Taşlı yollardan geçen arabanın takırtısı duyulurken yol kenarında duran birkaç kişinin bakışları beyaz hacımurattaydı.Ellerinde tırmık, kürek, çapa gibi aletler tutan işçiler yorulmuş olmalılar ki dinlenmek için gölgelere sığınmışlardı. Kadınların üstünde eski olduğunu belli eder şekilde yıpranmış şalvar ve uzun kollu penyeler, erkeklerin üstünde ise çamur olmuş pantolon gömlek ikilisi vardı.
Yaz mevsiminin sıcağı başlarına vururken meraklı bakışlar arabayı ve içinde ki baba-kızı inceliyordu.
"Anam bu Tahsin'in büyük oğlan Hamza değil mi?"
Ellilerinin başındaki, saçlarına yer yer kır düşmüş ve dikkat çeken bir göbeği olan kadın yanında ki 'ahiretliğim' dediği arkadaşına arabayı işaret edip sorarken arkadaşı da şaşkın bir vaziyette arabaya bakıyordu.
"Doğru diyin bacım. Hakkattende o. Yıllar sonra ne olmuşta buraya dönüveresi gelmiş bunun? Sen bir şeyler duymadın emi Hatce?"
Hatice önüne doğru gelen yazmasını geriye doğru çekmiş ve yaptığı kundağını düzeltirken ahiretliğine cevap vermişti. "Kimsecikler bişi dimediydi. Anam bunun avradı da yok arabada kız Gönül. Yanında da bir kız var. O kimin acep. Çok meraklanmışam ya. Neşgörecağmışta gelmiş buralara ki?"
İşçiler kendi aralarında arabaya bakıp konuşurken araba hızlı gidipte ortalığı toz etmemek için ağır ağır ilerlemiş ve bir süre sonra köyün içinde doğru gözden kaybolmuştu. Göz önünden giden arabayla birlikte de işçiler verdiği moladan çıkıp tarlaya dönmüş ve dedikodularına ordan devam etmişlerdi.
"Yıllar önce terkettiğin baba ocağına döndün emi Hamza. Benim didiğimi duymadın gittin şehirden aldın avradı. Sana fazla geldi de tekmeyi basıp geldin. Eee kürkçü dükkanı datlı geldi tabim."
İşçilerin başında duran çavuş başını iki yana sallamış ve giden arabanın arkasından kendi kendine konuşmuştu.
&&&
Arabanın şoför koltuğunda oturan Hamza sanki arkasından konuşulan her şeyi bilirmiş gibi huzursuzdu. Oturduğu yerde rahatsızca kıpırdanıp yan koltukta oturan kızına baktı.
"Nazlı'm?"
Etrafı sessiz sessiz ama meraklı bir şekilde izleyen Nazlı babasının ona seslenmesiyle bakışlarını dışarıdan alıp babasına çevirdi.
"Efendim babam?"
Hamza kızının sessiz haline alışık değildi. Onun Nazlı'sı hep konuşur bir şeyler anlatırdı. Bir tek o kara günlerde suskunlaşmıştı. Bir de şimdi. Haliyle bu durum tuhafına gitmiş ve ister istemez endişelenmesine neden olmuştu.
"Niye suskunlaştın böyle kızım? Söyle bakalım bir derdin mi var?"
Nazlı elini havada salladı aman der gibi. "Ne olacak baba. Bir şeyim yok. Etrafı izliyorum işte. Senin doğup büyüdüğün yolları izlemek tuhaf geldi ondan suskunlaştım."
Hamza pek emin olamasada inanmış gibi yaptı. "İyi öyle olsun bakalım. Neyse bizde geldik zaten. İnelim hadi."
Uzun süredir kullanılmadığı belli olan kerpiç bir evin önünde duran arabayla birlikte indiler ikiside. Hamza önden gidip büyük bir anahtarla evin kapısını açarken Nazlı onlara bakan komşularla birlikte rahatsız olmuş ve bu yüzüne yansımıştı.
Kapıyı açan Hamza dönüp arkasına bakınca kızının kaşlarını çatarak etrafa baktığını görmüş ve onları izleyen komşularına dönmüştü.