*Nida'dan,
Günlerden bir gün...
2012
2015 yılında yazıyorum bunu. Hafızamın iyi olmaması ve o aralar ne yaşadığımı kendim dahi bilmediğim için anlatım eksikliklerim için affola... Ama sonunu bilmeyeceğiniz hikayemizin bir başlangıcı olmalı. O zaman ya Allah diyerek başlıyorum.
Annem ne günlere öyle pek ahım şahım hazırlanıp katılan kadınlardandır ne de ufak don/atlet satan dükkan poşetine el örgüsünü koyup her mevlite kadınlardan. Ama 'benim' babaannemin gelini iseniz en az 1 güne katılmalısınız efenim.. Yoksa bir bakmışsınız önünüzde ağlayıvermiş. Ee.. Güne gittin çocuğunla övünmeden olur mu? Olmaz. Olmadı da. Bizde bu altın günlerinin gurur tablosu olmak için en övülen özellik olan Kur'an okuma kategorisini seçtik. Bu seçmeli ders gibiydi. Seçim bana kalmıştı ama o Kur'an kursuna gitmeliydim.Zorundaydım bir nevi. 1 metre yok santim boyumla elimde küçücük kuranla gönderildim kursa. Sabah saatin 9'u. Ben ki mahalle maçlarında bazen sağ forvet bazen kaleci. Ne işim var pembe örtü, mahalle kızlarının yanında sus pus oturmaya..
İşim olmadı efenim. İlk günden camide mendil kapmaca oynattım imama. Yani kızım sen 12 yaşındaki bıdık bir insansın. Otur elif ba'nı oku dimi? Yok. Rahat battı. Her gün bir şey yapıyorum. Ya uyuyorum imam efendi deliriyor ya birden tenefüsler de canım sıkılıyor şarkı söyleyip dans ediyorum. 2 hafta oldu. 3 oldu. Ben hala Elif, be , te ,se , cim' den ileri gidemedim.
Efendime söyleyeyim 4. Haftaya geldik. Ben yine sürünerek Kur'an Kursu'na gittim. Baktım aramızda yeni yüzler var. Daha doğrusu yeni sadece bir kişi var. Garibim o da masum masum bakıyor etrafına. Gidiverdim bir çırpıda yanına "Oturuyorum?" dedim ben ayakta o yerdeyken. Başını salladı. Oturdum yanına. Benim elimde Elifba var onun elinde Kur'an. Delallendim tabi. Benim ne eksiğim var diyorum kendi kendime. Baya bir eksiğim varmış. Neyse oraları pek karıştırmayalım. İlk adımı tabi ki de ben atarak ismini sordum. "İpek." Dedi. Ben bir kötü oldum. İpek böyle yumuşacakcana bir isim. Ben 3 saniye falan transa geçtim. Söyleyemiyorum kıza ismimi. Yani İpek ismine karşı siz dönüp nasıl "İsmim Nida" diyebilirsiniz ki. Hem zaten Nida erkek ismi abi. Fısıldayarak falan söyledim ismimi. Yalap şalap anladı anlamadı geçiştirdim. Kalktım bir elimde mendil, bir elimde yanımda oturan Hilal "hobaa.." diyerek halay çekmeye başladım. Sonra imama küçük çılgıncıklarımın birini yaparak halay çeke çeke kaçtım kurstan.
**********
*İpek'ten,
Yıl 2014,
Ben bunları 2015'den yazıyorum, eksiklerim yoktur. Dün gibi hatırlarım o günü.
Onu ilk gördüğüm gün,
Okulun ilk günü.
Lise, insanların karakterinin yerleştiği yer olarak anlatılır yıllardır. Yok öyle bir şey. Çıkarın onu aklınızdan.
Lise karakterin ortadan kalktığı yer. Kendinizi buluyor, başkasını kaybediyorsunuz. Ben onu buluyorum, kendimi kaybediyorum.
Onu ilk gördüğümde bir şeylerin olacağını aslında kısa süreceğini biliyordum. Koridorda salına salına yürüyüşü... Ne salınması, başı önde yürüyen bir çocuktu. İlk görüşte yıldırım aşkına tutulmadım. Daha sonradan neyini sevdiğimi de hala çözebilmiş değilim zaten.
Ona aşık değildim, onu sevmiyordum. Ona bakıyordum, hem de çok. Çocuğun içine düşücem, zor tutuyorum kendimi. Böyle efsane bir aşk hikayesi...
Ne o bir kötü çocuk, ne de ben bir masum kız. Tek amacı üniversite olan memur çocuğu belki. Bir karanlık geçmiş desem, nur yüzlü çocuk ne karanlığı. Ne ben onunla çarpıştım o bana 'önüne bak' dedi. Ne de 'sen benimsin'. Sınavlarda birbirimizden kopya çekmekten öteye gidemedi sevgimiz. Sevgimiz var mıydı? Yoktu.
Derin işler yaşadım ilk haftalar. Daha adını dahi bilmediğim çocuğu izlemek ne kadar derinse, o kadar. Dedim bırakıyorum ben bu çocuğu. Yüzünü görüyorum, diyorum nereye vazgeçiyorsun sen?
Ne safir mavisi gözleri var, ne de çekici yeşil gözleri.
Ela işte. Ya da yeşil yakından görmedik ki. Çocuk bi' bakıyor etrafına safça. Diyorum ben senin kötü kızın olurum masum olan sen ol. Ama masum değil. Bunu 222. günde öğreniyoruz. Üzüyor tabi bi' hayli. Ama daha çocuğu tanımıyoruz, çekingenliğim sağ olsun, tanışmıyoruz.
Nida başka okulda olmasaydı beni çocuğun üstüne iterdi. Yemekhanede çorba falan döktürürdü üstüne.
'Salaksın İpek. Sen köşe bucak saklan, bekle fark eder o seni. Köşe kapmaca mı oynuyorsunuz lan napıyorsunuz siz?' diye başımın etini yerdi.
Ama yok, ben de Nida'yla aynı lisede olmamanın yasını tutayım. Boncuk gözlü yarimin yollarını mı gözlüyüm?
Bilemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gelincik Rıhtımı
JugendliteraturMilenyum çocuğu olmanın dezavantajlarını kağıttan toplarının içine sıkıştırıp dışını bantlayan ve elindeki avantajlara bakan iki kızın hikayesini okumak zordur beyler, bayanlar. Eğer biraz eğilip cümlelerin ardına bakarsanız Nida'nın nasıl arayacağ...