5.2

2K 218 36
                                    

1 sene sonra, Kasım

Zaman hızlı ve pürüzsüz akıyordu. Tıpkı gökyüzünden düşen kar taneleri gibi diye geçirdi içinden Burak. Buraya taşınalı çoktan bir seneyi geçmişti; alışma sürecini atlatmış, kendisine arkadaş bile bulmuştu artık. Pasta yapmayı öğrenmişti, işleri güzel gidiyordu, mutluydu.

"Ben geldim!" diye seslendi ayakkabılarını çıkartıp arkasından kapıyı kapatırken. "Bulut?"

"Mutfaktayım bebeğim!"

Burak önce ellerini yıkadı, ardından mutfakta sakin bir şekilde yemek hazırlayan sevgilisinin yanına geçti. "Hoş geldin," dedi Bulut gülümseyip; dudakları hemen soğuktan üşüyüp kızarmış dudaklara kapanmıştı. Kısa öpücük yerini tutkulu bir şeye bırakırken büyüğün elleri sevgilisinin kazağının içinden sızdı hemen beline. Teni de soğuktu, çok üşümüş olmalıydı. 

"Nasıldı günün?" 

Burak burnunu sevgilisinin burnuna sürttü ve gülümsedi. "Yoruldum," diye mırıldandı uyuşuk bir sesle. Diğer yandan ellerini onun ensesinde birleştirmiş, teninde gezinen parmakların keyfine varıyordu. "Senin günün nasıldı?"

"Seni özledim," diye fısıldadı Bulut gülmeden hemen önce. 

"Hile yapıyorsun beyefendi!"

Bulut'un kısık kıkırtısı yeni başlayan ateş dolu öpücükle bölündü. Her ne kadar yatak odasına gitmekte diretse bile bile Burak çoktan soyunmuştu bile. Üzerindeki kazak yeri boyladığında çoktan hazırdı, orada birlikte olmak istiyordu sevdiğiyle. Bu evin her noktasında, bu şehrin her yerinde, bu ülkenin her ucunda iz bırakmak istiyordu. Herkes ve her şey şahit olsun istiyordu. 

"Seni çok seviyorum," diye fısıldadı sonra, dudaklarının üzerinde oyalanan dudaklara. "Seni çok fazla seviyorum."

"Ben de seni seviyorum bebeğim," Bulut öpmeden önce söyledi ve sonra küçüğünü sevmeye devam etti. Her öpüşü sanki son kez öpüyor gibi, her sevişmesi sanki sonmuş gibi...

Oslo Boi [bxb•texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin