyorum tek gelirim' bahanesi ile barda kalmıştım.
O saatlere dair hatırladığım tek şey de buydu zaten.Ertesi sabah uyandığımda gördüğüm tavanın evimdeki tavan olmadığını farkettim, işin ilginç yanı gördüğüm duvar da benimki değil. Sonra otel aklıma geldi.
Size bir sır vereyim mi? Burası otel de değil.
Yataktan kalkıp etrafa bakmaya yeltenince çıplak olduğumu farkettim. Ve yatağın diğer tarafında yatan kişiyi gördüm.
Jason Eobard.
Paniklememeye çalışarak ayağa kalktığımda ayağıma kağıt gibi birşey battı. Kenardaki tişörtü üzerime geçirip -malesef elbiseyi aramakla uğraşamadım- yerdeki kağıdı aldım.
Beni Jason Eobard ile yattığımdan daha çok hiçbirşey şaşırtamaz diyordum ki, evren karma denen şeyi devreye soktu.
Elimdeki aptal kağıt, bana Jason Eobard ile evli olduğumu söylüyordu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhumun Vegas'ı
RomanceZengin bir ailenin genç ve güzel altın kızı Neva Saygıner, gazetecilik hayalini gerçekleştirmek için gittiği bir amerikan üniversitesinde bitirme tezi olarak tüm dönem arkadaşlarıyla birlikte bir ödev alıyor; büyük ses yaratacak bir haber yazmak. V...