1. Bölüm

29 6 0
                                    

Anne kelebeklerin ömrü yumurtalarını belirli bir yere bırakıncaya kadardır derler , bense daha yumurtayken annemden koparılmışım . Her şey çok basit gelir en başta insana doğarsın , büyürsün ve ilk kelimeni duymak için bütün ailen başında bekler . Baban ‘baba’ diyecek diye ısrar ederken annen ise mutfaktan ‘hayır anne diyecek’ diye bağırır . Yani çoğu insanda böyle olmuştur galiba izlediğim filmlerde , okuduğum kitaplarda , gördüğüm ailelerde hep böyle olmuştur . Birde görülmeyenler vardır , babası başında ‘baba’ demesi içini bırakın hastalandığında dahil beklemeyen ama her şey tam yolunda giderken bir anda kızının önüne bir yüzük ve davetiye kataloğu fırlatarak sırf kendi çıkarları için kızını hiç tanımadığı , kim olduğunu dahil bilmediği bir adamla evleneceğini düğünden bir gün önce haber veren babalar da vardır. İnanın herkes ilk baştaki gibi ilgili bir aile ister ama kimimize de ikincisi gibi sorunlu bir baba ve annesizlik düşer .

Gelin odasının kapısı tıklandı ve bir kaç gündür varlığına lanet ettiğim bir ses geldi “Güzel kızım , hazır mısın?” ne kadar cevap vermek istemesem de kaçtığımı pardon kaçamadığımı anlamasın diye cevap vermek zorundaydım “Efendim baba?” seslenmemle içeriye girmesi bir olmuştu . Varlığına lanet ettiğim kişi yani babam çok da yaşlı sayılmadığı gibi şu an içinde olduğu siyah takım ile otuz beşlik erkeklere taş çıkartırdı . Platformun üzerinde durmuş , aynadan üzerimde bulanan gelinliği inceliyordum. Babam yanıma geldi ve arkamda durarak aynadan beni izlemeye başladı . Zorla evlendirilmiyor olsam , gerçekten bir kaç dakika sonra ağlayacağını düşünebilirdim . Ne yazık ki o Aziz Bektaş ve onun ağlaması imkansızdır ,ondan ağlamasını bekleyemezdim. Bakışları beni rahatsız etmeye başlamıştı ki kapının çalınmasıyla bakışlarını benim üzerimden çekmesi beni aşırı rahatlamıştı , “Saye girebilir miyim kızım ?” bu duyulan beni her durumda kurtaran meleğim olan teyzemin sesiydi . Babam onu pek sevmezdi , onun sesini duyduğunda direkt kapıyı açtı ve odadan çıktı . Teyzem bana doğru yaklaştı ve beni kollarının arasına aldı . Üzerinde yasa gelmiş gibi siyah , düz , kadife bir elbise vardı . Omuzlarımdan tutup beni kendinden uzaklaştırdı , gözleri dolmuştu “Güzel Sayem emin misin bir tanem , bu karar çok ciddi bir karar . Vazgeçtiğin anda o masadan kalkabilirsin güzel kızım, kimse seni suçlayamaz” gözümden bir damla göz yaşı düştü , düşen sadece göz yaşı değildi aynı zamanda benim gençliğim ve hayallerimdi . Teyzeme onaylar şekilde kafa salladım , artık salona gitmemiz gerekiyordu . Son kez aynada kendime baktım , makyajım biraz dağılmıştı ki pek de umurunda olduğu söylenemezdi . Odadan çıktığımızda babam salon girişinde beni bekliyordu , yanına gidip koluna girdiğim. Bana doğru baktı ve gülümsememi işaret etti , benim bu üzerimdeki gelinlik değil kefendi . Salondan içeriye girdiğimizde herkes bizi alkışlamaya başlamıştı . Gidip nikah masasına oturdum , henüz yüzünü bırakın kim olduğunu dahil bilmediğim damat bey ve ailesi ortalarda yoktu . Kaçması ya da vazgeçmesi konusunda dua ediyordum ki o sırada çocukluğumdan beri en yakın arkadaşım olan Peri yanıma geldi , elinde düğün çiçeği vardı . O da teyzem ve diğer anne tarafım gibi siyah giyinmişti , onu görünce sanki kurtuluş kapısıymış gibi ayağa kalktım ve elini tutup onla birlikte salondan dışarıya çıktım . İçerideki atmosfer bana göre değildi , anne tarafım ve baba tarafımın arasında sanki her an patlayabilecek bir gerilim hattı vardı . Peri merak dolu gözlerle bana bakıyordu “Sor hadi sor , bakma bana öyle” dediğimde sırıttı “Saye kim bu damat , nereden çıktı bir anda , daha dün iş başvurun onaylandı senin , evlilik de ne...” Peri ve soru tamlamaları , eğer onu susturmak için ağzını kapatmış olmasaydım soru sormaya sonsuza kadar devam ederdi. “Peri sus bir kızım sus , yavaş sor” dediğimde elimle hala ağızını kapatıyordum ki elimi ısırmasıyla ağzını kapattığım elimi geri çekmem bir oldu , “Tamam tek bir soru soracağım Saye, KİM BU ADAM?” soruyu o kadar yüksek bir ses ile sormuştu ki dışarıda bulunan insanların bakışları bizi buldu. Elimi alınıma vurdum ve sabır çekmeye başladım , “Bilmiyorum Peri, bilmiyorum. Adamın kim olduğunu dahil bilmiyorum , ne adını ne de hakkında her hangi bir şey bilmiyorum” Peri hayla şaşkındı .Gözleri bir anda gelin çiçeğini tutan elime kaydı “Saye yüzüğün içerisine bak , ne de olsa alyans içerisinde yazması gerekiyor” benim de gözlerim ellerime kaydı , gelin çiçeğini Peri’nin eline tutuşturup alyansı parmağımdan çıkarttım . İnsan bazen ne olduğunu algılayamazdı ya da gördüklerini bir rüya sanırdı , alyansın içerisinde yer alan isim ya çok büyük bir tesadüftü ya da babam kafayı yemişti . Ben donup kalınca Peri elimden alyansı aldı ve içerisinde yazanları okudu “Pars  ve Saye (Enfal 63.*)” bunun rastlantı mı ya da babamın saçmalığı mı olduğunu
*Enfal süresi 63. Ayet : Ve (Allah), onların kalplerini birleştirmiştir. Sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların gönüllerini birleştiremezdin, fakat Allah onların aralarını bulup kaynaştırdı. Çünkü O, mutlak galiptir, hikmet sahibidir öğrenmenin tek yolu vardı . Yüzüğü avucumun içerisine alarak ayağımdaki topukluları önemsemeden hızla salona koştum , Peri bana yetişmeye çalışıyordu. İçeriye girdiğimde babam ve amcam sohbet ediyordu. Resmen gözüm dönmüştü , gözlerimden fışkıran alevlerin babamı yaktığını düşündüm “BABA!” büyük bir öfke ile bağırdığımda bütün gözler bana döndü. Yanına geldiğimde ayağa kalkmış sorgulayıcı gözlerle beni inceliyordu , elimdeki alyansı babama doğru gösterdim ve bağırmaya devam ettim “Bana bunun rastlantı olduğunu söyle Aziz Bektaş , bu kadar gözün dönmüş olamaz!” herkes gibi babam da ne olduğunu algılayamayan gözlerle bana bakıyordu tek farkı ona bağırdığım için sinirliydi. Elimdeki alyansı fark edince, ne olduğunu sonunda anlamıştı “Sen kim oluyorsun da bana hesap soruyorsun Saye , kendine gel baban var senin karşında” bağırarak bana karşılık vermişti , ikimiz de gerilmiş durumdaydık . Herkes anlamayan gözlerle bize bakıyor ve yavaşça etrafımıza doluşuyorlardı,  “Sana diyorum Aziz Bektaş, beni gerçekten düşmanın Pars Alkan’la mı evlendireceksin?” ondan bir cevap bekliyordum ama cevap verebilecek kadar bile cesareti yoktu “Düşman demek biraz ağır oluyor gelin hanım” duyduğum ses ile resmen kan beynime sıçramıştı , arkamı döndüğümde elleri siyah takımının cebinde kafasını eğmiş şekilde alayla bana bakıyordu . İki parmağımın arasında duran yüzüğü avuç içime aldım “Ben sana gelin olarak gelmiyorum Pars Alkan , sen biraz sonra kendi celladınla evleneceksin” diye bağırdığımda ellerini cebinden çıkartmadan bana doğru yaklaştı “Çok yazık be Sayem” resmen sinirlerimle oyuncak gibi oynuyordu , üzerine atılmak için hızlı adımlarla ona doğru giderken yaşlı bir adam araya girdi . Kulağıma eğildi “Şu an rezillik çıkarmanın sırası değil , öldürmek istiyorsan nikahtan sonra sadece siz varken yaparsın gelin hanım . Şu anda her iki ailenin de şerefi söz konusu” dediğinde sakinleşmek zorunda olduğum apaçık belliydi . Yaşlı adam aradan çekildiğinde göz göze geldik demeyi çok isterdim ki bunu diyebilmek için kafamı yaklaşık 20cm yukarıya kaldırmam gerekiyordu . Kafamı kaldırıp gözlerinin içine baktığımda gözlerimin içine çok tuhaf bakıyordu “Beni gözlerinde boğmaya ne dersin maviş?” diye sorduğunda karşımda pis pis sırıtıyordu . Dişlerimi sıkmaktan çeneme ağrı girmişti “Zevkle Pars Alkan , zevkle” ben öldürecek gibi bakarken o beni umursamaz şekilde gözlerime bakıp sırıtıyordu . Allah’ım bana sabır ver de şu genç yaşımda hapishanelerde çürümeyeyim. Kolunu girmem için bana doğru uzattı “Gel hadi müstakbel karıcığım” bir insan nasıl bu kadar gevşek ama aynı zamanda da saygın bir iş adamı olabilir. Kolunu uzatmasını görmezden gelerek eteklerimi yukarıya kaldırdım ve nikah masasına doğru ilerledim , tek isteğim şu çilenin bir an önce bitmesiydi .

•Bölümle ilgili fikirlerinizi belirtir misiniz?

Cam kelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin