"Umut, ne oldu bugün?"
"Ben işe gitmiştim. Sonra Mehmet abi, yani karşıdaki bakkal aradı ve senin çatıda ne yaptığını sordu. Aradığında açmamışsın. Görenler ambulans itfaiye falan çağırmışlar. Ben o korkuyla onlardan da önce gelmiştim. Senin köşede oturduğunu görünc-"
"Ben düşmedim mi?"
"Ben çatıya çıktım, itfaiye ambulans falan gelmişti. Sen tam kenardaydın işte. Tam adım atacakken omzundan tuttum çektim, bayılmıştın."
"Peki ben neden...?"
"Bunu şu an söylememem daha iyi olacak."
"Niye?"
"Emir, lütfen."
Yarım yamalak hatırladığı adama gıcık olmuştu. Bilseydi onun için neler çektiğini...
"Eve gidecek miyiz?"
"Serum bitince."
"Aynı evde mi yaşıyoruz?"
"Evet."
"Farklı odalarımız mı var?"
"Hayır, aynı oda."
"Çatıya nasıl çıkmışım ben?"
"Emir sus artık yeter, gidince görürsün."
"Gidelim de kurtulalım."
"Döverim seni."
"Lütfen dövsene beni."
Sustu, sövse ağır söverdi. Emir hâlâ hatırlamak ve hatırlamamak arasında gidip geliyordu. Serum bitti, hemşire serumu çıkardı ve sonunda hastaneden çıkabildiler. Umut, Emir'in kafası hakkında birkaç şey sormuştu ve birkaç güne tamamen eski hâline döneceğini öğrenince biraz olsun içine su serpilmişti. Umut arabaya giderken Emir de peşinden gidiyordu. Onlardan 2 yaş büyük, kavgalarda aldıkları yaralardan daha fazla kazası olduğu belli olan arabaya geldiler.
"Kanka direkt hurdalıktan mı aldın bunu?"
"Sokakta gelen geçene bir şeyler satarak bu kadar oluyor, hani hatırlamıyorsun falan ama sokakta büyüdük biz. Serseriyiz olum biz, iki sokak köpeğinden farkımız yok emin ol."
Arabaya bindi. Emir biraz tırsmıştı, hastaneden çıkar çıkmaz delirmişti sanki çocuk. Susup o da bindi. Şehrin ortasından girip tenha sokaklara doğru girdi, buradan sonrasını hatırlıyordu Emir, sanırım atlamaya kalkıştığı yer buralardaydı. Umut arabayı park etti. İndiler ve apartmana girdiler. Emir merdivenlere yöneldi.
"Nereye?"
Giriş kapısının hemen yanındaki kapının önünde durmuştu Umut. Emir de yanına geldi ve eve girdiler. Evin sıcaklığı da dışarısıyla aynıydı. Duvarlar boydan boya çatlaklarla dolu, incecikti. Tüm soğuğu içine çekiyordu.
"Odamız hangisi?
"Emir 2 tane kapı var zaten, gir bak."
Önce girişin karşısındaki kapıyı açtı, banyo burasıydı. Çok iç açıcı değildi; tavanın köşesinden su damlıyor, musluk da çok ses yapıyor ve suyu çok az veriyordu. Zaten çoğu yer çatlak ve kırıktı.
Çıkıp diğer odaya girdi. Yere serili iki yorgan vardı, üzerlerinde de çok daha ince örtüler.
"Yataklar bunlar, değil mi?"
"Şey, aynen."
Yanına geldi.
"Ama çok uyuyamıyoruz burada, salon daha sıcak oluyor genelde."
Gerçekten intihar etmekte haklı gibiydi. Sokakta yaşasalar daha sağlıklıydı.
"Hiç mi kimsemiz yok?"
"Yok, dedim ya..."
"Arkadaşımız?"
"Onu boş ver."
Neyi boş versin? Var mı, yok mu, ihanet mi etti, öldü mü?..
"Böyle boş boş duruyor muyuz?"
"Akşamları evet. Sabahları sen iş arıyorsun, ben de çalışmaya gidiyorum."
"Nerede çalışıyorsun?"
"Çok da işlek olmayan bir caddede kafede. Maaşım az ama."
"Ne kadar?"
"Bin beş yüz. Yarısı kiraya gidiyor neredeyse, altı yüz lira."
"Buraya o kadar para verilir mi ya?"
"Öyle deme. En düşük iki bin burada. Bulsam ben de işimi değiştireceğim, asgari ücret bile almıyorum"
"Okuyamaz mıyız?"
"Sen hayatını ne sanıyorsun? Serseriyiz oğlum biz. Hem birkaç saat önce intihara kalkışan ben değildim. Hani hiçbir şey umrunda değildi?"
"Beni çok sevmiyorsun galiba."
Sustu. Hatırlamaya başlayana kadar tartışmak sağlıklı olmayacaktı.
"Seni doğurup sokağa atan kadından çok sevdiğime eminim."
Emir'in yanına oturdu.
"İsimlerimizi kim koydu?"
"Uzun hikâye..."
502 kelime
Yarısını da okulda yazdım.
ZATEN AŞKLAR HEP YALAN DOLAAAN
SONU HEEP ACI HÜSRAAN
BİZE HER SEVDADAN GERİYE KALAN
SADECE GALATASARAY!Victor Hugo, Emir ve Umut'u görüp Sefiller'i yeniden yazmaya karar verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntihar~
General Fiction"Neden bu kadar istiyorsun ölmeyi? Ne olacak oğlum ölünce?" "Kurtulacağım." "Kurtulmayacaksın. İntihar bir kurtuluş yolu değil!" "Ve bu benim umrumda değil." "Düşün; anlamlı bi' ölüme, anlamsız kaç yaşam sığar?"