İnsan doğar , büyür , yaşar ve ölür . Hayat onun için ya çok yorucu geçmiştir ya da çok zevkli ama her insanın yaşadığı zorluklar vardır kabullenme zorluğu da bunlardan en büyüğüdür , kimisi ojesinin rengini kabullenemezken kimisi de bir ölümü kabullenemez. Elime tutuşturduğu kahve fincanıyla dakikalardır karşımda oturan Pars Alkan’ı inceliyordum , elinde bulunan fincandaki kahveyi tek dikişte içti . Kafasını kaldırıp bana baktı “Baban silah kaçakçılığı yapıyor , benden yaklaşık on iki tır silahı sınırdan geçirmemi istedi . Benim işim bu bende kabul ettim , silahlar sınırdan geçtikten sonra benim param hesabıma geçmiş olacaktı . Fakat baban denilen o Aziz şerefsizi beni oyuna getirmeye kalktı tırlarda uyuşturucu varmış , sınırdan geçerken tabikide fark edildi . Fazlasıyla zarara girdim , şerefsizden parayı almak için mekanına gittim . Parayı bana veremeyeceğini söyledi , şirketini elinden alacaktım fakat şirketi çok değerli olduğundan bana seni vermeyi teklif etti” elindeki fincanı sehpanın üzerine bıraktı “Sen de o şerefsizin beni sana satmasını kabul ettin yani öyle mi?” Dişlerimi sıkmaktan çenem sızlamaya başlamıştı . Fincan elimin içinde parçalanmak üzereydi , elime doğru uzandı “Saye bırak fincanı , elin kesilecek” diye uyardığında çoktan fincan elimde parçalanmıştı . Pars bir anda ayağa kalktı ve beni kucağına aldı , beni koşarak yukarı kattaki yatak odasına çıkarttı . Elim kesildiği için bir anda tansiyonum düşmüştü , beni yatağın ortasına bıraktı . Banyodaki çekmeceleri kurcalamaya başladı, bulduğu bandajı ve sargı malzemelerini alıp yatağa oturdu . Beni bir anda kucağına oturtup elimi büyük avucunun içerisine aldı “Ah be güzelim ne diye sözümü dinlemezsin ki” gözlerim kararmaya başlamıştı , hareketlerini sadece hissedebiliyordum . Elimi sardıktan sonra malzemeleri yere fırlattı , hayla kucağınaydım . Kollarımı istemsizce boynuna doladığımda kendisiyle birlikte beni de yataktan kaldırdı , tek eli belimdeydi düşmemem için beni tutuyordu . Yatağın çarşafını kaldırdı ve benimle birlikte yatağa yattı , ona sarılırken küçücük kalmıştım “Pars bırakma beni , annem bıraktı sen bırakma” saçlarımı öptü . Onun kollarının arasındaydım , iki gün önce tanımadığın bir adamın kollarında uyuya kalacaksın deseler inanmazdım ama şu anda o kollardaydım . Uyku vücudumu ele geçirmişti , bu adam zehir gibiydi inansan ona hemen güvenebiliyordu. Ben bu adama tutuluyordum galiba , tanımadığım bu adam benim her şeyim oluyordu .
♡
Burnuma gelen mantar kokusu uyanmak istemeyen vücudumu ayağa kaldırıyordu , gözlerimi araladığımda hava kararmıştı içeriye bahçenin ışığı vuruyordu . “Niye yataktayım ya ben?” Gözlerimi tam olarak açtığımda yatakta doğruldum , sağ elimde bir ağrı vardı . Havaya kaldırıp baktığımda bandajı fark ettim , “Doğruya elim kesilmişti” elimi aşağıya indirdim bir kaç saniye bile olmadan tekrar elime baktım “İyi de ben aşağıdaydım buraya nasıl geldim?” Başım çok fazla ağrıyordu , başımı tuttuğumda Saye karşımda yatağın ucunda oturuyordu “Acaba niye buradasın , sen sinir krizi geçirince adam seni kucaklayıp buraya getirdi ya hani . Gerçi getirdikten sonrasını ben de hatırlamıyorum” dedi . Evet ya beni buraya Pars getirmişti , peki ya sonra ne olmuştu? Sorunun cevabını düşünerek alamayacağımı anlayınca yataktan kalktım ve odadan çıktım . Merdivenlerden inerken burnuma nefis bir koku kulağıma ise hoş bir mırıldanma geliyordu , tırabzanlara tutunarak merdivenlerden aşağıya indim . Mutfağın kapısından içeriye baktığımda Pars içerideydi , kulağında kulaklıklar vardı . Bu sefer üzerine önlük de giyinmişti , ona görünmemek için mutfağa girmeden kendimi duvara yasladım . Çok hoş bir şarkı mırıldanıyordu , ne dediğini anlayabilmek için biraz kapıya doğru yaklaştım
“Hadi gel döndür beni
Bir’ gülüşüne bakar hepsi
Ah, deli sevgilim
Ah, benim depresyon güzelim”
Sesi çok güzeldi , insana huzur veriyordu . En son artık dayanamayarak mutfaktan içeriye girdim , beni görünce elindeki tabaklarla öylece donup kaldı . Tabakları mutfak adasının üzerine bırakıp gülümseyerek bana doğru yaklaştı , kulaklığı da kulağından çıkarmıştı . Önümde durup sağ elimi avucunun içerisine aldı “Acıyor mu prenses?” Diye sorduğunda gözlerindeki şefkat beni yerle bir ediyordu “Neden böyle bakıyorsun bana , kim olduğumu bile bilmiyorsun . Nasıl bir adamsın sen ya?” Gözlerimin içine bakmaya devam ediyordu , avucumun içerisini öpüp sırıttı “Ben yakışıklı , esmer, yirmi yedi yaşında , 1.92 boyunda biriyim Sayem” çok ukalaydı , ama oldukça da haklıydı . Diğer elimden tutarak beni mutfak adasının yanındaki sandalyeye oturttu , karşıma geçerek tabağı önüme doğru sürdü ve bir bardak meyve suyunu önüme koydu . Bu adam beni küçük çocuk sanıyordu galiba, kendi önünde kristal bir bardak ve içerisinde kokusundan gayet anlaşılabilecek şekilde alkol vardı. Onun bardağına baktığımı anlayınca gözleri benim üzerimde gezindi “Aklından bile geçirme küçük hanım , çocuklar alkol kullanamaz” diyerek bardaktakinden bir yudum aldı . Önümdeki meyve suyundan bir yudum aldığımda gözleri dudaklarımdaydı “Merak etme Pars Alkan ben öyle şeyleri ağzıma dahil sürmem” dediğimde kaşlarını kaldırdı , şaşırmışa benziyordu “Daha önce hiç içmedin mı gerçekten?” Diye sorduğunda bir yandan da tabakta bulunan mantarları yiyordu , ben de yemeğimi yerken gözlerini benden asla ayırmıyordu “Ben öyle şeyleri ağzıma bir kez dahil sürmedim , sürmemde. Sen de içmesen iyi olur herhâlde otuzunu göremeden ölmek istemezsin değil mi?” Bardağı havaya kaldırdı ve içerisindeki alkolü tek dikişte içti , “ Sen beni mi düşünüyorsun güzelim” karşımda sırıtıyordu “Ne alaka ya , sadece insan severim diyelim” dediğimde bardağına biraz daha alkol koydu “Aynen prenses aynen , ‘Pars lütfen beni bırakma , Pars lütfen yanımda yat’ diyen bendim değil mi zaten” söyledikleri yüzünden öksürmeye başlamıştım “Yalan söyleme , tansiyonum düşmüş . İstemsizce söylemişimdir ben onları , ayrıca ben kimseye yanımda yat demem” Pars sabrımı taşırmak üzereydi , yemek bitene kadar hiç bir şekilde konuşmamıştık. Yemek bittikten sonra salona geçmiştik , ben bu adama neden bu kadar hızlı alışıyordum ya . Salonda televizyon falan yoktu gerçi bu evi kullandığını dahil düşünmüyordum, şöminenin karşısında öylece oturuyorduk “Şimdi ne olacak , ne yapacağız?” Diye sorduğumda bana döndü , elinde şarap vardı “Evliyiz Saye , senden tabikide bana bir anda alışmanı bekleyemem . Senin de kendi hayatın var , sadece hayatında değişen tek bir şey olacak o da artık Pars Alkan’ın karısı Saye Alkan olduğun . Ona göre hareket etmen gerekiyor küçük hanım” burnumdan makas aldı , normalde karşı çıkacağım her şeyde ben bu adama kedi gibi davranıyordum.
♡
Her şeyi arabanın bagajına yerleştirdik , ne kadar istemesem de Pars’ın zoruyla ön koltuğa oturdum. Yollar kar doluydu , “Ne diye dağın başına getirdin ki beni , başka yer mi yoktu. Şikayet etsem insan kaçakçılığından içeri alırlar seni , bak kaza yapacağız şimdi, inemiyoruz” kim bilir kaçıncı kez konuşuyordum bilmiyorum ama Pars sabırlı şekilde sürekli bana aynı cevabı veriyordu , “Güzelim , Sayem , Karıcım bak ellinci defa tekrar ediyorum . Ben ehliyeti yeni almadım , on sekiz yaşımdan bu yana araba kullanıyorum . Buraya da ilk defa çıkmadım , yolları biliyorum kaza yapmam” oflanarak kafamı cama dayadım , yolu izlemeye başladım . Çok sürmeden aşağıya inmiştik , şu anda nereye gittiğimizi bilmiyordum . Araba bu sefer de bir plazanın önünde durdu , “Şimdi benim ufak bir kaç işim var sakın arabadan inme , hemen geleceğim” arabadan inip şirketten içeriye girdi. Yaklaşık yirmi dakika geçmiş fakat Pars Alkan henüz ortalıklarda yoktu , daha fazla dayanamadım . Arabadan inip şirketin içerisine girdim , burası çok büyüktü . İçeriye girdiğimde danışmaya doğru ilerledim . Danışmada sarışın , uzun saçlı , dudakları botokslu, başka yerleri de botokslu olduğu çok belli otuzlu yaşlarında bir kadın vardı . Kadına yaklaştığımda beni fark etmemişti, büyük masanın üzerinde bulunan zili çaldığımda kafasını bilgisayardan kaldırarak bana baktı. “Buyurun kime bakmıştınız?” Az daha konuşsa dudakları patlayacak gibiydi “Yaklaşık yirmi dakika önce buraya giren” kadından korkmuştum biraz “Saye” arkamdan gelen sese döndüğümde lise arkadaşımın sesiydi “Aa Selim” yanına gidip sarıldığımda bana karşılık vermiş ve sarılmıştı . Uzaklaştığımda beni baştan aşağıya süzdü “Hiç değişmemişsin , ne işin var burada?” Sorduğu soruya tam cevap verecektim ki belimde bir el hissettim , çok sıkı tutuyordu . Selim şaşkın gözlerle bize bakıyordu “Karıcım , ben sana arabada bekle dememiş miydim?” Sırıtarak bana bakıyordu , aynı şekilde ona bakıp gülümsedim “Sen uzun zaman gelemeyince ben de seni merak ettim , bir bakayım dedim.” Pars’ın tutuşu daha da kuvvetlenmişti , belimde dört parmağının izi çıkacaktı “Bebeğim arkadaş kim peki , beni tanıştırmayacak mısın?” Öylece gözlerimin içine bakıyordu , gözlerinde birazdan Selim’i öldürecek gibi bir bakış vardı . “Pars’cım liseden arkadaşım Selim” Pars elini Selim’e doğru uzattı “Ben de Saye’nin kocasıyım , sen galiba bizim şirkette çalışıyorsun ha Serkan?” Selim Pars’ın elini sıktı “Adım Selim ve evet Pars bey , bir yıldır sizinle çalışıyorum . Saye benim liseden arkadaşım eskiden çok yakındık sonra tabi üniversite falan derken koptuk , Saye senin için bir yayım evinden editörlük teklifi aldığını söylüyorlardı . Evleneceğin aklımın ucundan dahil geçmezdi” bu çocuk her zaman bu kadar konuşurdu. Pars gerilmişe benziyordu , elimi belimde duran eline koyup elini okşadım . “ Evet evlendim ve çalışmaya da devam edeceğim , balayındaydık da biz yeni geldik .” Pars’a döndüğümde karşımda sanki her an elindeki bıçağı Selim’e saplayabilecek potansiyele sahip bir katil vardı . “Pars işin bittiyse gidelim mi?” Pars gözlerini Selimden ayırmıyordu “Tabi güzelim gidelim , görüşmek üzere Serdar” Selim ismi düzeltmek için konuşacaktı ki Pars beni sürükleyerek arabaya doğru götürdü . Gözü dönmüş gibiydi , arabaya bindiğimizde telefondan birini aradı “Alo Kıvanç , derhal adı Selim olan ve bir yıldır bizimle çalışan bütün herkesin çıkışını ver .” Gözü gerçekten dönmüştü telefonu kapatıp arka koltuğa fırlattı , konuşmak ve konuşmamak arasında gidip geliyordum . Bir süre sessiz kaldıktan sonra bana döndü “Eve gidip eşyaları yerleştirelim sonra seninle bi otel açılışına katılmamız gerekiyor Sayem” bir az önce karşımda sinirden deliren adam sanki o değildi, çok çabuk sakinleşmişti . Artık bu adamın hareketlerine akıl erdirememeye başladım , Pars çok geçmeden bir villanın önünde durdu .
♡
“Bu çok abartılı , ben bunu giyemem Pars” yatağın üzerinde siyah bir elbise vardı, Pars ile birlikte yatağın tam karşısında durmuş elbiseye bakıyorduk. “Sen ne seversin bilemediğim için mağazadaki kıza bedenini söyledim o da bunu yollamış eve” mecburen giyinmek zorundaydım , Pars yatağın üzerine oturmuş beklerken kendimi banyoya kapattım . Üzerimi çıkartıp elbiseyi giyindim ,elbisenin sırtı açıktı . Sırtından zincirler sarkıyordu , boyu uzundu . Sağ tarafta geniş bir yırtmacı vardı , ayanda kendimi incelemeye başladım . “Bence siz evden çıkmayın , sen bu elbiseyle adamı dışarıda katil edersin” Saye aşırı derecede haklıydı , saçlarımı açıp çekmeceden çıkarttığım tarakla taradım . Banyo kapısını açtığımda Pars’ın gözleri bir anda büyüdü , yutkunduğu için adem elması hareket etmişti . Kolumu tutarak karşısına geçtim , “Bakma öyle çok kötü biliyorum” Pars ayağa kalkıp karşımda durdu , ellerimi tuttu “Çok güzel olmuşsun bücür” tek elimi havaya kaldırdı ve beni etrafımda döndürdü. Nutku tutulmuşa benziyordu , sırtımı gördüğünde öylece dona kaldı “Sayem burada kumaş yok , üşürsün böyle” haklıydı hemde çok haklıydı . Elimi bırakıp uzaktan beni incelemeye başladı , “Boyu gayet iyi ama bu yırtmaç çok derin değil mi ? Yanlış anlama sadece senin için söylüyorum . Hasta olma diye” karşımda aşırı derecede masum duruyordu şu an. Bir süre sonra pes edip makyaj yapmam için odadan çıktı , saçlarımı banyoda bulduğum kutusunda hiç açılmamış olan maşayla düzleştirdim. Banyo çekmecelerinde hiç açılmamış makyaj malzemeleri vardı , her tondan fondöten, her renk ruj , çeşit çeşit maskara ve daha bir çoğu . Pars burayı hazırlatmış olmalıydı , bulduğum kırmızı renk ruju hafifçe dudaklarıma sürdüm. Makyajımı yaptıktan sonra odaya döndüm ve odanın kenarında duran boy aynasından kendimi inceledim , kapı çaldığında arkamı döndüm “ Güzelim hazır mısın?” Seslenen Pars’tı “Evet , gelebilirsin” dediğimde kapıyı açıp içeriye girdi . Üzerinde siyah bir gömlek ve çok şık bir siyah takım ceketi vardı , saçlarını düzgün bir şekilde taramıştı. Elinde ki kutuyla yanıma geldi, “Bu sana” kutuyu bana uzattı. Kutunun içerisinde çok zarif bir kolye vardı , kolyeyi Pars’a doğru uzattım “Takar mısın?” Kutuyu benden aldı . Aynanı karşısına geçtiğimde saçlarımı yukarıya doğru kaldırdım , kolyeyi boynuma taktı ardından aynadan beni incelemeye başladı . Çenesini kafamın üzerine bastırdı , aynadan ona bakarak zorla da olsa konuşmuştum “Gitmemiz gerekiyor” gözlerini kapatmış saçlarımı kokluyordu , iki eli de belimdeydi . Derin bir nefes aldı “Boş ver daveti katılmasak da olur , yemeğe gidelim bence” hayla gözlerini açmamıştı , derin bir nefes daha aldı “Hatta dışarı da çıkmayalım , ben sana yemek yapayım” bu işin sonu kötüye gidiyor gibiydi . Korkmaya başladığımı anlamış olacak ki gözlerini açıp beni kendine döndürdü , elleri hayla belimdeydi. “Merak etme bücür sen istemediğin sürece , istemediğin bir harekette bulunmam” oldukça sessiz ve tok bir sesle konuşuyordu , “Eğer biraz daha bu halde kalırsak bayılabilirim haberiniz olsun beyefendi” beni kendine çekip sarıldı “Ben daha çok böyle kalmayı tercih ederdim ama siz bilirsiniz hanımefendi” ondan uzaklaşıp giyisi dolabının kapağını açtım . Her zamanki gibi etiketleriyle bir yığın kıyafet vardı , Pars giysi dolabının kapağını kapattı “Değiştirme üstünü , çok güzel gözüküyorsun böyle” kafamı salladığımda elimden tuttu ve beni aşağı kattaki mutfağa indirdi . İndiğimizde beni mutfak adasının yanındaki sandalyelerden birine oturttu , sanki karşımda yirmi yedi yaşında bir mafya değil de on yedi yaşında liseli bir genç vardı . Pars mutfağa çok yakışıyordu , ben bu adama tutulmuştum sanırım . “Bana kendini anlatsana biraz, mesela gittiğimiz o şirket senin mı?” Elinde bir bıçak vardı , önünde duran kesme tahtasında bir şeyler doğuruyordu “Gittiğimiz şirket bir yazılım şirketi ve evet şirket on dokuz yaşımdan beri bana ait . Lisedeyken içime kapanık bir çocuktum , bilgisayarla da aram iyiydi . Can sıkıntısına öylesine bir şeylerle uğraşırken bir oyun yaptım , daha sonra benden habersizce bu oyun ağabeyimin eline geçmiş . Benim adıma bir şirketle anlaşma yapmış , şirket de bana o zamanlar belirli bir hisse verdi . İşler gittikçe büyüdü , ben de şirketin hepsini satın aldım” önündekileri doğramış ve çıkarttığı salata kaselerine koyuyordu “Peki mafyalık nerden esti , hayalin falan mıydı?” Kaseleri kenara koyup bıçağı ve kesme tahtasını yıkamaya başladı “Babam kendi halinde bir esnaftı , mafyalar ondan haraç kesmeye gelirdi. Bir gün haracı vermek için ben onların mekanına gittim , mekân lüks bir araba galerisi . O sırada bir çatışma çıktı , ben asıl adamın yanında bürodaydım . Adam bir anda elime bir silah tutuşturdu” salata kasetlerini masaya koydu , çok güzel gözüküyordu. Yemeğe başladığımda beni izliyordu “Ee anlatsana , sonra ne oldu?” Salatasından bir çatal aldı “Ben daha on sekiz yaşındayım ve silah kullanmayı bırak hayatımda silah görmemişim , korumalar tek tek ölüyorlar gittikçe bize yaklaşmaya başladıklarında adamlardan bir tanesini rast gele tam kalbinden vurdum . Bunlar sürü gibi , biri bitiyor diğeri başlıyor . En sonunda çok az adam kaldı , biz asıl mafyayla birlikteyiz yanımızda da bir tane koruma var . Adama ateş açmaya başladılar , adamın adı Tayfundu . Bir tane kurşun Tayfun’a gelirken bir anlık refleks ile önüne atladım , kurşun sağ böbreğime isabet etmiş.” Konuşurken bir yandan da dolaptan bir şarap şişesi çıkartmıştı “Sen içmeyeceğine emin misin güzelim , hem yanında ben varım . Dağıtsan da bir şey olmaz “ Ben daha bir şey demeden benim de önüme bir kadeh koymuştu , “Çok az ama tamam mı ?” Gülümseyerek kafasını salladı . Bardağa koyduğu şarap kırmızıydı , “Ee daha sonra” dediğimde salatamı yemeye devam ediyordum “Bir hafta hastanede yatmışım , daha ben yataktan kalkmadan Tayfun yanıma bir adamını gönderdi . Deriklerini çok iyi hatırlıyorum ‘Tayfun ağabeyimiz sana minnettar , yataktan kalkar kalkmaz seni yanında görmek istiyor. Hastane masraflarını da dert etmeyin Tayfun ağabeyimiz halletti’ dedim bu nereden çıktı , tabi kendi kendime konuşuyorum adama nasıl söyleyeyim korkudan dilim tutulmuş . Yaklaşık üç gün sonra ben tekrar galeriye gittim , adam beni bekliyormuş.” Şaraptan bir yudum aldı , içmem için bana bakıyordu . Kadehi elime aldım ve kadehteki şaraptan bir yudum aldım , tadı oldukça kötüydü “Nasıl içiyorsun bunu ya , çok kötü” Pars bana bakıp gülüyordu . “Ağır gelmiş olabilir güzelim , içmek zorunda değilsin” kadehi onun önüne doğru sürdüm ve salatama devam ettim “Daha sonra Tayfun kaç yaşında olduğumu sordu , dedim ağabey on sekiz yaşındayım. Dedi ki sana bir can borcum var evlat gel benim yanımda koruma olarak çalış , ilk başta reddettim daha sonra babamı kaybettik . Ağabeyim desen işsiz güçsüz , bi ben varım bir de garip anam . Kadına bakmam gerekiyor , adamın yanına tekrar gittim . Başladım işe , yaklaşık üç yıl çalıştım yanında . Artık herkes beni tanımaya başlamıştı , sağ kolu olmuştum adamın . Çok yaşlı bir adamdı , bir gün hiç unutmam evdeyim annemin yanında . Beni aradılar dediler ki Tayfun ağabey öldü vasiyeti var başa senin geçmeni istiyor , şoktayım tabi dedim nasıl olur . Ben yapamam falan , bir zaman sonra gittim galeriye . O sırada bir adam galeriye geldi , anlaşma yapmışlar Tayfun ağabeyle . Otuz tır silah sınırdan geçirilecek , duyduğumda nutkum tutuldu . Para da peşin alınmış mecburuz yapmaya , dedim ki Pars oğlum bir kerelik yap sonra biter . Bitmedi , benim yazılım şirketiyle birlikte sürdürdüm bunu da . Artık istesem de bırakamıyorum” salatalar bitmişti . Tabakları kaldırıp yıkadım , Pars içeriye gidip şömineyi yaktı . Yanına gittiğimde koltukta oturuyordu , ceketini çıkartmıştı . Gidip yanına oturduğumda gömleğinin ilk üç düğmesini açtığını fark ettim , kolunu direkt omuzuma atmıştı . Dikkatli dikkatli beni izliyordu , bir anda bana doğru döndüm baş parmağını dudağımın üzerinde koydu . “Rujun dağılımış” parmağıyla silerken gözlerim onun dudaklarındaydı , parmağını alt dudağımda kaydırdı “Kusura bakma ufaklık dayanamıyorum” deyip bir anda çenemden tutarak dudaklarıma yapıştı. Alt dudağımı emmeye başlamıştı , bir süre öptükten sonra dişlerini dudağıma geçirdi . Kanatmış olmalıydı , dudağımı yalayıp geri çekildi . “Özür dilerim , biraz kanadı” konuşabilecek halim yoktu , onun dudaklarına bakmaya devam ediyordum . Nereye baktığımı fark edince dudaklarını yaladı “Geri çekilmese miydim acaba” elimi çenesine koydum , sakalları hafif uzamıştı “Kusura bakma dayanamıyorum” deyip öpmeye başladım . Kalbim küt küt atıyordu , zarar göreceğimi bile bile bu adama kalbimi verdim . Hiç tanımadığım bu adam bir anda her şeyim ve herkesim olmuştu, şimdiyse o adam zehirli dudaklarının zehrini dudaklarıma sürüyordu .• Bölümle ile ilgili fikirleriniz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cam kelebek
Teen Fiction"Cam kelebekler masumiyeti temsil eder , aynı senin gibi benim güzel eşim" ~ Pars Alkan ~