Yoğun geçen haftanın sonunda bir günlük tatilimi Erdem'e ayırmıştım. Kendimi iyi hissediyordum, yanımdaki insanın bunda epey katkısı vardı. Bunun dışında içinde bulunduğum yoğunluk sayesinde daha az düşünüyordum.
Mezarlıktan sonra parka geçtik ve büyük bir bankta oturduk. "Okul nasıl gidiyor?" diye sordum. "Gitmiyor" dedi dalgınca. Ciddileşerek "Erdem" dedim uyarıcı bir tonda. Düşen yüzüne içim gitsede, devam ettim. "Kurtar kendini oğlum" dedim.
Sırtını dikleştirerek "Doğru diyorsun, haklısın ama-" sözünün sonun nereye varacağını bildiğimden lafını kestim. "Aması yok Erdem. Sen söyle yakandan tutup kapının önüne koyduklarında gidecek evin var mı? Elinden tutup yol gösterenin var mı?" dedim. Gözlerimin içine bakarak "Sen varsın ya" dedi.
"Tutarsın elimi, duyarsın sesimi, düşsem bile kaldırırsın" gülümseyerek "İyi tanımışsın beni" dedim. Buruk bir gülümsemeyle "Keşke çok farklı hayatlarda tanışmış olsaydık" dedi. "Dur be oğlum drama bağlama hemen" dedim ortamı yumuşatmaya çalışarak.
Yalancı bir gülüşle "Depresyona girmekte yasak vay be" dedi. "Az önce ders çalışmamak için beni manipüle ettin farkındayım " dedim şakayla. Gülüşmemiz Erdemin çalan telefonuyla son buldu.
Ekrana kısa bir bakış atıp meşgule attı. Merakla "Kim aradı?" diye sordum, "Okuldan ya" dedi. Ardından tekrar telefonun çalmasıyla elinden çekip baktım, arayan Alişandı. "Alişan mı?" dedim bi kaşımı kaldırarak. Ensesini kaşıyıp telefonu alıp açtı "Efendim Alişan" dedi ardından "Maratın selamı var" dedi ve bir kaç vedalaşma sözcüğü konuşup kapattı.
Ona ardı ardına sorular yönelttim, "Hayırdır? Neden aradı?" Gözlerini devirerek cevap verdi, "Sadece hal hatır sordu. Bu kadar da olmaz mı? Bir telefon açamaz mı?" Ben de karşılık verdim, "Eğer o kadar meraklıysa, kendisi bana sorsun. Her gün birbirimizi görüyoruz." Benim endişelerimi reddetti, "Bu kadar takıntılı olma."
Nedensiz işgillenmiştim, lan acaba bunlar... Yok daha neler ya.
Geçen gece tanıştığım Bekir denen adamı görünce başımı sallayarak selam verdim, aynı şekilde selam verip yanımıza yaklaştı.
"Selamün aleyküm" dedi "Ve aleyküm selâm" dedim. Elindeki birayı kafasına dikerek "Nasılsın Murat?" dedi "Marat. İyiyim abi sen?" dedim "İyi" deyip karşımıza oturdu. Erdemin bakışları aramızda gidip gelirken fısıltıyla "Arkadaşım" dedim "Demek arkadaşın" dedi kaşlarını kaldırarak.
"Bende Erdem" dedi yarı baygın adama "Memnun" dedi adam kısaltarak, onun gibi yaparak "Bende memnun" dedi Erdem.
Bekir'in duymamasına dikkat ederek, Erdem "Nerden buldun bu adamı?" dedi. Omuzlarımı silkerek, "O beni buldu" diye cevap verdim.Bekir sözümü keserek, "Gece yarısı evimi basan sensin kardeşim" dedi. "Devletin parkı ne zamandır evin?" dedim."Yaklaşık bi 5-6 senedir şekerim" dedi. Şaşkın bakışlarla Erdem geriye yaslanarak, "Yok siz kafayı sıyırmışsınız" dedi. Bekir gülerek, "Günaydın" dedi.
Arkamızdaki bize doğru adımlayan kadın ve polisleri fark edince hemen dikkat kesildim. Küçük bir çocuk, ağlayarak yanlarındaki kadına Bekiri işaret ediyordu. Kadın "Memur bey, bu adamdan şikayetçiyim," diyordu. "Oğlumun dondurmasını elinden aldı ve onu tehdit etti." Çocuk hıçkırıklara boğulmuştu.
Zar zor konuşarak "Eğer dondurmayı vermezsem, beni kaçırıp böbreklerimi satacağını ve dondurma alacağını söyledi." Erdem'le birbirimize baktık ve tekrar olaya odaklandık. "Çocuk uyduruyor," dedi Bekir polise dönerek. "Karakolda anlatırsın." Bekir giderken arkasından gülmekten kendimi alamadım.
Erdem hâla şaşkınlığını atlatamamışken, "Nereden buluyorsun şu tipleri, hayret ediyorum," dedi. Aslında, daha kötüsünü bile bulmuştum ama onun haberi yoktu. Mafya bir patron.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obsesyon -Gay
أدب المراهقينDünyanın karanlık yüzünde yetişen, Kubilay ve hayatı boyunca küçük bir mum ışığına muhtaç kalan, Marat' ın hikayesi. •Eşcinsel konulu bir hikayedir.