3

1K 62 17
                                    


"Annem nerede baba?"

Ares demir gibi bir sesle sordu evrenin efendisine. Evet, başlarda dikkatini çekmemişti çünkü Evlilik Tanrıçası işleridir falan diye düşünmüştü ancak neredeyse bir senedir annesi ortalıkta görünmüyordu. Eileithya da anneleri için endişeleniyordu. Enyo'ysa her yerde deli gibi onu arıyor, dünyanın her yerine kendisiyle birlikte savaşı taşıyordu.

Bu baba bozması herifin ise işine geldiğinden annelerini merak etmiyordu bile.

Zeus'un kaşları çatıldı. "Ne demek nerde annen?"

"Farkında değil misin yani?"

Savaş tanrısının kaşları çatılmış, suratı olabilir gibi daha da asılmıştı. "Bir yıldır yok ve Eileithya sana sorup duruyordu."

"Ei- kim?"

Ares bir şey demek ister gibi ağızını açtı ama hiçbir şey diyemedi. Ne diyebilirdiniz ki? Babanız kardeşinizin ismini bilmiyordu. Arkasını döndüğü gibi taht odasını terk etti.

Bundan sonraki hiçbir toplantıya katılmayacaktı.

***

"Neden gün geçtikçe konseye katılan sayısı azalıyor?"

Athena babasına doğru endişeyle sordu. Önce üvey annesi, sonra Ares, onu takiben Apollon ve Hermes katılmayı bırakmıştı. Artemis de gelmiyordu artık, Dionysos da. 

Zeus'un buna bir cevabı yoktu. Şu zaman kadar Hera'nın aileyi bir arada tutan etken olduğunu fark etmemişti bile. "Hera nerde? Onu görmüyoruz bayağıdır?"

Poseidon kardeşine gözlerini kısarak baktı. Evet, Hera ile pek (hiiç) anlaşamazlardı ama kardeşi için endişelenmeyecek de değildi. "Bilmiyorum." diyerek kabullendi evrenin efendisi.

"Ne demek bilmiyorum? Ben Amphitrite'ın nerede olduğunu biliyorum Zeus."

Zeus'un eli tahtının kenarını sıktı. "Bir sorun mu var baba?" diye sordu Athena. Afrodit ise sadece izlemekle meşguldu. Hephaistos artık kalkıp gitmek ister gibi kıpırdanıyordu. Demeter ise elindeki buğday sapıyla oynuyordu.

"Bilmiyorum. Bir sorun yok, varsa da benim haberim yok. Onunla bayağıdır konuşmuyorduk."

Athena'nın kaşları çatıldı. Poseidon ile göz göze geldiler. Fikir birliği içinde oldukları nadir anlardan biriydi. "Bir sorun var baba." dedi demirci tanrı.

Onun bile kaşları çatılmıştı. Annesiyle arasının birbirlerini boğazlamak isteyecek kadar kötü olduğunu herkes bilirdi. Fakat bu konuda bayağı bir rahatsız olmuş duruyordu.

"Sensin."

Ve taht odasını terk etti.

Evrenin efendisi anlamazca kaşlarını çattı. Athena ve Poseidon'a baktı. Abisi histerik bir kahkaha attı. "Ben gidiyorum. Hera'yı arayacağım. Ne bekliyordun ki? Hera'nın sonsuza kadar sana katlanacağını mı sanmıştın?"

Denizlerin efendisi de yok oldu. Afrodit'le Demeter ise çoktan gitmişti. Taht odasında sadece Athena ve Zeus kaldığında "Üzgünüm baba." dedi Athena. "Bu işte yalnızsın."

Zeus tahtında tek başına kaldığında kaşlarını çatıyordu. Ne demeye çalışıyorlardı? "Lordum?"

Duyduğu sesle başını kaldırdı. Hestia'ydı. Aile ocağının tanrıçası. "Sizce de kraliçeyi yeterince küçük düşürmediniz mi?"

"Küçük düşürmek mi?"

Hestia'nın sıcak bakışları öfkeye dönmeye başlarken Zeus onun da gideceğini düşündü ancak ablası konuşmaya devam etti.

"Ona bir söz verdiniz lordum. Bu yüzden sizinle evlenmeyi kabul etti. Ancak ne zaman arkasını dönse sözünüzden döndünüz. Bütün herkes onunla alay etmeye başladı. O da intikam almaya. İntikamları sadece ondan nefret edilmesini sağladı. Ailenin tanrıçasını ne hale getirdiğinizi ne zaman fark edeceksiniz?"

"Ben onu küçük düşürmedim. O kendini küçük düşürdü."

"Şaka yapıyorsun Zeus. Ciddi olamazsın?"

Kardeşinin gök mavisi bakışları ciddi olduğunu söylüyordu. "İyi." dedi Hestia. "Ne halin varsa gör."

***

"Yani takımlar var ve biz bu eşek resmine kuyruk mu takacağız? Görev bu mu?"

Hera'nın sorusunu başını sallayarak onayladı Zagreus. "Sen ve babam. Makaria ile de Melione takım olacaksınız. Bende hakemimim."

Anlaşıldı mı, der gibi baktı herkese. Hades başıyla onaylayınca devam etti. "Gözler bağlı olacak ve siz birbirinizi yönlendireceksiniz. Kimin gözlerini kapatacağına karar verin lütfen."

Melione bunu bekliyor gibi elini kardeşine uzattı. Zagreus sırıtarak Melione'ye verdi elindeki uzun siyah kumaşı. "Kaybeden takım ahırları temizler." diyerek hatırlattı Zagreus, Hades'e bakarak.

"Eğer kardeşlerin kaybederse o ahırları onlarla beraber temizlersin Zagreus."

"Hayır! Ama baba! Haksızlık bu! Ben oynamıyorum bile."

Hades bir kaşını kaldırarak oğluna baktı. Zagreus bir adım çekilsede "BİLEK GÜREŞİNE DAVET EDİYORUM!" diye bağırdı. "En azından adam gibi yenilmiş olurum."

Hera onun tavrına gülerken "Ben Zagreus'u tutuyorum." dedi.

Makaria "Cesaretinden ötürü bende kardeşimin yanındayım. Üzgünüm baba." diyerek kardeşinin yanına geçip omuzlarını sıkmaya başladı.

"Ben senin safındayım baba. Kaybedecek bu salak."

Melione babasının yanına geçti. Hera da Zagreus'un yanına. Baba oğul karşılıklı oturdular. Hera geldiğinden beri bu sarayda daha bir neşeli hava hakimdi.

Melione ve Zagreus üvey babalarının annelerine karşı haklı tavrını -Hera sayesinde- anlamışlardı ve onlarda gündelik düzene dahil olduğundan beri yer altı Hera için gerçekten bir cennete dönüşmüştü.

Yukardaki bütün her şeyi geride bırakıp burada sonsuza kadar kalabileceğini hissediyordu.

Hades ve Zagreus birbirlerine meydan okuyucu bakışlar atarak ellerini kavuşturdular. Makaria elini, hazırda bekleyen ellerin üstüne koydu.

"Hile yapmak, dirsek kaldırmak, bilek bükmek yok. Başla!"

Hades saniyeler içinde kazanırken Melione ben demiştim der gibi kollarını kavuşturdu. Hera, teknik açıdan kendi üvey oğlunun yanına ulaşıp omuzunu sıvazladı. "Belliydi."

"Harika teselli." Zagreus sırttı. "En azından adam gibi yenildim. Artık kızlar kaybederse onlarla ahırı temizlerim yapacak bir şey yok."

"Hades sen bağla gözlerini." dedi Hera anlık bir kararla. Kardeşi nasıl istersen der gibi omuzunu silkti ve üvey oğlunun uzattığı siyah kumaşı eline aldı. Melione de onunla beraber gözlerini bağladığında Zagreus yine havaya girmişti.

"EVET! Şimdi eşlerinizi döndürün. Harikaaa! Hazırsak üçe kadar sayıyorum. İlk kuyruğu yerleştiren kazanır. BİR İKİ ÜÇ! BAŞLA!"

So tired of love|Hera&ZeusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin