offended love : seongjoong

"hongjoong'un her şeyi anlatmasını bekle."

iyi okumalar.💕

~
partideki herkes yavaş yavaş gidiyordu. hongjoong ise benim omzumda uyuya kalmıştı. eskiden omzumda uyumayı çok severdi. ben de onu omzumda uyutmayı çok severdim. ben ona bakmayı sürdürürken taeyeon noona yanımıza gelmişti. ilk başta imalı bakışlar atmıştı, sonrasında da konuşmaya başladı:

"selam seonghwa, uzun süredir görüşmüyoruz. bakıyorum da baya büyümüş ve yakışıklı olmuşsun."

"teşekkür ederim noona. sen de hâlâ eskisi gibi güzelsin. ben hongjoong'u uyandırayım."

"hayır, gerek yok. bu gece sen de kalsın."

"tamam noona~"

"hongjoong'un her şeyi anlatmasını bekle. emin ol o da hâlâ sana aşık."

"beklerim. kaç yıl bekledim o süre boyunca da beklerim. bende kalmasına izin verdiğin için çok teşekkür ederim noona."

"kardeşimi çok yorma, tamam mı?"

"hayır hayır. ben o şey için istemedim ki onu. konuşmak istediğim içindi."

"tabi tabi öyledir."

"iyi geceler seonghwa."

"iyi geceler taeyeon noona."

biraz daha oturduktan sonra hongjoong'u kaldırıp arabaya doğru yürümeye başladım. ablam gelmiyordu, bu beni bir yandan üzerken bir yandan da mutlu etmişti.

hongjoong yürümemek konusunda ısrarcıydı. onu kucağıma almamı istiyordu. onu kucağıma alıp arabaya doğru yürüdüm.

"SEONGHWAAAAAA!!!"

"efendim san? bağırma çocuk uyuyor."

"bakıyorum da hızlısın."

"hongjoong'u ben uzun süredir tanıyorum aslında ama detayları şu an anlatamam. başka bir zaman söz anlatacağım."

"tamamdırr. size iyi eğlenceler."
dedikten sonra göz kırpmıştı.

hongjoong'u arabaya bindirirken uyanmıştı fakat hâlâ ayık değildi. onu bindirip kapısını kapattıktan sonrasında sürücü koltuğuna geçmiştim.

arabayı çalıştıracağım zaman onun kemerini bağlandığımı fark ettim. onun kemerini uzanıp kemerini takıp geri çekileceğim zaman beni kendisine çekti.

sonrasında yüzümü kavrayıp dudaklarımızı birleştirdiği zaman yutkundum. neden bunu yapmıştı ki? kendimi karşılık vermemek için tutuyordum ama bu çok zordu. diliyle dudaklarımı ayırdıktan sonra alt dudağımı emmeye başladı.

bunu yapması ile direnmem daha da zorlaşıyordu. kaç yıldır bu dudakları istiyordum ama şimdi bunu yapan o olunca garipti.

her şeyi boş verip ben de ona karşılık vermeye başladım. çilek tadındaki o dudakları çok özlemiştim. onun dudaklarını sömürmeye devam etmek istiyordum ama bu pozisyon hiç rahat değildi. dudağını ısırıp ayrıldım ondan.

"hongjoong, eve gidelim. böyle olmaz."

"tamam yakışıklı."

yakışıklı demesi tuhaf gelmişti. sevgiliyken bile dememişti. galiba alkol yüzündendi. arabayı çalıştırıp hızlıca sürmeye başladım. hongjoong'u kucağıma alıp binaya girdim. asansöre bindiğimde hongjoong kulağıma doğru inleyince yutkundum. bu çocuk kaşınıyordu, gerçekten kaşınıyordu.