1.2

3.9K 359 78
                                    

Bold yerler norveççe arkadaşlar o dili konuşuyorlarmış İNTERNETTE CİDDEN BU DİL OLARAK GEÇİYOR DALGA GEÇMEYİN

-

"Gerçekten ürkütücü bir film," Burak kıkırdayarak söylediğinde, karşı hattaki çocuğun tek odaklandığı küçüğün gülüşüydü. "Çok seviyorum böyle filmleri."

"Daha önce bir benzerini izlemiştim," dedi Bulut çikolata paketini sıyırırken. Aslında bu filmi de izlemişti ama bir şey diyerek bu akşamı bozmak istemedi. Zira Burak'ın filmi seçmesi tam üç saat sürmüştü. Bir saati aşkındır skype üzerinden görüşüyorlardı. Önce biraz evi gezdirmişti Bulut; büyük bir evi yoktu ama yine de sevimli olduğunu düşünüyordu diğeri. Ardından hayatlarından konuşmuşlar, birbirleri ile dalga geçmişlerdi. Bulut çoğu zaman diğerinin mimiklerini izlemeye dalıyor, onun kahkahasına gülüyordu ama Burak bunları hiç fark etmiyordu. 

"Aslında böyle kanlı filmleri hiç sevmem. Mide bulandırıyorlar."

"Testere izlemedin mi?" Bulut hayretle sordu. Bu akşam epey sağlıksız bir akşamdı onun için. Az önce iki paket cipsi karıştırıp yemişti ve kendisini günahkar hissediyordu. Burak ise tasasız görünüyordu bu konuda. Elini sürekli turuncu Pringles kutusuna daldırıyordu.

"Zar zor," dedi bir tane daha cipsi ağzına tepmeye çalışırken. "Kurgu olarak çok sağlamdı ama iğrençti."

O esnada Bulut'un telefonu çalmaya başladı. Genç oğlan ekrana bakıp, "Annem," dedi. "Onu sonra ararım."

"Hayır aç," Burak filmi durdurdu. "Aç konuş merak etmesin. Ben annemin aramasını açmadığımda panik atak geçiriyor."

Bulut buna gülerken kendi tarafında da filmi durdurdu ve aramayı cevapladı. "Selam anne."

Burak farklı bir dile ilk kez bu kadar yakından şahit olmanın heyecanı ile, her ne kadar ne konuşulduğunu anlamasa da diğerini dinliyordu. Gülerek bir şeylere cevap veriyor ve sonra tatlı tatlı kıkırdıyordu.

İşin aslı Burak, diğerinin fake hesap olduğunu bile düşünmüştü. Ancak şimdi karşısındaki oğlan en az fotoğraflardaki kadar gerçekti ve Burak, onun hoş biri olduğunu düşünüyordu. Evet. Yolda onu görse dönüp bir kere daha bakacağı tipte biriydi. Eğer onunla bir yerde denk gelse onu izleyebileceği tipte biriydi. Biraz sohbet etseler ona düşebileceği tipte biriydi. 

Ancak Burak uzun mesafe ilişkilerine çok soğuk bakıyordu.

Özellikle bu kadar uzaklık, kanını donduruyordu.

"Her akşam muhakkak arıyor," dedi Bulut telefonu kapatıp bir kenara bırakırken. "Oysa ki evlerimiz arasında yarım saat bile yok."

"Neden kendi evine çıktın?"

Omuz silkti Bulut gözlerini diğerinin mavilerinden çekmeden. Hafif bozuk ekrana rağmen ne de güzel görünüyordu. Kim bilir yakınındayken nasıl güzeldir diye düşünmeden edemedi. 

"Daha rahat etmek için. Açıkçası yirmi sekizin içinde ailemle kalabilecek gibi hissetmedim. Bir sene falan oluyor zaten ayrı eve çıkalı. Şimdi söyleyince anlamsız geldiğini biliyorum".

"Hayır gayet mantıklı," Burak bir parça cips daha attı ağzına. Bu film gecesi çoktan amacını aşmıştı. "Bazen ben de istiyorum evden ayrılmak. Özellikle pazar günleri, annemin temizlik yapası tuttuğunda."

Bulut buna güldü. O akşam o iki saatlik filmi neredeyse beş saatte izlediler, gece dörde kadar görüntülü konuştular. Ne Bulut kapatmak istemişti ne de Burak. Ancak Burak artık uykusuzluktan bayılmak üzere olduğunda istemeye istemeye kapanmıştı ekranlar. 

Tekrarlanacağını biliyordu ikisi de. Bunun tekrarlanacağını ve sürekliliğe kavuşacağını...

Oslo Boi [bxb•texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin