James taşa dokunduğu esnada kendisini bir karanlık içinde bütün çıplaklığı ile bulmuştu. Bulunduğu evrenin bambaşka bir yerinde gibiydi. Sanki gece fırtınasından sonra bütün ışıklar sönmüş ve karanlık kulübesinde kalmış gibi hissetmekteydi. Soğuk havayı hissetmiyordu, hiçbir şey hissetmiyordu çünkü James Kristalin içine çekilmişti. Kristal ile bir bütün olmuştu. Kristalin hislerine dönüşmüş onun benliğini içine almıştı. Fakat bunlar ile birlikte duygularını kaybetmeye başlamıştı. Beyninin içine sürekli olarak bir hitap yerleşmekteydi.
"Önderlik et."James'in duyduğu sesler bir sağ kulağından geliyor, bir de sol kulağından geliyordu. James ise sürekli sesin nereden geldiğini anlamaya çalışarak etrafına bakarken bağırıyordu, ancak sesi çıkmıyordu. Bir süre sonra duraksamış ve ağzına bir şeyin yapıştığını hissetmişti. Sağ elini ağzına götürüp ağzındaki yapışmış şeyi kaldırmayı deneyecekken bunun aslında kendi ağzı olduğunu anlamıştı. Kristal, James'in ağzını mühürlemişti... James'in bir duyusu gitmişti, ağzına dahi dokunduğunu hissedemiyordu. Bu da tenindeki hissin yavaş yavaş kaybolmaya başladığını gösteriyordu. Teni ve ağzı yavaş yavaş işlevini yitirirken bedeni maviye dönmekteydi. Bedenindeki her bir hücre her bir al yuvar kırmızılığını kaybederek maviye dönmeyi amaçlıyordu. Bu da artık onun sıradan ten rengini yitirmeye başlayıp mavinin tonlarına sahip bir bedene sahip olmasını sağlamaktaydı. Saçları dökülmeye başlamış ve kafasındaki ses git gide artmaya başlamıştı.
"Önderlik et Koleksiyoncu, Önderlik et ve Yol göster."
Sürekli olarak bir sağdan soldan sesler gelmekteydi. Sürekli birilerinin konuşması kulağında çınlamaktaydı. Sürekli olarak rahatsız edilip dürtülmekteydi. Ta ki karanlığın bir anda kaybolması ile her şey durmuştu. Bütün karanlık etrafından kaybolmuştu. Bedeni önceden bulunduğu alana geri gelmişti ancak bir farklılık vardı. Bedeninin etrafında soğuk bir dalga vardı. Bu dalga yaklaşık olarak on metre yarı çapındaydı. Dalga, bedeninin etrafını soğuturken ekstra olarak bedenine bir güç akışı da sağlıyordu. Bu güç akışı etrafındaki alanı soğutmaya yarar gibi hissetmekteydi ancak ne olduğunu kavrayamamıştı. James kafasını kaldırdığı vakit buz parçalarına ayrılmış arkadaşını görmüştü. Her yeri donmuş ve koleksiyoncu arkadaşının adını dahi unutmuştu. Bir elini bu arkadaşına uzatarak ona doğru bakınmaya devam etmekteydi. İsmini hatırlamaya çalışıyordu ama adının ne olduğunu çıkaramamaktaydı. Yatan arkadaşının hatta belki yoldaşının yüzü hiç bir şekilde anlaşılmıyordu. Çünkü o da artık bir buz parçasına dönüşmüştü. O da bütün hücrelerini bu ile yozlaştırmış ve canlılığına dair hiç bir iz bırakmamıştı. Joseph? Jack? Henry? bilmiyordu... Ne olduğunu dahi kavrayamamaktaydı. Kafasını kaldırmış ve etrafına bakındığı sırada etrafındaki her şeyin birer soğukluğun parçası olduğunu fark etmişti. Bunun anlamı eğer bir ağaç varsa artık onun bir ağaç olmadığıydı. Ağacın içindeki hücreler buzul hücrelere dönüşmüş olduğuydu...James, Kendi bedenini incelemek istediğinde kafasını eğmiş ve göğüsüne doğru bakmıştı. Çıplak bedeninin üstünde bulunan bir mavi taş bulunuyordu. Bu neydi? James zaman ilerledikçe her hatırladığı duyguyu ve yaşanmışlığı unutuyordu. Kendi benliğini, kişiliğini, olanları... Tek hatırladığı bir olay kalmıştı. Bu da mavi taşı nasıl elde ettiği ve ne yapması gerektiğiydi. Kafasındaki tek yegane söze inanmaya çalışmaktaydı.
"Önderlik et."
Ancak kime edecekti? Kimlere etmesi gerekiyordu. Kimlerin yanında olması gerekiyordu, bunu bilmemekteydi. Bedenini tanımak da istemekteydi. Nereye bakacağını kimin ile konuşacağını veya nereye gideceğini bile bilmiyordu. Bir bilinmezliğin ortasındaki tomurcuk gibiydi. Açmayı bekleyen ufak bir tomurcuktu adeta. Ne yapacağını bilmeden olduğu yerde beklemeye başlamıştı. Sadece beklemişti... haftalar, aylar, yıllar ve hatta yüzyıllar geçecek olsa bile kime önderlik edeceğini düşünmek için beklemeye koyulmuştu. Bunca olay sonrasında zaman algısından da olmuştu. Tek seçeneğini kendine beklemek olarak söylemiş ve gözlerini yavaşça kapatmıştı...
⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻⸻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buzul Diyarı - Üç Küçük Taş
FantasíaDünya üzerinde üç farklı kıtaya düşen, üç farklı taşın kıtalar arasındaki değişkenliklerini anlatan bir hikayedir. Kıtaya düşen bir taş ile etrafın aşırı soğuk olmasını ve vücutlarının buna adapte olma sürecini anlatan bir hikayedir. Yaşanan süreçt...