Ateş Ve Su

236 30 25
                                    

Ölümlere doymuştum. Ama hala öldürmeye devam ediyordum. Her ölüm geçmişin izlerini kapatıyordu. En azından ben öyle sanıyordum. Yine birini öldürmüştüm. Ne kadar temizlenirsem temizleneyim asla kanın keskin kokusu geçmeyecekti.

Biraz kafa dinlemem gerekiyordu. Sahile gittim, abim bankta oturmuştu. Gidip yanına oturdum. Elindeki çakıyla koluna çizikler atıyordu. Kendine zarar veriyordu, bunu hep yapardı. "Yine mi?" sesim biraz sert ve öfkeli çıkmıştı. Abimin elinde ki çakıyı alıp olabildiğince uzağa fırlattım.

Bana sertçe bakıp "Evet, hem senin ne işin var burada Yankı!?" dedi. "Geldim işte boş ver." Daha fazla konuşmayarak ayağa kalktı, siyah motoruna binip uzaklaştı. Kaç abi kaç.

Kayalıklara oturup denize taş atmaya başladım. Düşünüyordum, sadece düşünüyordum. Çok fazla düşünmek iyi değildi bunu biliyordum. Çok fazla düşünürse insan, delirirdi. Ama olmuyordu işte. Sürekli düşünüyordum. Düşüncelerim çok karmaşıktı. Uyumazdım. Sadece uyku ilaçlarıyla uyuyabilirdim. Geçmişte takılıp kalmak gibi bir hastalığım vardı. Ya sürekli düşünmekten yada gördüğüm kabuslardan uyuyamazdım. Geçmişte yaşadığım şeylerin travması sonucu delirmiştim ben.

Ölümden korkanlar ölüme terk edilirdi. Bizim oyunumuzda kural buydu. Herkes en büyük korkusuyla yüzleşmeye mahkumdu. Beyaz odalar, karanlık ve tecavüz...Küçük bir çocuğun hayallerini çalmışlardı. O çocuk sevgi ne demek bilmezdi. En küçük bir sevgiye muhtaç haldeydi. Çünkü o küçücük yaşında parka gitmesi, arkadaşlarıyla oynaması gerekirken, parmaklarının arasından düşmemesi için sıkıca tuttuğu silahla hedef vurmaya çalışıyordu. Hayalleri elinden alınmıştı. Kendi isyanını başlatamayacak kadar küçüktü. Şimdi ise o küçük çocuk büyümüştü. Büyürken karşısına çıkan zorlukları aşmıştı. Bir nevi kendi isyanını yavaş yavaş başlatmaya hazırlanıyordu. Adı Yankı Gece'ydi. Hayır. O sadece Yankı'ydı, Yankı Ateşti. Bendim, ben Yankı Ateş.

"Yüzüme bak,                                                                                                                                                                        Bi sigara yak.                                                                                                                                                                            Dolana dolana dumanı                                                                                                                                                        Güneşe tap,                                                                                                                                                                              Aya kapak,                                                                                                                                                                                  Dolana dolana dumanı."             

İstediği şeyleri yapması için çok acımasız birisi. Ben 7 yaşındayken elime bir silah vermişti babam. Sadece 7 yaşındaydım ve benden hedef tahtalarını vurmamı istiyordu. Daha okuma yazmayı yeni öğrenirken silah kullanmayı öğreniyordum. Belki de benim için en acı şey buydu. Çocuk olamamıştım. Çocukluğumla birlikte hayallerim elimden alınmıştı.

Sadece küçük bir çocukken oyunlarım tehlikeye dönüşmüştü. Sadece küçük bir çocukken elim kana bulanmıştı. Sadece küçük bir çocukken karanlığa gömülmüştüm.

Duyduğum ses ile hem düşüncelerimden ayrılmıştım hem de kafamı yan tarafa çevirmiştim. "Selam," Koyu kahverengi saçlı, kahverengi gözlü bir kızdı bu. Oldukça belirgin yüz hatları ve beden hatlarından genç yaşta olduğu anlaşılıyordu. 18 yaşında olabilirdi. Sahte, belli belirsiz bir gülümsemeyle "Selam," dedim. Aynı şekilde gülümseyerek "İyi misin, dalgın görünüyorsun?" Dedi yanıma oturarak. Kafamı ve bakışlarımı denize geri çevirdim. Taş atmaya devam ettiğim sırada kız konuştu. "Cevap vermeyecek misin?" sıkıcı biri gibiydi. Gerçekten istemediğimi anlamamış mıydı? "İyiyim," dedim soğuk bir sesle. "Tanışalım mı? Ben Mira." dedi elini uzatarak. Bir eline birde ona baktım. "Bende Yankı," dedim karşılık vererek. "Memnun oldum Yankı," dedi, yine gülerek. "Bende" diyerek mırıldandım. Saate baktığımda baya zaman geçirdiğimi fark ettim. Akşam olmuştu. "Üzgünüm gitmem gerek, görüşürüz." diyerek hızlıca siyah porsche'ye bindim. Olabildiğince hızlı sürerek ormanda ki depoya gelmiştim. Bir ara o mira denen kızı da araştırmam gerekiyordu. Depoda sandalyeye bağlı bekleyen bir adam vardı. Kendisi Murat Kesimli; eski devlet adamı, kaçak yollarla insanları -çocuklar dahil- uyuşturucuya bağımlı etmiş birisi. Böyle kişileri sürekli öldürüyorum fakat, yaptıklarını her öğrenmemde kötü oluyorum.

YakamozHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin