Hoşgeldin Çaylak

45 4 5
                                    

Ama nafile... Cevap gelmiyordu. Galiba düşündüğüm şey olmuştu. Uçurumun kenarına doğru ilerledim. Aşağı doğru baktığımda bir beyazlık gördüm. Bu Robert'tı. Galiba düşmüştü uçurumdan. Uçurum tahminen 200 metreden fazlaydı. Aşağı inemedim. Sanıyorum yanlızdım artık bu yolda... Bir Robert vardı, O da gitmişti...

*********************************

Ağlıyordum. Deliler gibi ağlıyordum. Haykırırcasına,bağıra bağıra,sanki ses tellerimle zorum varmış gibi umarsızca ağlıyordum... Şu zamana kadar olan tek yoldaşım Robert'ta yoktu artık. Ne yapacaktım? Bilmiyordum...

Bu acı tablo ile tekrar yüzleşmek için kafamı uçurumdan aşağı doğru sarkıttım.
Aşağı baktığımda yine Robert gözüküyordu. Tahminimce şafak vaktine az kalmıştı. Gökyüzünün tonu iyice açık mavi kıvamına gelmişti. O halde kaç dakika Robert'ın yerdeki cansız bedenine baktım bilmiyorum. Bana O'ndan kalan tek şey öğrettikleri idi. Ama biliyordum ki bu öğrettiklerinin yanında öğrenmediklerim Everest gibi kalıyordu.

Hafif bir ürpermeden sonra kafamı doğrultmaya başladım. Tam karşıya doğru baktığımda bir yerleşim yeri gördüm. Evet burası kasabaydı. Nihayetinde varmıştım hedefe. Ama eksiktim. Sevinçli olduğum kadar da üzgündüm. Çünkü yol arkadaşımı kaybedeli 24 saat bile olmamıştı. Ama bunu çabuk atlattım diyebilirim. Çünkü bulmuştum kasabayı. Ama bir yandanda Robert'la beraber alacağımız intikamları düşünüyordum. Ve düşündükçe ağlıyordum.

Çok üzülmüştüm. Hem de çok... Sonra hatırladım ki almam gereken bir intikam var. Hem bir bakımda da sözüm var gibi de düşünebilirdim. Sonuçta Robert'la beraber alacaktık intikamımızı. Ama şimdi o yok ve bana kalmıştı ihale. Bu, içimdeki intikam ateşini daha da alevlendirmiş,beni daha da güçlendirmişti. Robert'ın şokunu atlatıp hemen koyuldum yola.

Az bir süre sonra neredeyse kasabaya varmıştım. Tabi aradan uzun zaman geçmişti. Saç ve sakal birbirine karışmıştı adeta (Multimedyadaki fotoğrafa bakınız).
Kasabaya girdiğim andan itibaren kasabalılar delici bakışlarını üstümden eksik etmiyorlardı. Tabi tanıyamadılar haliyle. Ama daha sonra içlerinden biri tanır gibi oldu.
-Sen kimsin? Diye sordu ürkek bir sesle.
Önce cevaplamadım. Sonra gözlerimi kasabalının gözlerine kilitledim ve
-Seni alakadar etmez...
Kasabalının korkusu daha da artmıştı. Ama bir yandan da bana öfkelendiğini sezebiliyordum. Tekrar sordu;
-Kimsin sen yabancı?
Yüzümdeki alaycı tavırla cevapladım;
-Adım John,Issız John...

Bu cevaptan sonra adamın tedirginliğini ve korkusunu resmen gözlerinden okudum. Benimle yıllar önce dalga geçenler bugün benden kaçacak delik arıyorlardı. Bu beni mutlu etmişti. İntikamın ilk adımını atmıştım.

Bu olaydan sonra bütün kasaba sakinleri benden uzaklaşmaya başladı. Esnaf bana herhangi bir şey satmazdı,insanlar benimle sohbet etmezdi ve bana soğuk davranırlardı. Ama içlerinde biri vardı ki gerçekten iyi bir gençti. Çabuk öğrenen,yetenekli ve bir o kadar da azimliydi. Bu genci kendime çekip kasabalılardan beraber intikam alma yolunda ikna etmeliydim. Bir nevi o benim ajanım olacaktı. O'nu kasabalıların içine sızdırıp benim hakkımda düşünülen ve konuşulan şeylerin bana ulaşmasını sağlayacaktım. Bu fikir aklıma yatmıştı.

Şimdi sırada bu fikri uygulamaya dökmek vardı. O'nu bir kaç gün takip edip en uygun zamanı bekledim. Ve tam 3 gün sonra uygun zamanı bulmuştum. O'nu tenha bir yerde durdurdum. Hemen konuşmaya başladım. İlk işim adını öğrenmek oldu. Adı Deivid'miş. Bu gence hayatımı, başımdan geçenleri ve planlarımı anlatmaya başladım. O,beni oldukça dikkatli dinledi,düşündü ve cevap verdi;
- Sana katılırım,lakin bana bildiğin her şeyi öğretmeni istiyorum. Hem böylece sana daha çok yardımcı olurum.
Tabii ki anında kabul ettim. Çünkü çok makul bir teklifti. Artık ortağımı bulmuştum:
Çaylak Deivid..!

Issız JohnHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin