Yağmur damlaları pencerenin camında bir şeyler konuşuyorlardı. Bazen bağırıyorlar bazense kısık bir sesle anlaşmaya çalışıyorlardı. Ne konuştukları belli değildi. Bu durumdan rahatsız olan biri vardı: Şuayip. Yatağının içinde kaybolmuş ve yavaş hareketlerle gözlerini açmaya çalışıyordu. Huzursuz bir şekilde uyanmıştı. Yağmuru severdi ama camda ki sesler onu rahatsız etmişti. Yatağından doğruldu ve oturdu. Kısık gözleriyle etrafa bir baktı. Eşyaları odanın her köşesine yayılmıştı. Ne giyeceğini düşünüyordu. Her zaman ilk olarak pencereden dışarı bakıp ne giymesi gerektiğini düşünürdü buna karar vermeden diğer işlerini yapamazdı. Ne giyeceğine karar verip hazırlanmaya başladı. Bugün Müjgan ile bulunacaktı. Üstünü giymiş hazırdı.
Yağmur ince ince yağmaya devam ediyordu. Son kez aynaya bakıp mavi şemsiyesini alarak dışarı çıktı. Sokak biri tarafından temizlenmiş gibiydi. Gece fırtınalı geçmiş sokağın bütün pisliğini savurup götürmüştü ilerledikçe sokaklar kalabalıklaşmaya başladı. İnsanlar yığın halinde yürüyorlardı. Şuayip onları izler ve anlamaya çalışırdı. Ön tarafında yürüyen iki kişi dikkatini çekti. Heyecanlı bir şekilde konuşuyorlardı çok önemli gibiydi. Merak etmişti ne konuştuklarını duymak istiyordu Şuayip. Arkalarından yaklaşarak dinlemeye başladı. Uzun boylu olan hayatının devamında neler yapmak istediğini anlatıyordu. Okulunu bitirip iyi bir devlet dairesinde makam sahibi olmak istiyordu. Oturduğu semti, evinin planını, arabasının markasını... ayrıntılarıyla anlatıyordu. Şuayip bu hikayeyi daha önce duymuştu. Herkes zengin olmak istiyor, diye düşündü.
Oda zengin olmak istiyordu ama diğer insanların istediği zenginlik değildi onun ki, fikri zenginlik istiyordu o. Bunları düşünürken bir araba düdüğü düşüncelerini toz bulutu gibi dağıttı. Rahatsız olduğu arabaya bakışından belliydi. Hızlı bir şekilde geçip gitti araba. Etrafına bakmaya devam ediyordu. Müjganla buluşacağı yere az kalmıştı. Onu ne için çağırmıştı acaba? Kötü bir şey mi oldu ki? Kendi kendine sorular sorarken Müjganı gördü. Yüzünde karmaşık bir duygu topluluğu vardı. Şuayibi görünce biraz rahatlamış gibi oldu.
Şuayip elini uzatıp gülümseyerek: Hocam nasılsınız ? diye sordu.
Müjgan: İyiyim diyemem hocam,
Şuayip eliyle renkli ve ilginç tasarımlı bir kafeyi gösterip: Gel şuraya oturup konuşalım, dedi. Loş ve sessiz bir köşeye geçtiler. Şuayip: Ne içersiniz hocam ? demeye kalmadan. Müjgan komiyi çağırıp: İki Türk Kahvesi alalım orta olsun, dedi. Şuayip Müjganın aceleci tavrına şaşırmıştı. Normalde Müjganında kararını alıp içecekleri o söylerdi. Kahveler geldi ve teşekkür ederiz diyerek kominin uzaklaşmasını beklediler. Şuayip meraklı bir şekilde: Anlat bakalım hocam, dedi?
Müjgan: ......
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alnıma Yazılanlar
Acakİçimizde kaybolan bir kendimiz var ve onu bulmak için dünyadayız. Güzelim insanlar kendini bulma yolunda kendini kaybediyor... Kimileri nerde olduğunu bilmiyor... Kendini bulmaya çalışan anlıyor hayatı, herşeyi düşünüyor. Ve yalnız kalıyor kendiyle...