"Kimin bu piç?" elindeki tabancayı korkusuzca, bir zamanlar aşkından divaneye dönmüş kadının alnına dayadı. "Rıza kurbanın olayım, yapma" diz çökmüş bir umut yalvardı kocasına, tabi halen tanıdığı adam varsa karşısında.
"Bana bak, ben aptal değilim. İkimizde gayet iyi biliyoruz ki bu kansız benden değil" saniyelik namlusunu küçücük bedene çevirdi. O bile çocuğun, küçük dilini yutmasına yetecek cinstendi.
"İ-iyi değilsin, sana ilaçlarını getireyim" öfkesi ikiye katlanırken "Deli değilim, o ilaçlara ihtiyacım yok" sakinleştirmeye çalışarak "Değilsin, değilsin" dedi. Bir elini fark ettirmeden yavaşça tetiğe yaklaştırıyordu.
"O bizim çocuğumuz Rıza" dedi, adam dediklerini duymuyor gibiydi "Marat senin oğlun" gözlerini ayırmadan daha da yakınına geldi. "Sedef, şeytanlarım yalan söylediğini fısıldıyorlar kulağıma" dedi, boşuğuna gelen kocasının elindeki silahı bir hışımla çekti.
Panik halinde çocuğunu arkasına alarak geriye savruldu "Uzak dur bizden yoksa-" kahkahalarla "Yoksa öldürür müsün beni?" dedi, "Öldürürüm" parmağını tetiğe yerleştirirken hiç olmadığı kadar kendinden emindi.
"Sana atış öğretirken ne söylemiştim hatırlıyor musun, Sedef?" yutkunarak "Sus" dedi "Kendi katilimi yetiştiriyorum, sevgilim" dedi, titrekçe. Gözlerinden yaşlar akarken o korkunç adamdan eser kalmamıştı.
"Şizofrenin alevlendi yine" dedi kadın, hıçkırıklarının arasında "Ve ben artık kaldıramıyorum" hızla yaklaşan bedenle, tetiği çekmişti. Ona sarılırken acıyla "Ö-ölen bedenim" nefessiz kalmasına rağmen devamını getirdi "Ruhum ensende olucak" dedi, zorlukla.
Vurulan adamın son çırpınışları kolları arasında olmuştu. Yere devrilen bedenle donup kaldı. Dakikalar, saatler geçerken kıprdayamadı bile. Çocuğunun ağlama sesleriyle kendine gelirken "Marat" dedi. Ellerini başına sarmış, delicesine titreyen çocuğunu unutmuştu.
Yanına gidip "Özür dilerim" dedi, ellerini uzattığın da geriye çekilen bedenle durdu. "B-biraz anneni bekler misin?" dedi, hiç bir tepki alamamıştı "Gözlerini kapat annecim" titreyen göz kapaklarını yumdu çocuk.
Ayaklanarak yerdeki bedenin nabzına baktı, atmıyordu. Hızlıca halıya sardı ceseti, sürükleyerek odadan çıkardı. Ne yaptığını gayet farkındaydı, lakin aylardır kocasının ölümünü planlıyordu. Onu orada bırakıp sakince dışarı çıktı, bahçesinin arkasındaki bodrumdan olabildiğince odun taşıdı, tandırlığına.
Üzerlerine benzin serpiştirip, bir kaç adım geriye gitti. Elindeki kartonu tutuşturduğu gibi derin tandırlığa attı. Anında etraf alevlenirken, birisi gördü mü korkusu yoktu, çünkü yolun sonunda olduğunun o da farkındaydı.
Halıyı sürükleyerek kızgın ateşin içine attı, kara kara dumanlar çıkarken, sadece izledi. Yanan derinin iğrenç kokusunu soldu. Yağmur yağdı üzerlerine, öylesine şiddetli yağdı ki yerdeki kan izlerini silemeye gerek bile kalmamıştı. Lakin alevleri söndüremezdi artık damlaları.
Parmak uçlarına çıkmış, pencereden yaşlar içerisinde olan biteni izledi küçük. Ağladı sessizce, yanan babasının ölüsüne. O da biliyordu, bir daha babasının gelmeyeceğinin.
8 yaşındaki bana baktım, eğilip kulağına "Bunlar daha başlangıç" dedim. Gözlerimdeki ışıltı kaybolmuştu, birer ölü kadar cansız bakıyordu, küçük benliğim. "Annem var" dedi umutla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obsesyon -Gay
Teen FictionDünyanın karanlık yüzünde yetişen, Kubilay ve hayatı boyunca küçük bir mum ışığına muhtaç kalan, Marat' ın hikayesi. •Eşcinsel konulu bir hikayedir.