1

1.4K 65 17
                                    


Göklerin kraliçesi yorgun hissediyordu. Hiçbir şey işe yaramayacaktı. Hiçbir intikamı kocasının dönüp ona bir kere daha bakmasını sağlamayacaktı.

İntikamlarına da intikam denirse...

Tek yaptığı suçsuz çocuklara korkunç kaderler yaşatmaktı. O evlilik ve aile tanrıçasıydı. Ne zamandan beri çocukların hayatlarını mahvedecek kadar kendi kıskançlığı içinde boğulmuş, bu kadar kör olmuştu?

Her şeyden kendini geri çekmek, dinlenmek, büyükannesi Gaea gibi uyumak istiyordu. Sonsuza kadar sadakatle sürecek bir evlilik hayal etmişti. Ne kadar da aptaldı.

Yer altının kapılarından geçerken üstündeki mor chitonun yerine buğday rengi bir chiton belirmişti. Gergindi, kardeşinin ne tepki vereceğini bilmiyordu. Aspodel tarlalarından geçerken fanilerin ruhlarına baktı. Kim olduklarını hatırlamaya çalışanlarla doluydu burası. Acı verici bir şekilde kendisini anımsatmıştı.

Yavaş adımları, devasa- buraya asla gitmeyecek olan bembeyaz sarayı görmesiyle durdu. En az Olimpostaki sarayları kadar haşmetliydi yer altı dünyası lordunun sarayı. Dili tutulmuştu. "Persephone'un yukarı gelmek istememek için haklı nedenleri varmış." diye mırıldandı.

Kapının önündeki muhafızlar sanki geleceğini biliyor gibi kapıları açtığında gerildi. Hades onun burda olduğunu biliyor olmalıydı. Tabi ki bilecekti. Sonuçta burası onun bölgesiydi. Adım attığı ilk andan beri farkında olmalıydı kardeşi. Sadece kendisine zaman tanımasına izin vermişti.

"Hera?"

İrkilerek arkasına döndü. Bembeyaz tenli gülümseyen genç bir kız vardı karşısında. Keskin çene hatlarına, hafifçe çekik, iri, kırmızı ve siyah arasında renklere sahip gözleri olan ince dudaklı daha önce hiç görmediğine emin olduğu bir yüzdü.

"Affedersin." diye mırıldandı göklerin kraliçesi. Onu tanımıyordu. "Makaria ben leydim. Ne tanrıçası olduğum önemli değil. Neden buradasınız?"

Nasıl önemli olmazdı? Ne kadar güzel olduğun farkında değil miydi? Olimpos'a kendisiyle beraber götürse -kocası da dahil- bütün tanrılar ona sahip olmak isterdi. Ne tanrıçası olduğuna bakacaklarını bile sanmıyordu.

"Huzurlu ölümün tanrıçasıyım." diye mırıldandı daha genç olan tanrıça siyah saçlarını kulağının arkasına sıkıştırırken. "Babamın yanına gitmenize yardım etmemi ister misiniz?"

"Lütfen." diye yanıtladı Hera. Bunun üstüne genç olan tanrıça öne geçti ve uzun ve geniş koridorlardan geçirdi evrenin kraliçesini. Hera onun her hareketinden yayılan zerafeti hissedebiliyordu.

Önündeki kızdan yayılan huzur gerilmiş olan sinirlerini bir nebze olsa da yatıştırmıştı. "Geldik."
Önden giden tanrıça kapıyı çaldı ve geniş kapılar ardına kadar açıldılar.

"Baba." dedi Makaria sadece. "Gelin." diye yanıtladı tahtında oturan tanrı, buranın lordu.

Hera içeri giripte kardeşinin yüzüne baktığında onu bayağıdır görmediğini fark etmişti. Hades son birkaç yıldır kış dönümü toplantılarına gelmeyi red ediyor- Persephone'u ise yer altına kesinlikle almıyordu. Zeus'a gösterdiği bir tepkiydi bu.

Kocası olacak alçak, yerdeki ve gökteki sapıkların tanrısı kendi kızıyla beraber olabilmek için, kızının kocası şekline girip birlikte olmuştu.

Midesinin bulandığını hissetti. Tanrının köşeli ve sert hatlara sahip olan yüzü gerilmiş kaşları çatılmıştı. Mor, kırmızı ve siyah arasında renk değiştiren gözleri onun konuşmasını beklediğini belli eder şekilde tanrıçanın üstündeydi.

Hera'nın konuşmayacağını anlayınca Hades ince dudaklarını araladı. "Neden geldin Hera?"

Tanrının soğuk sesi içinin ürpermesine neden olmuş olan Hera, Makaria'ya baktı. Genç olan gülümsediğinde aradığı cesareti bir nebze olsun bulmuştu. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.

"Ben... bir süre..."

Diyeceği şeyin saçmalığı konuşmasını zorlaştırıyordu. "Sen bir süre ne?"

"Şunu yapmazsan her şey daha kolay olacak Hades."

"Ikınmak yerine söylesen daha kolay olacak kraliçe."

Hera bu sıfatla yüzünü buruşturdu. Kraliçe? Artık kraliçe olmak istemiyordu. Artık Zeus'un eşi olmakta istemiyordu. Kafasını dinleyecek bir yere ihtiyacı vardı. Her yerden ve herkesten uzak bir yere.

"Sorun ne?" Hades, kardeşinin ifadesini görünce alaycı tavrını bir kenara bırakarak tahtından kalktı ve kız kardeşinin önünde durdu. Kestane rengi saçları yavaş hareketlerle geriye attı.

"Söylemezsen yardım edemem Hera."

Hera'nın gözleri doldu. Hades ne zamandan beri bu kadar nazikti? Yukardaki herkesin aksine saldırmak yerine kibarca yönlendiriyordu. Dudağını ısırdı ağlamamak için. Yüksek sesli söylerse hıçkırmaya başlayacaktı. "Hadi ama?"

Hades başını hafifçe sağa doğru eğdi.

"Bir süre burda kalsam olur mu?"

Hera, karşısındaki tanrıya bakmayı red ederek yere doğru konuşmuştu. "Ne!?"

Baba kız aynı anda tanrılara hiç yakışmayacak bir şekilde bağırmışlardı.

"Bir süre her şeyden uzak kalmak istiyorum Hades. Lütfen. Artık Zeus'un karısı olmak istemiyorum. Kraliçe olmak istemiyorum. Köşeye çekilmek istiyorum. Herkesin nefretini taşımaktan o kadar çok yoruldum ki-"

Cümlesini kesen şey Hades'in onu kendine çekip sarılmasıydı. Tanrı'nın üstünde huzur veren, yağmur sonrası toprak ile karışmış nar çiçeği kokusu vardı. "Biliyorum." dedi Hades sadece.

Hera neyi bildiğini merak etti.

"Canının yandığını biliyorum. Ne kadar acıttığını biliyorum. Sen onu sevmeye devam ediyorsun ve o gözünün önünde başkalarıyla oluyor."

Hera kardeşinin sırtındaki kumaşa tutundu ve göz yaşlarını onun omuzuna dökmeye başladı.

"Nefret konusuna gelince. İnan bana herkesin nefretini taşımanın ne olduğu hakkında hiçbir fikrin yok Hera. Evrendeki herkesin nefretini taşıyan birine gelip bundan yorulduğunu söylemen ironik kardeşim."

Hera, Hades'e daha sıkı sarıldı. Kendisine kızdı. Onunda Hades'e karşı ön yargıları vardı şu ana kadar. Mümkün olduğunca az görmek isterdi her zaman. Daha geçen kış dönümü 'Aman! Gelmezse gelmesin ne olacak?' dediğini hatırladığında utandığını hissetti.

Gelirken de iyi karşılanmayacağını, kovulacağını düşünüyordu ama Hades ona teselli vermek için buradaydı. Poseidon olsa... alay eder geçerdi. Hades'in varlığı acımasız derecede gerçek bu sebeplede güven vericiydi.

Tabi Hera bunu şu ana kadar fark edememişti.
"İstediğin kadar burada kalabilirsin." diye fısıldadı kulağına Hades.

"Gitmek istediğinde gidersin. Sana bir oda hazırlatalım."

_

Merhaba

Dedim ki biraz da Yunan Mitolojisi'yle ilgili yazayım.
Bu hikaye tamamen belki de Hera kocası yüzünden böyle bir tanrıçaya dönüşmüştür düşüncesiyle başladı.

Eh umarım beğenmişsinizdir

Sizi seviyorum

Yorum yaparsanız sevinim

Hepinize mutlu bir gün diliyorum.

~Airi

So tired of love|Hera&ZeusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin