7

1K 60 4
                                    

@ayseglgrck1 şimdi geldi.

Zeus gerçekten yorulduğunu hissediyordu.
Kestane saçlı kadını son on beş yıla nazaran daha sık görmeye başlamıştı ama tanrıça sözünün eriyidi. Ondan tarafa yüzünü bile dönmüyordu.

Öte yandan Hera'nın ortaya çıkmasıyla kış dönümü toplantıları geri gelmişti ve uzun bir süredir görmediği yeraltı lordu da toplantılara tekrar katılmaya başlar olmuştu.

Kış dönümlerinin farkı Hera'nın gelmeye başladığı ilk toplantı olmasıydı. O gelince herkes tahtındaki yerini tekrardan almıştı.

Kararlar daha çok tanrıçanın son sözüyle sonuca bağlanıyor, kimsenin de buna itirazı varmış gibi durmuyordu. Evrenin efendisi sesini çıkartmıyordu, çıkartamazdı da zaten tanrıçasıyla aralarında uçurum vardı.

Ne ara ona bağlandığını anlamamıştı. Bunun mümkün olduğunu düşünmüyordu.

"Bana bağlı falan değilsin." tanrıçanın sözüyle düşüncelerinden sıyrıldı evrenin efendisi.

"Oyuncağını başkasına vermek istemeyen çocuklar gibisin. Kaybetmek istemiyorsun ama elinde kalırsa da eskisi gibi kenara atacaksın."

Taht odasında bir tek o, kestane saçlı tanrıça, tanrıçayı taht odasının kapısına yaslı bekleyen kollarını kavuşturmuş yeraltı lordu ve Ares kalmıştı.

"Ben oyuncak değil tanrıçayım. Beni keyfine göre bir yerlere koyamazsın."

Tanrıça tahtından indi ve ilk göz ağrısı ve kardeşinin yanına ulaştı seri adımlarla. "Kaç kere diyeceğim? Beni beklemenize gerek yok."

"Sadece centilmenlik." dedi Hades, Ares'e annesine kolunu uzatmasını işaret ederek. Kızıl gözlü tanrı gözlerini devirerek kendisinden yapması istenilen şeyi yaptı. Hera gülümseyerek oğlunun koluna girdi ve önden yürümeye başladılar.

Hades'se onlara arkasını dönüp kapıya yaslı durmaya devam etti, duruşundan taviz vermeden. Evrenin efendisinin karşısında olması onu etkilemiyordu. Zeus'ta Hades de kimin daha güçlü olduğunun farkındaydı. Ölüler her zaman dirilerden daha fazlalardı.

"Siz önden gidin. Makaria sizi karşılar."

"Tamam." dedi savaş tanrısı tok bir sesle dayısına -amcası da oluyordu ama anne tarafı olarak görmek daha çok hoşuna gidiyordu Hades'i- dönme ihtiyacı hissetmeden.

Hades, masmavi gözleri olan şansını boka çeviren kardeşine dikti bakışlarını. "Aferin sana." dedi.

Göğün rengini aldığı mavi gözler başka tarafa kaçarken "Teşekkürler." diye mırıldandı Zeus.

"Artık mutlu musun?"

Hades'e daha az soğuk bir ses tonu kullanmasını söylemek istiyordu fakat yüzü yoktu ve abisi zaten kimin tarafında olduğunu net bir şekilde belli ediyordu.

"Neyse bunun hakkında konuşmak bana düşmez. Eğer seni bir daha eşimin etrafında görürsem Zeus, Styx üstüne yemin ederim ki seni mahvederim. Demeter'e de söyle kızını görmek istiyorsa sevmediği yer altına kendi gelsin. Persephone zorunda kalmadıkça veya yanında ben ya da oğlumuz olmadan yukarıya çıkmayacak."

Yer altı lordu burnundan öfkeli bir nefes verdi. Farkında olmadan saçtığı aura taht odasını titretiyordu. "Persephone bunu kendisi istiyor, bu benim koyduğum bir kural değil. Onu sadece bir kere istemediği bir şeye zorladım -eşim olmasıydı- o zamandan beri asla ona öyle bir şey yapmam, cüret etmem bile."

Hades cümlesi bitince gölgelere karışıp yok oldu. Zeus'un aklında kalan ise cüret etmem bile demesiydi. O Hera'yı kaç kez bir şeylere tahammül etmeye zorlamıştı acaba?

Birkaç yüzyıl önce birisi ona Hades'le beraber yer altına inmek isteyeceksin dese buna kahkahalarla gülerdi. Şimdiyse aşağıya inmek, kraliçesinin yanında olmak istiyordu fakat Yeraltı kapalıydı ve değerini vaktinde bilmediği eşi, Hades'ten istemedikçe kendisi oraya adımını dahi atamazdı.

•••

Hades saraya girdiğinde taht odasına gitmektense en çok gürültü gelen salona gitmeyi tercih etti. Kapıya yaslanıp içeriye göz attı. Sanki binlerce yıldır yaşamıyor da dün doğmuş gibi davranan çocuklarını ve yeğenini gördü.

Acaba biricik eşi ve ablası neredeydi? Gerçi Persephone'la araları hala açıktı. Yeraltı lordu onu görünce içinde oluşan yanmaya katlanamıyordu.

"Ya o ne anlar takı yapmaktan! Bana ne! Asla kaybeden tarafta olmak istemiyorum."

Zagreus'un yine ortalığı karıştırmasına niyeyse şaşıramıyordu Yeraltı lordu. Siyah saçlı oğlan koltuğun tepesinden bağırıp çağırıyordu. Elleri belinde kaşları çatıktı. Doğrudan Ares'e bakıyor, suratını olabilirmiş gibi daha da asıyordu.

"Ben sanki çok meraklıyım senle takım olmaya!"

"Ben Ares'le takım olurum." Makaria'nın gönüllü olmasıyla savaş tanrısı homurdandı. Muhtemelen bu eşleşmeye memnun olmamıştı ama başka bir şey de yapmadı. Sessizdi.

"Baba, gelsene. Kapıdan izleme."

Melione'nin sesini duymasıyla içeriye adımladı. Kızının yanına oturup onu kolunun altına aldı. "Neyin tartışmasını yapıyorsunuz?"

"Senin eğlenceden anlamayan çocukların kafalarının üstüne elma koyup bıçak fırlatmaca oynamak istemiyorlar" diye homurdandı Ares. Kızıl gözleri dediklerini inkar edebilecek var mı diye bakındı ama yeraltı çocukları sessiz kalmayı tercih ettiler. Makaria derin bir nefes alarak konuştu. "Sadece senin kadar tecrübeli değiliz, yüzümüze bıçak saplansın istemiyoruz."

"Pöh! Korkaksınız!"

"Öyleyiz, ama beğenmesen burada kalmayacağını bilecek kadar tanıyorum seni."

"Tanıyor musun?" Ares, Makaria'ya bakarak alayla güldü. Hades kızının gözlerindeki kırığı yakalamıştı. Yine de karışmamayı tercih etti. Ares, konseylerden sonra genel olarak sinirli olurdu. Bunda muhtemelen her konseyde Athena'nın taktirleri toplaması sebep oluyordu.

"Hakkımda ne biliyorsun ki? Sen beni geç dünya hakkında ne biliyorsun? Dinle beni aptal kız. Sadece annem burada diye buradayım. Hades ve annemi sevmesem bu odada kalacağımı mı sanıyorsun?"

"Haklısın." diyip önüne döndü Makaria. "İstemiyorsan katılma oyuna. Hermes'ten rica ederiz, o katılmak isteyecektir. En kötü ben tek yaparım."

"Oynamayacağım demedim. Hadi başlayalım şu takıyı yapmaya."

Ares parladığı hızla söndü ve siyah saçları beline gelen tanrıçanın yanına oturdu. Dostça bir şekilde kızının omzuna vurdu, Makaria'dan yorgun bir gülümseme kazanmıştı. Hades ayaklandı. Hera ve Persephone'u bulsa iyi olacaktı. "Takılar bitince yanıma getirin."

"Tamam." dedi daha genç olan tanrılar.

Hades taht odasına doğru giderken Persephone'u ilk defa yeraltına getirdiğinde ona söylediği cümle aklındaydı. ***"Senin hayatındaki yerim şu an önemli görünüyor olabilir... ama her baharın gelişiyle çok küçük görünecek. Yalnızca şimdilik, ben senin sonbaharınım."***


***Tamino,Persephone

So tired of love|Hera&ZeusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin