Hak etmek neyle ölçülür ? Bir sevgi hak edilir mi ? Ya da sevgiyi hak etmediğinize nasıl karar verirsiniz ? Ben çok küçükken karar verdim buna, annem ölmüş. Babam beni dadılara emanet etmiş , teyzem vardı sadece yanımda . Her durumda yanımda olan kahramanım , beni çocuklarından ayırmadı fakat ben her zaman o sevgiyi hak etmediğimi düşündüm . Kimdim ki ben , bu sevgiyi hak etmiyordum . Saye Bektaş , babası tarafından terk edilmiş bir kız çocuğu. Uyandığımda henüz gözlerimi açmadan duyduğum nefes ve kalp atış sesi ile gülümsedim , o buradaydı . Tam olarak göğsünün üzerinde uyanmıştım , aşık olduğum adamın kalp atışları uyandırmıştı beni kabus dolu uykumdan . Ona binlerce kez minnettardım , o bu küçük kız çocuğunun yaralarını bilmese de fark etmeden sarıyordu. Bir de bilse kim bilir neler yapacaktı , kafamı ona doğru çevirip ona bakmaya başladım. Çok güzel uyuyordu, kirpikleri adeta ipekten gibiydi. İçimdeki kirpiklerine dokunma isteğini susturmam gerekiyordu fakat engel olamadım . Tek parmağımı yavaşça upuzun olan kirpiklerine yaklaştırıp dokundum , adeta rüya gibiydi . Derin bir nefes aldım, ciğerlerime dolan onun kokusuydu . Ben böylesine kapılmışken acaba o ne düşünüyordu benim hakkımda, “Bana ne kadar iyi geldiğini bilemezsin , yaşadığımı hissediyorum şu bir kaç gündür. Keşke daha önce çıksaydın karşıma” ben kendi kendime konuşurken Pars derin derin nefesler alıyordu . Galiba uyanmak üzereydi , yavaşça yanından kalktım ve banyoya girdim . Banyodan çıktığımda hayla uyuyordu , odadan sessizce çıkıp mutfağa indim . Her zaman o bana bir şeyler hazırlıyordu , bu gün sıra bendeydi . Dolaba baktığımda sadece sebze ve vegan yiyecekleri vardı, bu adam gerçekten çok düşünceliydi . Ona da vegan hayatı yaşatıyordum resmen , dolaptan çıkarttığım yulaf ve badem sütüyle bir şeyler hazırlayacaktım . Nerede yanlış yaptım bilmiyorum ama bir anda her yer savaş alanına döndü , o sırada odadan Pars’ın bağırmasını duydum “Saye , neredesin güzelim?” Aşağıya inmemesi gerekiyordu , “Ben geliyorum şimdi hayatım , gelme sen” ben az önce Pars’a iltifat mı etmiştim gerçekten. Ben baya değişmeye başlamıştım, hızlıca etrafı toparladığımda koşarak yukarıya çıktım. Odaya girdiğimde Pars yatağa uzanmış elindeki telefon ile uğraşıyordu fakat elindeki telefon bana aitti , telefonumu karıştırıyordu . Odanın ortasında durmuş ona bakarken gözlerini telefondan ayırmadan konuşmaya başladı “ Bu Sedat , senin eski sevgilin miydi?” Baya bir mesaj okumuştu , “Birincisi Sedat değil Selim , ikincisi sen benim telefonumu neden kurcalıyorsun Pars Alkan bu yetkiyi sana kim veriyor?” Tek elindeki telefonu yana doğru yatırıp bana baktı “Türkiye belediyesinin nikah memuru veriyor bana bu yetkiyi ayrıca ben soruma cevap alamadım , bu şekilsiz senin eski sevgilin mi?” Cevap almadan beni rahat bırakmayacaktı . Yatağa yaklaşarak telefonu almak için ona doğru elimi uzattım , telefonu daha çok uzaklaştırdı “Evet Pars , yaptım öyle bir hata . Lisede sevgiliydik , rahatladın mı artık verebilir misin bana telefonumu?” Telefonu bana doğru uzattığı sırada telefon çalmaya başladı , telefonu geri çekti ve ekranda yazan ismi okumadan telefonu açtı “Alo Saye hanımın telefonu , ben kocasıyım buyurun kimsiniz?” Gülmemek için kendimi zor tutuyordum , “O zaman biz bir saate çıkarız , siz adresinizi söyleyin ben sizi aldırayım. Buluşulacak mekana getirsinler sizi” bir kaç saniye sonra telefonu kapatıp bana doğru uzattı . Gerçekten psikopata bağlamıştı “Arayan Peri’ymiş , hadi bir an önce hazırlanıp çıkalım orada yaparız kahvaltımızı bir tanem” kızmak isterken sesimi dahil çıkaramıyordum , öyle masum bakıyordu ki . “Sen hastasın , az önce benden habersiz telefonumu karıştırdın ve yetmezmiş gibi bana gelen aramaya cevap verdin” dediğimde beni dinlemeden gardırobun başına dikilmiş kıyafet seçiyordu “Evet yavrum deliyim ama sana demiyim” gardıroptan çıkarttığı kıyafetleri yatağın üzerine fırlattı ve üzerini çıkartmaya başladı . Ona bakmadan gardıroptan çıkarttığım mavi kot pantolon ve beyaz sıfır kol crop ile hızlıca banyoya gittim , ben banyodan çıktığımda pars çoktan üzerini değiştirmişti. Birlikte evden çıktığımızda kapıda korumalar vardı , Pars onları geri çağarmış olmalıydı . Gideceğimiz mekana doğru ilerlerken arkada iki siyah araba daha olduğunu fark ettim , “Korkma prenses onlar benim adamlarım” gözünü bir saniye dahil yoldan ayırmıyordu . Mekana vardığımızda Peri ile benim sürekli geldiğimiz bir yer olduğunu görünce biraz olsun rahatladım, burası bir arkadaşımıza aitti. İçeriye girdik ve denize uzanan balkon kısmında bir masaya oturduk , Pars yanımda deniz tarafında oturuyordu. Bir kaç dakika sonra Peri yanında mekanın sahibi olan Alp ile içeriye girdi ve bize doğru yaklaştılar , ayağa kalkıp önce Periye ardından da Alp’e sarıldım . Alp’in gözü arkamda hayla oturan Pars’taydı , “Naber Pars” elini ona doğru uzattığında şaşırmıştım . Pars’a döndüğümde ayağa kalktı ve Alp’in elini sıktı , “İyidir Alp senden” bunlar ne zamandır tanışıyordu ki bu kadar samimiler . Masaya oturduğumuzda Pars ve Alp karşı karşıya oturmuşlardı , “Bayağı oldu abi görüşmeyeli nerelerdesin sen , pederin ölümünden sonra yok oldun ortalıktan . Başın sağ olsun bu arada kardeşim” Periyle neler olduğunu anlamayan gözlerle onlara bakıyorduk “Ne olsun işte abi ya , iş güç derken yaşıyoruz bir şekilde. Valideye bakıyorum, kardeşimle uğraşıyorum falan” kardeşi olduğunu şu anda öğreniyordum . “Ah be Mualla sultan az dövmezdi bizi , eve geç geliyoruz diye. Melis de büyümüştür koca kız olmuştur şimdi , peşimizde dolanırdı ağabey bende geleyim diye.” Bunlar nerden tanıyordu birbirlerini bilmiyordum ama eskiden çok yakın oldukları belliydi . Alp bana döndüğünde gözü masanın üzerinde duran elimdeydi “Bir dakika yoksa , Pars sana evlendi diyorlardı kardeşim. Saye ile mı evlendin sen?” Pars konuşmadan söze başlamıştım “Alp sen de iyice takıldın Pars’a bizi unuttun, yeni evlendik biz uzun mesele anlatırım bir ara” Pars Alp’i tanıdığıma şaşırmış gibiydi , “Siz nerden tanışıyorsunuz Saye ile Alp?” Alp gülümseyerek bakışlarını Pars’a çevirdi “Saye benim biriciğimdir tabi Peri de öyle , biz üçümüz çocukluktan hatta bebeklikten tanışırız . Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez, ama size darıldım kızlar beni düğüne çağırmadığınız için.” Yüzünde sahte bir küsmüşlük ifadesi vardı . Alp her zaman bizim yanımızda olmuştu, bizden büyük olduğu için de hep bizi korurdu . Anlamadığım bir şeyler vardı “E siz nerden tanışıyorsunuz?” Pars bana bakıyordu “Çocukluktan güzelim , sizin kadar eski olmasa da var bizim de bir o kadar mazimiz” sipariş vermemiştik fakat masaya kahvaltı tabakları ve birer fincan kahve getirildi, Pars yapmıştı yapacağını. Bir şeyeler yerken Alp Pars ile olan anılarını anlatmaya devam ediyordu, “Bir ara çok iyi hatırlıyorum on – on beş yaşlarındayız , bir kız vardı Pars’ın aşık olduğu ama kız afeti derya öyle güzel. Ben bu kızı hiç görmedim, Pars’ın anlatmasına göre öyleymiş. Bir gün okulun bahçesindeyiz , ben kantine gittim bunu da bıraktım bahçede . Bir kaç saniye sonra bi gürültü koptu arkada bi baktım bizim Pars çocuğun birini almış altına yumrukluyor , bi yandan da sayıklıyor . Koşa koşa gittim yanına , bunu çektik işte çocuğun üstünden . Diyorum anlat ne oldu ,bu kitlenmiş konuşmuyor bu sefer ben buna tokat atmaya başladım . Bu açıldı dedi ki hiç unutmam” aynı anda konuşmaya başladılar “Yengene sarkıyordu şekilsiz” ikisi de gülmeye başladı, “Olay da şuymuş bunun sevdiğine Selim diye bi çocuk çikolata almış , kız da istememiş çocukta zorlayınca bizimki delirmiş” Peri ile bir birimize bakmaya başladık “Tahmin ettiğim şey mı?” Diye sordu Peri bana bakarken , onu onaylayacak şekilde kafamı salladım “Peki Pars bu kızın maviş maviş gözleri var mıydı?” Bu soruyu ona bakarak sormuştum , Pars bir süre öylece donup kaldı “Sen ciddi misin?” Diye sorduğunda evet anlamında kafamı salladım . Alp ne olduğunu anlayamamıştı , Peri ona döndü ve anlatmaya başladı “Hatırlıyor musun sana bi ara bir şey anlatmıştık, Saye ’ye birisi sarktı diye . Hatta seni zor zapt etmiştik , senin anlattığın olaydaki o afeti derya Saye” Alp de Pars da donmuş gözlerle bana bakıyordu. “Hatta size bir şey daha söyleyeyim” aklımdaki şeyi söyleyecekti “Peri sakın , valla kardeş falan demem atarım seni denize” Peri yavaşça ayağa kalktı ve sandalyesini masaya doğru itti, Alp’in arkasına geçip ellerini Alp’in omuzlarına koydu “Hatta Saye’nin anlata anlata bitiremediği , siyah saçlı yeşil gözlü çocuk vardı ya . Saye’yi kurtaran hatta Saye’nin çocukluk aşkı olan , bu durumda o da Pars oluyor. Koru beni Alp , yoksa bu kız beni öldürecek.” Tam ayağa kalkacağım sırada gözüm kapıya kaydı , bir gürültü kopuyordu. Pars hızlıca ayağa kalkıp beni arkasına aldı , bu gelenler Pars’ın adamları değildi. Üstlerinde siyah takım elbiseler vardı , bize doğru yaklaştıklarında ikiye ayrıldılar ve aralarından orta yaşlarda bir adam çıktı.
♡
Zaman bi çember gibidir , yaşananlar tekrar edilir tek değişen kişilerdir. Her şey tekrardan yaşanır fakat insan oğlu bundan bir ders çıkarmaya yeltenmez bile , doğru ya belki de her şey bu yüzden tekrarlanır. Bir şeylerden ders çıkarılsa bu döngü elbet bozulabir ya da artık alışkanlıktan normal olarak karşılar olayları . Karşımızda duran adamı tanımıyordum , otuz beşlerinde uzun boylu sarışın bir adamdı . Benim kopyam olan mas mavi gözleri vardı , elindeki silahı Pars’a doğrultmuştu. Pars’a bakarak sırıtıyordu “Vay vay vay Pars Alkan” ukala tavrı Pars’a göre çok korkunçtu , elindeki silahı indirdiğinde öne doğru bir kaç adım attı . Kafasını eğip Pars’ın arkasında duran bana baktı , elini kaldırıp bana doğru salladı “Selam Sayeciğim , hatırladın mı beni?” Hatırlamakta zorluk çekiyordum , hayal gibi bir kaç şey zihnimde canlandı . Sarışın mavi gözlü bir erkek çocuğu , evimizin bahçesinde top oynuyoruz . Aynı çocuk bu sefer babamdan dayak yiyor ve aynı çocuk bu sefer de yetimhaneye bırakılıyor gözlerimin önünde , beynimde oturmayan yerler vardı . Bu adam gerçekten kimdi ? Öylece bana bakıyordu , boş boş baktığımı anlayınca geri çekilip Pars’a döndü “Sen de bana ait olan bir maviş var Pars Alkan , onu geri almaya geldim” Pars bi anda silahı adamın kafasına dayadı ve yere çökmesini sağladı “Sen kim oluyorsun da benim karım hakkında konuşuyorsun” Pars’ın gözü dönmüş gibiydi , biçimli çenesi sürekli kasılıyordu . Korumalar silahlarını Pars’a çevirdi, “Şşşşş indirin silahları , eniştemiz o bizim. Değil mi küçük enişte” kafasında silah olmasına rağmen hayla alay edebiliyordu . Adam bana bakıyordu , “Hadi ama Saye unutmuş olamazsın , annenin üvey oğlunu.” Bütün gözler bana dönmüştü . Annemin başkasından olan üvey oğlu , anneme sinirli olduğum tek konu babama olan ihanetiydi . Babam ne kadar bana babalık yapmamış olsa da anneme kör kütük aşık bir adamdı , sadece beni sevmezdi. “Sen benim ağabeyim falan değilsin annemin bir hatasısın sadece” Adam kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı , “Annemize hakaret etmeyi bırak Saye , her şey o ibne baban yüzünden oldu . Annemiz o adamın kirli işleri yüzünden öldürüldü , annemiz ölmedi öldürüldü.” Pars’ın eli hayla tetikteydi , yanına gittiğimde belinde olduğunu bildiğim diğer silahı çıkarttım ve adamın kafasına dayadım “Ya şimdi defolup gidersin , benden ve çevremden uzak durursun ya da şu an senin leşini sererim ortaya.” Pars dahil yaptığım hareketle şaşkın şekilde bana bakıyordu . Pars kendi silahını beline yerleştirdi ve geri çekildi “O şerefsiz parayla seni satmadı mı bu herife, sen nasıl olur da hayla baba dersin o pezevenge” alaylı tavrından eser kalmamıştı, elimi tetiğe getirdim “ Babam şerefsiz olabilir ama anneme kör kütük aşıktı , onun kılına zarar gelse dünyayı yakardı . Sen babamı çok yanlış tanımışsın.” Yavaşça ayağa kalktı. Silah göğsüne denk geliyordu , “Silah kullanmayı da o mu öğretti sana , seni de kullandı mı piyon gibi adamı niyetine Saye” evet silah kullanmayı babamdan öğrenmiştim. “Adının anlamını biliyor musun Saye , sana o adı ben koydum ben.” Adımın anlamını elbette biliyordum “Adımı bana annem verdi.” Mavi gözleri benimkinin aksine açık renkti “Senin adını ben koydum ufaklık, senin adın gölge demek. Benim gölgemin altında büyümen için, o pezeveng baban beni daha on yaşındayken annem daha yeni ölmüşken yetimhaneye bıraktı . Hiç mi hatırlamıyorsun seninle geçirdiğimiz vakitleri , ağabey ağabey diye peşimde gezdiğin zamanları Saye” gerçekten insanın sinirlerini germek için yaratılmıştı . Ona doğrulttuğum silahı tam kalbinin üzerine koydum, “Sana son kez söylüyorum Savaş Güçlü , benden ve çevremden uzak dur.” Güçlü kendi babasının soy adıydı ve o bu soy adı taşımasına rağmen duyunca sinirleniyordu. “Tekrar geleceğim Saye , seninle oturup konuşacağız ve seni parayla satın almış olan bu şerefsizin elinden alacağım” Pars ileriye doğru atılmak üzereydi ki elimle onu geri ittim , “Pars benim kocam ve ben Saye Alkanım. Kocam hakkında saçma sapan konuşmayı kes Savaş” dişlerini sıkmaya başladığında çenesi kasıldı. Adamlarını da alıp mekandan çıktı.
♡
Gecenin karanlığında odaya vuran bahçenin ışığı uyanmama neden oldu , kısık gözlerle etrafa bakındığımda odada tek olduğumu fark ettim . Yavaşça yattığım yerden doğrulduğumda bir ses duydum , ağlama sesi geliyordu fakat insan değildi. Yavaş yavaş merdivenlerden indiğimde mutfağa yöneldim , bahçeye acılan cam kapının önünde ağlamaktan harap olmuş küçük bir köpek yavrusu vardı. Daha yeni doğmuş olmalıydı , kapıyı açtığımda dışarının soğuğu vücudumun irkilmesine sebep oldu . Ürkütmemek için yavaşça dizimin üzerine çöktüm ve minik beyaz yavruyu kucağıma aldım , kalbi yerinden çıkacak gibi çırpınıyordu . Sessizce kapıyı kapattım ve üst kattaki banyoya çıktım , musluktan akan suyu ılıştırdım ve onu güzelce yıkadım . Patileri çamur içerisindeydi , biraz olsun kalp atışları sakinlemişti. Onu banyoda bulduğum bir havluya sardıktan sonra yatağın üzerine yatırdım ve mutfağa indim. Daha çok küçük olduğu için mama yiyemezdi , bir hafta önce yaşananlar nedeniyle Pars ile birlikte bir süreliğine Pars’ın şehir dışındaki evinde kaldığımız için de buzdolabında hiç bir şey yoktu. Gözlerim duvardaki saate kaydı , gece yarısı üçü gösteriyordu . Pars ortalıklarda yoktu , salondan geri dönerken önünden geçtiğim kapalı kapının arkasından ses geldiğini fark ettim . Adımlarım olduğu yerde durdu , kapıya doğru yöneldim ve elimi kapının kulpuna koydum . Ses gelmeye devam ediyordu , açıp açmamak konusunda karasız kaldım . Bu oda daha önce dikkatimi çekmemişti , kulpu yavaşça aşağıya indirdim ve kapıyı biraz araladım . İçeriye baktığımda sadece bir ışık hüzmesi vardı , gözlerim odanın içerisinde dolandığında onu gördüm . Yerde oturuyordu , önünde masaya benzer bir şeyin üzerinde açık bir kitap vardı . Duyduklarımdan anladığım kadarıyla Kur’an okuyordu . Kapıyı kapatırken farkında olmadan sert kapatmıştım, hızlı adımlarla mutfağa gittim . Mutfağa doğru gelen adım seslerini duyduğumda buz dolabına doğru yöneldim ve sanki orasıyla ilgileniyormuş gibi boş boş içerisine bakmaya başladım , ellerini belimde hissettiğimde irkildim . Çenesini başımın üzerine yerleştirdi , derin bir nefes aldı “Dolapta hiç bir şey kalmamış , sabah olunca alışverişe çıkalım güzelim” sesi oldukça tok bir o kadar da sakin geliyordu kulağa . Gelen ağlama sesiyle daldığım düşüncelerden uzaklaştım , yavru köpeği unutmuştum . Pars’ın elleri gevşedi ve sesin geldiği tarafa doğru kafasını çevirdi ardından bana baktı “Bu ses ne?” diye sordu , bakışlarımı ona doğru çevirdiğimde bana bakıyordu “Bende seni arıyordum söylemek için , bahçede bir köpek yavrusu buldum . Çok ağlıyordu , dayanamadım . Aldım içeriye, yıkadım şu anda da yukarıda odada .” Pars şaşırmış gözüküyordu fakat belli etmemeye çalışıyordu . Birlikte yukarı çıktık , kapıyı açtığımızda kapının dibinde bekleyen yavruyla karşılaştık . Ağlamaktan harap olmuştu , Pars yavaşça tek dizinin üzerine çöktü ve onu kucağına aldı , Pars’ın kucağına direkt yatmıştı. Pars ona çok yoğun şekilde bakıyordu , “Acıkmış olmalı” dediğinde bakışlarımı köpekten ayırıp ona çevirdim . Kafamı olumlu anlamda salladığımda Pars düşünceliydi , “Güzelim mutfaktaki buz dolabının en altında süt olması gerekiyor onu alıp gelir misin?” tamam anlamında kafamı salladım ve hızla aşağıya indim . Biraz aradıktan sonra sütü bulmam ile hızla yukarıya çıktım , Pars yavru kucağında yatağın ortasında oturuyordu . Yanına gidip sütü ve mutfakta bulduğum metal bir kabı önüne koydum, Pars cam süt şişesinin kapağını açtı ve birazını kaba boşalttı, kabı yavrunun önüne doğru uzattı. Kokusunu alır almaz içmeye başladı, gerçekten çok acıkmıştı . Pars , o sütü içerken onu yanıma bıraktı ve odadan çıktı , geri geldiğinde kucağında bir minder ve sığ bir kase vardı . Bunları nereden bulduğunu anlayamadım , Pars yavruyu mindere yatırdı . Elindeki diğer kaseye doldurduğu suyu ve içerisinde süt olan kabı da minderin yanına koydu, yatağın üzerini toparlayıp yanıma oturdu. İkimiz de yavruya bakıyorduk , bakışlarımı ona çevirdim “Bu eşyalar nereden çıktı?” gece siyahı olan o gözleri ile bana baktı “Eskiden yani bir yıl önce falan bir köpeğim vardı , açık kalan bahçe kapısından çıkmış o sırada da araba çarpmış işte .” bu duyduğum ile yutkunmakta zorluk çektim . Pars anlamış olacak ki konuyu değiştirmek için konuşmaya başladı “Sabah olduğunda yavruyu bir veterinere götürürüz güzelim , ardından da alışveriş yaparız olur mu?” ona gülümseyerek onaylar şekilde kafamı salladım . Pars yataktan kalktı ve banyoya girdi , ben de o gidince yatağa yattım. Bir kaç dakika sonra yatağın diğer tarafının çökmesiyle yanıma yattığını fark ettim , beni kendisine doğru çekti ve saçlarımdan derin bir nefes alıp öptü . Kafam göğsüne denk geliyordu , iyice ona sokuldum . Pars Alkan benim sadece mecburi kocam değil aynı zamanda da çocukluk aşkımdı , önceden ona hayranlıkla bakarken şimdi ise kalp sesini kendi kulaklarımla dinleyebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cam kelebek
Teen Fiction"Cam kelebekler masumiyeti temsil eder , aynı senin gibi benim güzel eşim" ~ Pars Alkan ~