Bölüm 6

16 2 0
                                    

   Şarkı söyleme faslındaydık. O lanet andaydık. 

   ''Söylemeye niyetin var mı Lotus?'' Kaan'ın sorusu ile aydınlandım. 

   ''Toprak.'' Dedim. İngilizce söyleyecektim. Çünkü aklıma türkçe şarkı gelmiyordu. Toprak bana bakarak tek kaşını kaldırdı. ''İngilizce biliyor musun?'' Bu soruma şaşırmış olmalı ki bir an duraksadı. 

   ''Evet.'' Dedi sakince. Aslı şaşkınlıkla konuşmaya başladı.

   ''Lotus? İyi misin?... Sen... Yoksa... OHA!'' Çok garip bir şey yapmıyordum. İngilizce şarkı söyleyecektim sadece. Neye şaşırmışlardı ki?

   ''Sakin olsanız diyorum? Aslı neye şaşırdın bu kadar? Benim bir sesim var. Biliyorsun değil mi?'' Kaan araya atladı. 

   ''Kızım hani yıllardır İngilizce konuşmuyorsun ya. Şimdi İngilizce bir şarkı söylemen bi garip geldi.'' 

   ''Aklıma Türkçe şarkı mı geliyor Rüzgar? Şarkı cahili değilim ama ne yapayım, aklıma gelmiyor.'' Diyerek mızmızlandım. Toprak sakince oturuyordu. Sessizliğini bozma kararı almıştı sanırım.

   ''Kırk yıl geçti, hadi. Valla ben yoruldum sizi beklemekten.'' Haklıydı. Elime mikrofon almayacaktım. İstediğim şarkıyı aslının kulağına söyledim. Aslı ufak bir şok geçirip geri toparladı. Kulağıma yaklaşıp ''Kızım bu çok zor bir şarkı, nasıl söyleyeceksin?'' Dedi. Bilmiyordu ki ben o boş yılları İngilizce çalışarak geçirdim. Ve en iyi söylediğim şarkı buydu. 

   Aslı şarkıyı açmak için youtube de araştırdı ve buldu. Şarkıcı ve şarkının adı '' Meghan Trainor - No'' şarkısıydı. Aslı şarkıyı açtı. Şarkıya başladığında girmek gerekiyordu. Derin nefes aldım ve başlamasını işaret ettim. Bu şarkıya benimle beraber Aslı'da eşlik edecekti. Caner ayağa kalkıp kısa bir konuşma için bize seslendi. Dalga geçecekti. Yüzünde sinsi bir gülüş vardı.

   ''Gençler, şarkıyı tahmin edebildim o yüzden şimdi dinleyeceğiniz şarkıyı bizim güzel Lotus'umuzun peşini bırakmayıp en sonunda dayak yiyen Doruk özürlüsüne armağan ediyorum. Saygılar, iyi dinlemeler.'' Caner... Caner... CANER...! Ben anlayamıyordum bu çocuğu. Elimle anlıma vurdum. Bu sefer sözü ben aldım. 

   ''Caner sus yoksa aynı dayağı sende yiyeceksin.'' diyerek tehdit ettim. İçimde kalmamalıydı. Bende tehdit ettim. Eliyle tamam işareti yaptı. Ası'ya başlamasını işaret ettim. Başlangıcı Aslı'ya yaptırıyordum. Aslı şarkıyı açıp söylemeye başladı. 

''I think it's so cute and I think it's so sweet
How you let your friends encourage you to try and talk to me
But let me stop you there, oh, before you speak''

   Bu sefer bende girdim. Beraber söylemeye başladık.

''Nah to the ah to the, no, no, no!'' Devamı bendeydi. Ben söylemeye devam ederken Toprak Kaan ile bir şey konuşuyordu. Ara sıra Kaan bana bakıp gülüyordu. Rezil olmuştum. Çoook rezil olmuştum. 

''First you gonna say you ain't runnin' game
Thinking I'm believing every word
Call me beautiful, so original
Telling me I'm not like other girls
I was in my zone before you came along
Now I'm thinking maybe you should go
Blah, blah, blah
I be like nah to the ah to the no, no, no''  Tek kelime ile rezil olmuştum. Toprak beni ciddi ciddi dinliyordu. Umrumda değildi. Söyleyip odama çıkacaktım. Devamını Aslı getiriyordu. Benim bölümüm gelmişti. 

''Thank you in advance, I don't wanna dance 
I don't need your hands all over me 
If I want a man, then I'ma get a man
But it's never my priority
I was in my zone, before you came along
Don't want you to take this personal'' Bu bölümü söylerken neden bilmem Toprak'ın yüzünde silik bir gülümseme oluştu. Memnun olmuştu. Benim de sinirim bozulmuştu. Bu bölümü her söyleyişimde aklıma Doruk'un barda bana yürümesi gelirdi. Barmen'den Angel shot istemeyi bile düşünmüştüm. Keşke isteseydim. 

Ölü Lotus ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin