5

62 6 20
                                    

"sevgilim!" Sesin geldiği yöne döndüğümde tavşan dişlerini göstererek gülümseyen sevgilimi gördüm. El sallayıp yanına adımladım. Yanına ulaştığımda hızla elini belime atmış kendine çekip sarılmıştı. Sabırsız haline gülümseyip sarıldım. Burnunu saçıma getirip nefes çektiğinde huzurla gözümü kapattım.

"Kokunu özledim." Kafamı geriye atıp güldüm. "Daha dün görüştük Kook." Çocuk gibi omuz silkip alt dudağını büzdü. Bakışlarım büzdüğü dudağa kayarken gözüne çıkardım zorla.

"Olsun yine de ben özledim. Seninleyken bile seni özlerken zor oluyor. Keşke beraber uyuyup beraber uyanabilsek her güne." Bu sefer dudağını büzen taraf ben olmuştum. Ben de özlüyordum ama elimden bir şey gelmiyordu. Babam Jungkook'u onaylamadığı için çoğunlukla buluşmamız zor oluyordu. Hele ki kalmam daha da zor olurdu. Genellikle babam şirkette geç saatlere kadar çalıştığı için annem bana izin veriyor, bu sayede buluşuyorduk ve babam gelmeye yakın beni arıyor o gelmeden eve gidiyordum. Ne kadar kötü bir durum olsa da aksiyon oluyordu annemle bana ve her seferinde birbirimize bakıp gülüyorduk.

Babam son zamanlarda ki garipliği farkedip eve annem ve benden habersiz geldiğinde beni görmediği için küçük çaplı oyunumuz son bulmuştu. Dün okul projesi deyip köşe bucak Jungkook'un evine gitmiştim. Ailesi evde değildi ki evde olsalar da beni seviyorlardı. Yani sadece annesi seviyordu, o'nun da ailesi benimki gibiydi ve çok can sıkıcı bir durumdu. Tanrı aşkına iki düşman şirket olsanız da biz koskocaman insanlardık birbirimizi sevemeyecek miydik?

Hızla kendimi toparlayıp yanağına bir öpücük kondurdum. Gülümseyip o'da benim gibi yapmıştı. İkimizde kıkırdadık ve her zamanki kafemize doğru yol aldık. Geldiğimizde çalışanların hepsi bizi tanıdığı için selamlaşıp her zamanki yerimize geçtik. Aralarında en samimi olduğum garson Ji-Woo unnie uzun saçlarını geriye atıp kocaman gülümseme ile selam verdi.

"Her zamankinden mi?" Aslında sormasına gerek yoktu cevabı biliyordu ama biraz sohbet etmek için her defasında yanımıza geliyordu. İş yerinde sıkıntılı zamanlar geçiriyordu, müşteriler haksız yere sorun çıkartıyordu ve bu kısacık zamanda birazda olsa nefes almak için yanımıza geliyordu.

"Her zamankinden Ji-Woo unnie. Bugün ayrı bi' güzelsin, nasılsın bakalım bugün?" İlk önce gülümseyip tik haline getirdiği saçı ile uğraştı. Her sıkıntıya düştüğü zaman veya üzüldüğü zaman bu hareketi yapardı.

"Teşekkürler Mila. Yine her zamanki müşteri sürekli olarak kahvesini ya çok acı bahanesiyle değiştiriyor ya da çok şekerli diye. Anlamadım ki benimle sıkıntısı ne. Salmadı bir türlü yakamı." Yanaklarını şişirmiş bir halde kaşlarını çattı. Dediği kişiyi biliyordum ve kanımca o çocuk Ji-Woo unnie'den hoşlanıyordu. Evet çocukca hareket ediyordu, Ji-Woo'ya sürekli sorun çıkarsa da arkasına döndüğü gibi aşk dolu gözlerle bakıyordu. Bence ilgi çekmeye çalışıyor olabilirdi ama taktik değişse iyi olurdu.

"Hey garson bakar mısın kaç saattir sipariş için bekliyorum!" Ji-Woo unnie yine başlıyoruz edasıyla bize veda etmiş takıntılısına gitmişti. Siparişini alırken oluşan sinirli yüz ifadeleri çok tatlıydı. Aynı şeyi adam da düşünüyor olacak ki istemsizce olduğu belli olan kelimeler ağzından kaçmıştı.

"Çok tatlısın." Ji-Woo unnie kızarıp, utanırken hızla arkasına bakmadan mutfak tarafına koştu. Adam arkasından kıkırdarken yanımda ki yakışıklıya döndüm. Dönmemle dirseğini masaya koymuş çenesini eline yaslamış sekilde beni izleyen sevgilimi gördüm. Şaşkınca bakarken hızla dudağıma bir öpücük kondurdu.

"Yah! Ne yapıyorsun?" Utandığımı belli etmemek için kaşlarımı çatsam da kesin kızaran yanaklarım belli ediyordu kendisini. Kıkırdayıp tekrardan beni öptüğünde omzuna alnımı yasladım. Gülme sesi kulağıma dolarken bende gülümsedim.

𝑁𝑜... 𝑃𝑟𝑜𝑏𝑙𝑒𝑚\ʲʲᵏ[Düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin