Gök gürültüsü geceyi bölerken, yağmur vicdanını yitirmiş insanlığın yerine ağlıyordu.Şimşeklerin saniyelik aydınlattığı şehir, evlerine çekilmiş insanların sessizliği sokak hayvanların uğultusu dört bir yanımı sararken oturduğum kaldırım kenarından duvara daha çok yaslanarak bacaklarımı kendime daha çok çektim. Soğuktan çatlamış elimi cebimde ki son dala götürürken pantolonun kumaşına değen tenim cayır cayır yanıyordu.
Kuru dudaklarıma koyarken son sigaramı sakince yakarak derin bir nefes aldım. Zayıf yüzümden yanaklarımın aldığım nefes ile içime çekildiğini hissetsem de gözlerimi bir kaç saniye önce araba tarafından ezilmiş kediden çekmedim.
Tenha bir sokaktaydım, sokak lambası sadece yolun bir kısmını aydınlatırken kaldırımda kalan ben karanlık kısmında kalıyordum. Arabanın hızla sokağa girmesi yanımdan sevmem için sürtünüp tepki alamayınca giden kediyi ön tekeriyle ezişi kedinin çaresiz çığlığı ve arabanın burayı terk edişine şahit olmuştum.
Belki kalkmam ve o kediye yardım etmem gerekirdi fakat yapamadım.
Bir canlının daha yanımda son nefesini verişine şahit oldum ve yine elim kolum bağlı bir şekilde izledim.
Dudaklarımın arasında ki sigaranın külü koluma düşerken hissettiğim acıyla çığlık atarak gözlerimi kapadım.
Çığlıklarıma engel olamazken bir kaç evin ışığının yandığını fark ettim.
"Yazık yavrucağa yine nöbet geçiriyor olmalı"
"Ne yazığı Meltem! uykularımızı çalıyor kaç gecedir"
"Haklısın valla Suzan, yetimdir öksüzdür dedik sustuk fakat o susmayı beceremiyor"
Camlardan sarkmış kadınlar bağırarak konuşurken bir kaç dakika sonra köşenin başından gelen siren sessiyle çığlıklarımı tutmak istedim, Beceremedim.
Bir kaç dakika içinde polisler yanıma gelirken gözlerimi kapatarak ellerimi yaklaşmamaları için sallıyordum.
"Komiserim nöbet geçiriyormuş ambulansı da aramış mahalleli birazdan burada olurlar" kulaklarım uğuldamaya başlarken daha fazla çığlık atıyordum.
"Madde mi kullanıyormuş?"
"Büyük ihtimalle kullanmıyor komiserim bilinci yerinde ve bizi anlıyor gibi " Komiser başını sallayarak bana yaklaşırken kafamı hayır anlamında sallamaya başladım.
"Bana ismini söyleyebilir misin?" başımı hayır anlamında sallamaya devam ederken daha sakin bana yaklaşmaya devam ediyordu "Bu durumdan çıkmak istiyor musun peki" bu sefer kafamı evet anlamında sallarken hafif tebessüm ederek "Benimle konuşman gerekiyor şimdi sakince ismini söyler misin?" yanıma daha çok yaklaşırken "Zer-rin" çığlık "Ak-sa" çığlıklarım arasında konuşmayı denerken gözlerini samimiyetli açıp kapatarak "Zerrin, yanına gelmeme izin verir misin"
Ambulansta sokağa girerken, reddetmemden aldığı güçle yanıma gelerek titreyen bedenimi yavaşça kucağına alarak ambulansa götürmeye başladı.
Çığlıklarıma hıçkırık sesimle karışırken, bir kez daha çaresizliğime boyun eğdim.
Sakinleştirici yavaş yavaş kanıma karışırken çığlıklarım uyuşan bedenimle durmuştu.
Küçükken gökkuşağı olmak isterdim, onca fırtınanın ardından tek bir güneşle gökyüzünü aydınlatan bir gökkuşağı uçsuz bucaksız. Herkesin gördüğü fakat kimsenin ulaşıp kirletemediği olmak isterdim.