ansızın gelişen güzel olaylar

2.2K 325 140
                                    

ben bu bölümü çok önceden yazdım haberiniz olsun. sonrw oha aniden noluyo amına koyayım demeyin :(

-

"ah, bedenim... mükemmel bir şekilde ağrıyor," diyerek sızlandı minho.

dün, jisung yine gelmişti ve birlikte vakit geçirip konuşmuşlardı. ancak jisung aniden kalkıp evine gidecekti ki yapamadı; fırsatı değerlendiren minho yüzünden. ve sonuç... beraber yattılar.

"günaydın," dedi yanındaki güzel sesli genç. minho gülümseyip kafasını ona çevirdi uykulu hâlini görmek için. ancak jisung ondan önce kalkmış, üstü çıplak ve gülerek ona bakıyordu, hem de tam yüzünün yakınında duruyor... çığlık atmamak zordu, çok zordu.

"sen en son benim tişörtümle uyumadın mı?" heyecanını yatıştırıp alâkasız bir soruyla iyice ona döndü minho. jisung da gülüp sahte bir şaşkınlıkla ona baktı. "geceyi hatırlamıyor musun?" kaşlarını çatıp düşündü minho, ne olmuştu ki? "hayır, önemli bir şey mi oldu?"

"nasıl hatırlamazsın, biz sanırım sevişmiştik." minho sersem sersem yüzüne bakıp dediklerini sindirdi. "nasıl?" uykulu hâliyle olayları kavramaya çalışırken kahkaha atıp yüzünü yastığa basıtırdı jisung. dayanamamıştı, hemen açığa çıkmıştı oyunu.

"off... yüz ifaden her seferinde komiğime gidiyor, gerçekten üzgünüm," dedi gözyaşlarını silerken. o sırada hâlâ aynı şekilde ona bakan minho ile göz göze geldi. "niye üstün çıplak o zaman?"

"sıcakladım, çıkardım. bu senin için sorun olmaz zannettim, aksine... hoşuna gitmedi mi?" tek kaşını kaldırmış iddiayla ona bakarken, kafasını hızla çevirip yüzünü ovuşturdu minho. "sana da günaydın, jisung..."

&

"kovmak gibi olmasın ama eve ne zaman gideceksin?" diye sordu minho geveze bir şekilde. tekrar akşam olmuştu ve jisung 24 saattir minho ile baş başaydı. bu ikisi için de gerici ama güzeldi.

"hm... zaten gidiyordum ama kalmamı istedin, ayrıca peter olduğumu biliyorsun şu an, ilk buluşmamız." televizyona bakarak konuşmasına karşı ona baktı minho. bir hüzünle yüzünü inceleyip iç çekti. "o konu kapanmadı mı?"

"yüz yüzeyken de açmak istedim. hayallerinin arasında olmak gerçekten iyi hissettiriyor. sadece fallen star yeni bölüm gelse..." dudak kıvırıp ona bakarken göz devirdi. minho'nun yeni bölüm konusundaki tavrını biliyordu. "tamam, sustum. ama cidden güzelsin- yani güzel yazıyorsun." dediklerine karşı sırıtıp iyice bakışlarına daldı minho. "teşekkür ederim, j.one."

"ne demek, lee know." yakınındaki yüzün dudaklarını birbirine bastırarak hafifçe gülmesiyle o da güldü. ardından gülüşü, buruk bir gülmeye dönüştü. "ben hiç sana hissettiremedim değil mi?" diye sordu bir hüzünle. minho da hızla elini tuttu, cesareti aniden gelmişti. "düşüncelerin saçmalaşıyor."

"öyleyse neden öpmüyorsun?" kavradığı el, onun aksine sımsıkı tuttu onu. istekle bakan gözlere karşı suskunlukla gözlerini kırptı. bedenleri titrerken, kalpleri de titremişti. minho her zaman jisung'u isterdi ama şu an ayrı bir seviyede istiyordu. jisung da onu beklemeyip konuşuverdi. "dünden beri ve hatta günlerdir seninle flört ediyorum."

nefesleri hızlanan minho yutkunup bakışlarını dudaklarına çıkardı. ardından göz göze gelince utanmıştı. "senin sevgilin, en yakının veya her şeyin olabilirim," dedi siyah saçlı. baygın bakışları ona en güzel şekilde bakarken, sevdiği adamdan bu sözleri duymak onu heyecanlandırdı.

iki elini de yanaklarına koydu ve huzurla onu öptü. bir süre gözleri açık kalan jisung, eriyen kalbiyle yavaşça kapadı gözlerini. dudaklarındaki o yumuşak baskı, henüz tadamadığı pembe dudaklar kendi dudaklarının üzerindeydi. küçük elleri, tombul yanaklarında, neredeyse kriz geçirecekti kalbi... jisung, minho'yu her yerinde hissetti.

minho da gözlerini kaparken çok durmak istemedi. ne konuşacağını dahi bilmeden, bedenini geri çekip dudaklarını ayırmak istedi. buna da jisung izin vermedi. ani bir şekilde belinden tutup daha da kendine yakınlatırken dudaklarını araladı, işte böylece gerçekten tadını almıştı. ikisini derine çeken hamle bu olmuştu.

minho'nun ilk öpüşmesiydi, tuhaf hissetti. bir o kadar da güzeldi ve jisung'un tadı doyulacak gibi değildi. ne yapması gerektiğini bilmediğinden jisung onu yönlendiriyordu. hafif hafif ağzını aralayıp, dudaklarını oynatarak öpüşmenin en güzel hazzını tadıyordu. unutlamayacak kadar güzel bir ilk öpüşmeydi. üstelik han jisung ile öpüşmüştü, nasıl unutulabilirdi ki bu özel anı?

alt dudağı dişlendiğinde ne olduğuna anlamayıp kaşlarını çattı minho. belindeki el ona fazlaca baskı yaptığından neredeyse kucağına çıkacaktı. rahatsız olmaması için bir elini sıkıca göğsüne koydu. nefesleri de yetmemeye başlamıştı, jisung cidden profesyonelce öpüşüyordu. alt dudağı onun sayesinde işkence görüyordu ama minho hiçbir zevk veremiyordu.

dayanamadı ve hafifçe geri çekildi. nefesleri yüzüne değerken, soluk soluğa onu izledi jisung. ona bakamasa da takılı kalmıştı bakışlarında. belki de baksa her şey çözülecekti zamanında.

"neden hep tepkisiz kalıyorsun?" diye sordu kısık sesiyle jisung. sızlayan dudaklarını aralayıp yavaşça bakışlarını ona çıkardı minho. masum bakan bakışlara aldanmadı, çünkü az önceye kadar dudağını kanattığını düşündü. "tepkisiz? içimde kelebekler uçuşuyor, bunu nasıl gösterebilirim bilmiyorum."

"bunu bile öyle çok isteksiz söyledin ki, inanıyordum." jisung'un ciddiyetle konuşması kaşlarını çatmasına sebep oldu. ne diyeceğini düşünüp dudaklarına baktı. "ilk kez biriyle öpüştüm, derince." şaşkınlıkla dudaklarını aralayıp güldü jisung. "pardon... ilkin olduğum için heyecanlıyım," diyerek geçiştirdi.

"bunları seninle yaşamak benim için çok özel," dedi yüzünü inceleyerek. jisung da kafasını eğip güzelce gülümsedi. "öyle mi?" yüzüne daha da yaklaşan gence göz devirip gülerek ellerini ensesine gönderdi. "han jisung benim sevgilim olmayı kabul ederse onu yine öperim." jisung aniden durup kaşlarını yukarı kaldırarak ona baktı. çoktan kabul etmişti, her zaman ederdi.

ensesinde gezinen yumuşak dokunuşlarla huylandı. "kabul ettiğimi hatırlıyorum?" sarı saçlının kaşları havalanınca istemsizce güldü. "o zaman onu..." çok bir şey demesine gerek kalmadı. çünkü zaten jisung onu dudaklarıyla susturmuştu. öyle hızlı eğildi ki ona, sarı saçlının sırtı koltukla buluşuverdi.

"o zaman onu, çok severim... ben seni gereğinden fazla seviyorum. bu kadar güzel ve tatlı olman beni delirtiyor," dedi minho cümlesini tamamlayarak. ellerini ensesinden omuzlarına çıkarırken de jisung konuştu. "bu hissettirdiklerin, çok özel minho... çok. teşekkür ederim ve, seni seviyorum."

"ben de seni, j.one, peter, han jisung," dedi ve kıkırdadı.

tamamlanmış ve mutlu hissediyordu jisung. öyle ki, gülümseyerek bir tutkuyla dudakları arasına almıştı pembe dudakları. ona ait olduğunu bildiği için belindeki elini daha da bastırdı, hissetmek istedi derince. dudakları her seferinde derine iniyor, seslice birbirleriyle sevişiyordu. dudakları birbirlerinden bağımsızken, elleri de bir o kadar kendilerinden geçmişti.

böylece bu geceyi şenlendiren sevgi olmuştu. ikisi de birbirinden utandığından ayrı yerlerde yattılar, fakat o anki heyecan ve küçük kaçamaklar uykuyu önledi.

-


yakışıklı erkekler 3racha dinlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin