Halının Altındakiler

80 4 0
                                    

Sensiz de denizi seyredebiliyorum.

Hem dalgaların dili seninkinden açık.

Ne kadar hatırlatsan kendini boş.

Sensiz de seni sevebiliyorum.

Hep boş konuşurduk hatırlar mısın, bula bula,

Karşılaştığımız zamanlarda.

Sen, sevgiden şımaran çocuk,

Ben şaşıran budala.

Özdemir Asaf




*İpek'ten




Ne olursa olsun kendi kendime kalacaktım.


Ailemi, arkadaşlarımı ne kadar seversem seveyim. Halime ne kadar şükredersem şükredeyim, kendi dünyam dışında başka başka bir dünyada nefes almamın imkanı yoktu. Şuan karşımda dururken olduğu gibi. Tabi bu sefer nefes alamıyordum.



Okulun 3. günündeydik ama hala çarpışmamış, hala birbirimizin gözlerinin içne bakarak sevgimizi ilan etmemiştik. Bu süreç boyunca Nida'nın sürekli işlerinin çıkması beni daha da yalnız hissettiriyor, kuşkulandırıyordu. Düşünsenize ben daha rengini bilmediğim gözlerini birilerine anlatamıyordum(!).


Ve tam şuan hala karşımda dikilirken gözlerinin rengini çözmeye çalışıyordum. Karşımda dikilmesini bana aşık olmasına değil, şuan kaşarlı tost almasına bağlamakta benim bir hikayenin içinde olmadığımı anlatıyor sanırım.



Evet, kantin sırasındaydık. Evet karşımda değil, yanımda dikiliyordu. Daha adını dahil hiçbir şeyini bilmediğim bir insan sırf yanımda diye bu kadar seviniyordum. Ama bu kadar iyimserlik fazlaydı. Artık her şeye iyi yönden baka baka kör olmuştum. İşin kötü tarafları çok fazlaydı. Nida'ya ne zaman yazsam işi vardı. Herkesin işi vardı. Ben hariç. Benim şuan ki tek vasfım yanımda dikilen çocuğun varlığına mutlu olmaktı.


*********


"Her mutlu aileler birbirine benzer.

Her mutsuz aile başka şekilde mutsuzdur."

-Leo Tolstyoy



*Nida'dan


Annem ve babam bize her zaman onların yapması gereken bir görevmişiz gibi baktılar. Onlar için biz -abim ve ben- iyi bir meslek sahibi olup kendi ailemizi kurabilecek duruma gelme aşamasındaysak iyi bir evlat kavramını oluşturduğumuzu düşündüler her zaman.


Abim , babamın arabasını çalarak kaza yapmadan önce bir görevdik tabi. Şimdi bir yükmüşüz gibi davranmaları oldukça sinir bozucu. Abimi, Bursa'da bir hastaneye yerleştirdik. Yani daha doğrusu 'zorla yerleştirdik'.Benim zorumla. Bende abime yakın olmak için hastane yakınlarında bir lisede okumaya karar verdim. Hırs yapıp komşu çocuğu mertebesine yükselmeyi başarıp, istediğim liseyi kazandım. Burada çok hırs yapıp liseyi kazanma olayımı çok kısa anlatmış olsamda ne kadar zorlu olduğunu bir ben biliyorum. Abim için okuyacağım okulu bizim muhteşem (!) mahalle sakinlerine okulun en iyileri arasında olduğu için okuduğumu da söylemeden edemedik. Havamızı atmadan olmazdı çünkü. Diyorum ya babaannem ve onun işleri..




İşte lise zamanı gelmişti.


Lise, dizilerde bir anlatıldı bir anlatıldı ki bende dedim "ehehehhe lisede kafamı dinlicem, alemlere akıcam.Kafaları falan dağıtıp unuturum olayları." Bir akmışım alemlere sormayın kim vurduya gidiyordum zor topladım en mühim yerlerimi.


O kadar ısrar ettiniz ki anlatmadan edemeyeceğim...

Eğer Bursa'da okumak istiyorsam devlet yurdunda kalmak zorundaydım. Yurt, hikayelerde o kadar masum anlatılıyordu ki sevinmeden edemedim. Hangi kız olursa olsun peşindeki adamlar tarafından tecavüz uğramak üzereyken onu seven birinin onu kurtardığı hikayelerin yayınlandığı yerden okuduğumu söylememe gerek yok diye düşünüyorum. Bu türde hikayelerin yazıldığı ortamda bir olayın anlatılışı ne kadar doğru olabilirdi ki? Olmadı da. Yine.


Hazırlanıp gittim yurda. Koyuldum bir odaya. Taş çatlasın 20 metrekarelik bir odada 6 kişi kalacağımızı öğrendiğimde küçük kalp krizleri geçirip abimin yanına gideceğimi düşünmedim değil. Ama her yaz köyde bulunan tahtadan yapılan ve her yağmurda tavandan su damladığı için iki adımda bir kova konulan bir evde yaşıyordum. Benim için çok zor olmasa gerekti. Yani umdum öyle olmasını.




Abisi felçli, ailesi ile sorun yaşayan, herhangi bir özelliği olmayan ve yurtta yaşayan bir kızın ruh hali nasıldır diye 100 kişiye sorduk demeyi isterdim. Ama tahmin edebileceğim için sorma gereksinimi duymadım doğruyu söylemek gerekirse. Hayali 100 kişinin tezlerini, antitezim ile yerle bir edip bir halının altına süpürüverdim. Sonra o 'halının altındakiler'in beni boğmaması umuduyla da gülmeye devam ettim. 6 kız yan yana gelirse tabikide uranyum üretir! Ya da ailelerini, eski manitalarını anlatır. Uranyum 21. Yüzyılda olsak bile üretmek zor olduğu için basite kaçıp aileleri anlattık. Ağlaştık falan. Sonra hemen telefonlara sarılıp " #direnkızyurdu" alt yapılı tweetlerimizle kendi çapımızda sosyal medyayı salladık. Gece 11'de birbirimizi yemeye çalışacağımızı kimse tahmin etmiyordu tabi. İlk günden canımız kanımız (!) olan müdireye de sevgi bağımız adına bir süpriz yapıp yemekhaneye gizliceden girdik. İki ekmek, bayat peynirlerle ne kadar karın doyurabilirsedoyurduk. Ve bütün gece 3 sene hayalini kurduğumuz kutsal 'lisenin ilk günü'nü heyecan dorukta uyumayarak geçirdik.




Gelincik RıhtımıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin