sevildik belki ama

1.9K 253 78
                                    

minho yağmurlu havadan dolayı koşa koşa ilerliyordu mekâna doğru. çok geç kalmıştı ve o sonradan gelmeyi pek sevmezdi. bu yüzden kayıp düşmemeye dikkat ederekten koşabildiği kadar koşuyordu.

soluk soluğa, yağmur görmeyen bir yere geçti ve arkasını döndüğünde konumdaki yere geldiğini gördü. kalbi hızla attı. acaba shinwoo da burada mıydı? sonuçta kötü şeyler yaşanmıştı...

üzerini iyice düzeltti ve gülerek kapıyı açıp içeri girdi. etrafa bakınıp arkadaşlarını gördü ve hızla yanlarına gitti. çoktan toplanmışlardı, minho geç kalmıştı.

"sonra işte twice üyesi jihyo ile tanıştım... kadın tam bir tanrı. imzasını attı ve ona özel olarak ben içki ısmarladım." kendi aralarında konuşup gülüşürlerken, sessizce yanlarına geldi minho. "selam..." kısık sesiyle gülümseyip otururken dikkatleri de üzerine çekmişti maalesef.

"neredeydin?" ryujin'in sorusunu rahatlıkla cevapladı. "dışarıdaki yağmuru görüyor musun sen? koşarak gelmeme rağmen geciktim, kusura bakmayın." hepsi de sorun olmadığını söylediğinde, shinwoo ile göz göze geldi minho. elbette buradaydı, o da bir zamanlar o barda çalışmıştı.

"neyse işte, sonra..."

&

"hadi ya... lütfen!! atla arabana gel işte. hem senin şu şarkıyı hyunjin de merak ediyor, değil mi lan?"

"evet... hadi jisung, lütfen gel!!" hyunjin'in hafif aegyolu şekilde söylemesiyle yüzünü buruşturdu ve dayanamayarak ayağa kalktı. "aman iyi... geliyorum 5-10 dakikaya."

"işte bu!! 3racha adı üstünde, sen yoksan biz niye çalışıyoruz??" jisung arkadaşlarının dediklerine gülüp göz devirdi. "tamam hyung... kapatıyorum, görüşürüz."

"yağmur yağıyor, dikkatli sür. görüşürüz bir tanem."

kapanan telefonu cebine koyup aynaya döndü. böyle gitse sorun olmazdı o yüzden sadece parfümünü sıktı ve ceketini giyip kapıya doğru adımladı. aklı minho'daydı fakat sürekli onunla da vakit geçirmesi doğru olmazdı. ilişkileri iyi giderken, küçük kıskançlıklarının bunu bozmasını istemezdi.

soğuk havaya direnerek etrafa baktı ve arabasına bindi. tir tir titrerken çalıştırdı ve ısınmak için bekledi biraz. yorgundu bugün, sahne için çalışıyordu. yine de değerdi. bu yorgunluğu umursamadan sulu yollardan geçti.

neredeyse 8 dakika gecikmişken, trafik yüzünden daha yeni gelebilmişti. şirket binasının otoparkına arabasını park edip tekrar soğuk havayla karşılaştı. elleri cebinde, sürekli geldiğe yerleri tekrar yürüyordu. koca binaya adımını atıp, asansör ile vakit kaybetti biraz. sıkılmıştı fakat belli etmeyip kendi kendine sallanıyordu.

nihayet çalışma yerine geldi ve aniden açtı kapıyı. içerideki üç genç aynı anda bağırırken, kapıdaki jisung da gözlerini rahatsızca kapatıp susmalarını bekledi. "AAAAA... aaa... jisung'muş tamam..." changbin'in sesiyle göz devirip kapıyı kapattı. chris hyungu sağ olsun, içerisi sobayı aratmazdı.

"neredesin lan piç, hani on dakikaya geliyordun??" hyunjin'in koltukta yatarken konuşmasıyla, onun ayaklarının ucuna oturdu. "trafik çoktu, siz niye ayrı ayrı oturmuşsunuz?" dedi üçüne bakarak. üçü de birbirine baktı ve güldü. "seni bekledik ya hani aşko..."

"çok zekisin changbin'cim. eee... ben sabahtan beri çalışıyorum zaten..." diyerek chris'e baktı. changbin de ona bakarken, bütün gözlerin onda olmasıyla ciddiyetle ayağa kalktı chris. "grup olarak çalışmayacak mıyız hiç? tembellik yok, hadi bakalım!" ellerini çırpıp gaza getirirken hyunjin kahkaha attı. "ezikler... iyi ki modelim."

yakışıklı erkekler 3racha dinlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin