4. Bölüm

18 7 0
                                    

İnsan kaybetmeden anlamazmış elindekilerin kıymetini , elinden kayıp gittikten sonra kıymete binermiş bağazı şeyler . Uyandığında nerden bilebilir ki insan annesinin yaşayabileceğini , garantisi var mıdır iki saniye önce aldığın nefesi verebileceğinin. Ölüm en ağırıdır ayrılıkların , kalbini kırdığın kişinin ölümünü duymak ise bir faciadır . Kendini ne kadar uğraşırsan uğraş haklı bulamazsın. Sabah zar zor uyandım , Pars arkamdan bana sarılıyordu. Ona doğru döndüm , elimi yanağına koyup yeni yeni çıkan sakallarını okşamaya başladım . Çok güzel uyuyordu , dayanamayıp dudaklarına bir öpücük kondurdum . Bir anda beni tutan kolları sıkılaştı , kafam göğsüne denk geliyordu . Derin bir nefes aldı “Günaydın küçük prensesim” saçlarımı kokluyordu , kollarını biraz gevşetip yüzüme baktı , sırıtıyordu “Senden bir şey isteyebilir miyim?” Diye sorduğumda kafasını salladı. Kollarımı boynuna doladım “Beni mezarlığa götürür müsün?” Tekrar kafasını salladı ve bana sıkı sıkı sarıldı , saçlarımı tekrar kokladı “Kahvaltı yapalım , hemen gideriz” ben bu adamı hak edecek ne yapmıştım . Yataktan kalktığımızda üzerimizi değiştirdik , gardıropta bulduğum siyah sırt çantasını yanıma aldım. Aşağıya indiğimde Pars salonda beni bekliyordu, yanına gittiğimde ayağa kalktı “Hadi çıkalım , dışarda yeriz” kafamı salladığımda beklemediğim anda elimi tuttu . Elimi geri çektiğimde sorar gözlerle bana bakıyordu , “Bu gün değil” dediğimde tebessüm ederek eliyle bana öne geçmemi işaret etti. Ana kapıdan dışarıya çıktığımda hava oldukça soğuktu neyse ki üzerime palto almıştım , Pars’ın siyah cip tarzı olan arabasına doğru ilerledim . Arabanın yanına geldiğimde Pars uzaktan kumandayla arabayı açtı , ön koltuğa yerleştiğimde o da şoför koltuğuna oturdu . Arabayı çalıştırdıktan bir süre sonra küçük bir butik pastanenin önünde durdu , Pars arabadan inip bana arabada kalmamı söyledi . Bir kaç dakika sonra arabaya geldiğinde elinde bir adet kese kağıdı ve iki karton bardak vardı , bardaklardan bir tanesini bana doğru uzattı . Kokusundan anlaşıldığı üzere içerisinde kahve vardı , Pars diğer bardağı ve kese kağıdını da bana verip arabayı biraz ilerideki deniz kenarına çekti. Bardağı ona verdiğimde kese kağıdını açtım , kuruvasanları görünce hayal kırıklığına uğradım “Asma yüzünü onların hepsi vegan , rahatsız olacağın bir şeyi yedirmem sana” gülümseyip kuruvasanlardan bir tanesini ona doğru uzattım . Elimdeyken kuruvasanı ısırdı , “Gerçekten güzelmiş , senin kadar olmasa da güzel” dediğinde elimden kuruvasanı aldı . Elimizdekileri biriktirdiğimizde Pars çoktan mezarlığa doğru yol almıştı , geldiğimizde arabayı park etti ve araçtan indik . İçeriye girmeden önce çantaya koyduğum siyah şalı saçlarıma attım , Pars hayran hayran bana bakıyordu . İçeriye girdikten bir kaç dakika sonra adımlarım duraksadı , mezar karşımdaydı . Hızlı adımlarla mezarın yanına gittim “Annem ben geldim” gözlerim çoktan dolmuştu , mezarın yanına üzerimin kirlenmesini önemsemeden oturdum . “Annem özür dilerim gelemedim yanına , anlatacağım ama neden gelemediğimi.” İsminin yazdığı mezar taşının üzerini sildim , parmaklarım titriyordu “Ah be annem neden bu kadar erken terk ettin beni , ben sensiz ne yapacağımı hayla bilemiyorum . Sen gittiğinden beri ben hiç büyümedim anne , ben hayla sekiz yaşındayım.” Göz yaşlarıma hakim olamıyordum “Anne biliyor musun ben evlendim” mezarın toprağına doğru yaklaşıp fısıldadım “Annem istemeyerek evlendim ama o çok iyi bir insan . Hem bak burada , orada duruyor bak” Parsa dönüp gelmesini işaret ettim , Pars yanıma gelip benim yanıma dizlerinin üzerine çöktü. “Annem bak evlendiğim adam . Pars bu da annem Tomris Bektaş, ismimi bana veren kadın” Pars bir bana bir de mezara bakıyordu . Derin bir nefes aldı , ben hayla ağlamaya devam ediyordum “Artık bana emanet efendim , gözünüz arkada kalmasın.” Onun sözleriyle daha çok ağlamaya başladım .
                                        ♡
Gözlerimi açtığımda beyaz bir tavana bakıyordum , etrafa bakındığımda koltukta oturan Pars’ı gördüm . Başı yere eğik şekilde yere bakıyordu , “Pars” ona seslendiğimde bana doğru baktı . O an gözlerindeki o mutluluğu görebilmiştim , ayağa kalkıp yattığım yatağın kenarına oturdu . Eli saçlarıma gitti , gözleri kızarmıştı . Pars Alkan benim için mı ağlamıştı ? Hayır hayal görüyor olmalıydım, “İyisin değil mi güzelim?” Tebessüm ederek evet anlamında kafamı salladım . İçeriye hemşire girdiğinde hastanede olduğumuzu anladım , hemşire yanıma gelip kolumda bulunan serumu kontrol etti “Doktor hanım gelip size bilgi verecek” deyip odadan çıktı . Pars’ın eli hayla saçlarımı okşuyordu , bir süre sonra kapı çalındı ve içeriye orta boylarda , tesettürlü bir doktor girdi . Gülümseyerek bana yaklaştı , “Saye hanım , durumunuz iyi fakat yapılan tahliller uzun zamandır ilaçlarınızı almadığınızı gösteriyor. Bu durum tansiyonunuzun düşmesine sebep olmuş , üzüntü nedeniyle de tetiklemiş gözüküyor . Sakinleşmeniz için bir serum yaptık , bittikten sonra çıkabilirsiniz” doktor odadan çıktıktan sonra Pars bir açıklama yapmam için beni göz hapsine aldı . “Psikolojik ilaç kullanıyorum ben , yani kullanıyordum. Yaklaşık bir haftadır kullanmıyorum” Pars’ın kaşları çatıldı, derin bir nefes aldı “Eve gidince soracağım ben sana , ilaçların adını biliyor musun bücür?” Sesi sertti . En masum yüz ifademi takınarak kafamı olumlu anlamda salladım , bir süre sonra serum bitti ve hastaneden çıktık . Eve gidene kadar ikimiz de konuşmamıştık , arabadan inerken telefonumun üç gündür kapalı olduğu aklıma geldi . Eve girdiğimizde salon geçip oturdum , telefonumu şarja takıp açtım . Telefon açıldığında bildirim yağmuruna tutuldum , 142 arama ve 237 mesaj vardı . Aramalar ve mesajların yarısı Peri’den diğer yarısı da teyzemdendi , direkt Peri’yi aradım. Daha ilk çalışa telefonu açtı “Saye neredesin kızım sen üç gündür , senden haber alamayınca delirdim .” Çok korkmuştu “İyiyim Peri hatta gayet iyiyim hatta hiç bu kadar iyi olmamıştım” dediğimde aşırı derecede huzurluydum “Neredesin peki , Selim seni görmüş dün bir yazılım şirketinde” sesinde ki merak duygusunu çok rahat anlayabiliyordum , “Yağrın buluşalım her şeyi anlatacağım sana” mutfaktan Pars’ın sesini duydum “Güzelim aç mısın , bir şeyler hazırlayayım mı sana?” Ona cevap verecektim ki Peri Pars’ın sesini duymuş olmalıydı  telefonun ucunda kıkırdıyordu “Aç değilim canım” cevap verdiğimde Peri hayla gülüyordu “Saye ben kapatayım istersen telefonu , sizin işiniz var gibi” gülmekten konuşamıyordu . “Peri sus kızım , sus gülme . Kapatıyorum Pars geliyor arayacağım seni tekrar” telefonu kapattığımda Pars salona girip elindeki şu bardağını ve ilaç poşetini ahşap sehpanın üzerine koydu , “Telefondaki kimdi bücür?” Bir yandan bana soru sorarken bir yandan da poşetten çıkarttığı bir ilaç kutusunun dışını okuyordu “Arkadaşım Peri , telefonum üç gündür kapalıydı ya merak etmiş.” Kafasını salladı , kutunun dışını okurken çok dikkatliydi . Diğer ilaçları da okuyunca küçük kutudaki uyku ilacımın kapağını açarak içerisinden bir tane aldı ve suyla birlikte bana uzattı , bir ona bir ilaca bakıyordum “İçmek zorunda mıyım , uyku ilacı o. Onu alınca yağrın öğlene kadar uyurum valla” Pars’ın çenesi kasılmıştı . “Saye aç güzelim ağzını , hadi” dediğinde ilacı ağzıma doğru uzattı , istemeyerek ağzımı açtım . İlacı ağzıma koyduktan sonra bardaktaki suyu içirdi, dudağımda kalan suyu baş parmağı ile sildi . Diğer ilacı da aynı şekilde içirdiğinde artık temasları ile kendimi kaybetmek üzereydim , kıpırdamadan dudaklarına bakıyordum . İlaç kutularını poşete koyarken onu izliyordum ama kendimden geçmiştim “Bu nasıl bir asalet be vicdansızın evladı” yanlışlıkla düşüncelerimi sesli söylemiştim , Pars ne söylediğimi anlamamış gibi bana bakıyordu “Kusura bakama sesli düşündüm” dediğimde arkasına doğru yaslandı ve vücudunu bana doğru çevirdi . “Ney düşünüyorsunuz bakalım hanımefendi?” Şimdi nasıl söyleyeyim ki ben sana seni öpmek istediğimi , uykum gelmiş gibi esnedim “Uyusak diyordum , malûm bu gün yorucu geçti.” Masum masum sırıtıyordum . Pars olumlu anlamda kafasını salladı , birlikte odaya çıktığımızda Pars gardıroptan çıkarttığı bir eşofman altını yatağın üzerine bıraktı ve üzerindeki gömleğin düğmelerini açmaya başladı . Yanına yaklaşıp onu durdurdum “Pars ne yapıyorsun , odanın ortasında mı soyunacaksın?” Dediğimde dediklerime anlam veremez şekilde bana bakıyordu “Saye burası bizim odamız, bırak da üzerimi rahat rahat değiştireyim . Banyoda uğraştırma beni” dediğinde düğmelerini açmaya devam ediyordu , arkamı döndüğümde gülmeye başladı . “Dön hadi dön giyindim , arkadaş kendi karım benden utanıyor” dediğinde ona doğru döndüm , sadece altında koyu renk bir eşofman vardı . Kasları düpe düz gözümün önündeydi “Sen nesin be mübarek” boş bulunup yine sesli konuşmuştum , Pars gülerek yanıma yaklaştı . Ağzıma koyduğum elimi alıp boynuna koydu , onun elleri belimdeydi “Utanmana gerek yok maviş , kocanım ben senin” dediğinde daha çok dibime girdi. Gözleri sürekli dudaklarımdaydı, öpmek için yaklaştığı sırada geriye giderek ondan uzaklaştım “Sen çok pis alıştın bu öpmeye haberin olsun Pars Alkan” konuşurken gülüyordum . Bana doğru yaklaştı , geri geri giderken duvara yapıştım . Hayla gözleri dudaklarımdaydı ve gelmeye devam ediyordu “Alıştırdın Saye Alkan , alıştırdın” deyip bir kez daha öpmeye kalktı , bu sefer kaçacak yerim yoktu o yüzden gözlerimi kapattım ve öpmesini bekledim . Sinirle derin bir nefes aldı , “Benden kaçmaktan vazgeç , seni istemediğin bir şeye zorlamam merak etme” dedi ve geri çekildi . Ardından odadan çıktı , gerçekten sinirlendirmiş olmalıydım . Hızlı adımlarla gardıroba yöneldim ve içerisinden şortlu , saten bir pijama takımı çıkartım . Hızlıca üzerimi değiştirdim ve sessizce odadan çıkıp mutfağa gittim , tezgahın üzerinde duran cam viski şişesinden kristal iki bardağa biraz  koydum . Etrafa bakındığımda bahçedeki koltukta sırtı bana dönük şekilde oturduğunu gördüm , yavaşça mutfaktaki bahçe kapısını açtım ve yanına gittim . Ona fark ettirmeden elimdeki bardaklar ile yanına oturdum , beni gördüğüne şaşırmıştı . Elimdeki bardağın birini ona uzattım “Özür dilerim kocacığım” dediğimde elimdeki bardağı aldı “Bir daha söyle bakiyim , o son söylediğini” bardaktaki viskiden bir yudum aldı . Keyfî biraz da olsa yerine gelmiş gibiydi , “kocacığım” dediğimde konuşturmaması için elimdeki bardağı kafama dikledim. Hepsini tek seferde içtiğim için boğazım yanmıştı , öksürmeye başladığımda Pars elimdeki bardağı alıp sehpanın üzerine koydu . Beni kendine doğru çekerek hafif hafif sırtıma vurdu “Ah be kızım ne diye içersin ki alışık olmadığın şeyi , bir de kafasına dikliyor . Neyine senin viski” dediğinde gülerek kafamı kaldırdım ve ona baktım , “Sana bir şey itiraf edeceğim , sen ilaçları içirirken az daha yapışacaktım dudaklarına haberin olsun” dediğimde bardaktakini tek dikişte içti ve bir anda yanağımdan tutarak dudaklarıma yapıştı . Susuz kalmış gibi öpüyordu , beklemediğim anda öptüğü için karşılık veremiyordum. Yaklaşık bir dakika boyunca öptükten sonra , uzaklaşıp alnını alnıma dayadı “Benden uzak durma bücür” dediğinde gözlerim şişmiş dudaklarındaydı . “Pars odaya çıksak daha iyi olmaz mı , burası çok soğuk” bir anda beni kucağına çekip ayağa kalktı , “Pars ben giderdim” dediğimde çoktan mutfaktan içeriye girmişti. Bir anda adımları kesildi “Güzelim fazla hareket etmesen iyi olur , yoksa iş hiç istemeyeceğin yerlere gidebilir” istemsizce bakışlarım aşağıya inmişti . Gülümseyerek bakışlarımı ona çevirdim , odaya geldiğimizde beni kucağından bırakmadan yatağa yattı . Bacaklarını beline sardığım için şu anda bir bacağım onun koca cüssesinin altında kalmıştı , beni kollarından bıraktı “İstediğin şekilde yatabilirsin güzelim” bacağımı kurtardığımda ona arkamı dönerek biraz uzağa yattım . Belimden tutarak beni kendine doğru çekti , “Ama benden uzak yatamazsın” sırtım onun çıplak göğsüne değiyordu .



Cam kelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin