bölüm 5

182 19 14
                                    

Ateşim var ama yeni bölüm yazıyorum... (⁠✯⁠ᴗ⁠✯⁠)

Langa Rekiyle birlikte olunca zamanın nasıl geçtiğini resmen unutuyordu.

Hava kararıyordu ve artık eve dönme zamanıydı.

Langa kendini kontrol etmeyi iyi başarırdı ama akşamlar onun için zor olabilirdi. Etrafta hiç olmadığı kadar rahat dolaşa bilir ve kan içe bilirdi.

"Reki, galiba benim için gitme zamanı.."

"Oh- gidiyor musun? Tamam bende bir saat sonra part time çalıştığım işe gidecektim zaten."

"Ah- doğru sen çalışıyordun.."

"Kaykayını bitirmeme çok az kaldı belki yarın sana kaymayı öğretir hatta birlikte etrafı dolaşırız??"

Langa önceden de söylediği gibi insanları pek sevdiği söylenmezdi. Çocukluğu insanların kötü davranış ve düşünce tarzından mahv olmuşdu. Ama Rekiye karşı öyle hissetmiyordu. Ona güvene bilirmiş gibi düşünüyor, ama gerçeği gördüğün de nasıl düşüneceğini de kestiremiyordu. Kim kestirirdi ki? Zamanınızı birlikte geçirdiğiniz bir insanın aslında kana nasılsa susamış biri olduğunu gördüğünüz zaman nasıl tepki verirdiniz?

Bu düşünceler her zaman Langa'yı boğardı.

Eve girince bu düşünceleri bir kenara atmış ve ikinci kata odasına çıkmıştı. Kulaklığını takıp pencere yanında ki çalışma masasına oturmuş bir kaç çizim karalamaya başlamıştı.

Bir ev çizmeye başladı. Etrafı çok hoş dekorasyon edilmiş dışarıdan bakınca çok hoş gözüken bir ev. Ama düşünceleri karalmaya başladı. Doğru düzgün düşünemedi. Öğlen kokladığı kan kokusuna şuan mı tepki göstermek zorundaydı yani? Kalemi elinden düştü gözlerini sıkıcı kapattı şuan düşüne bildiği tek şey..

Kan kokusuydu. Rekinin kanını nasılda tatlı bir kokuya sahip olduğunu yeniden hatırladı.

Ayağa kalktı aşağı düşüp buz dolabını açtı ama terslikten hiç kan deposu yoktu. Sonra geçen günlerde bu yüzden ava gittiğini hatırladığında alnına vurdu.
Ne yani şimdi yeniden ava mı gitmeliydi?

Tanımadığı insanların kanını içiyordu ve bazen kan tadı ona o kadar kötü geliyordu ki, nede olsa herkesin kanı aynı tatmaz..

Siyah kapşon ve siyah ceketini üzerine geçirerek dışarı çıktı. Maskesini taktı ve hızlı hızlı gezmeye başladı. Evet saat geçti ve şu saatte birini bulması zordu...

_________________________________________

"Ne yani kasabada ortalıkta gezen bir insan bile yok mu..?"

Diye geçirdi içinden.

O sırada görmek istemediği hatta şu durumda görmesi gerektiği en son kişiyi gözleri görmüştü. Reki kaykayına binmiş büyük ihtimalle işten dönüyordu. "Şuan eve dönmek için erken değil mi?"

Arkasını döndüğü sırada kaykayın tekerleklerinin sesinin durduğunu duydu..

Işte şuan işin tam anlamıyla sıçmıştı.

"Merhaba?"

Derken Reki kapşonün altından mavi saçları görünce yüzünde büyük gülümseme yerleştirdi.

"Oi! Langa! Beni bekle. Bu gün işimin çabuk bittiğine inanıyor musun? Hem burda ne geziyorsun? Beni almaya mı geldin??"

Diye sırıttı.

Ama hiç bir cevap alamadı.

Langa kaskatı kesilmiş hiç bir cevap vermiyordu.
Reki bunu garipsedi.. kaykayı yavaşladı. Hatta duracakmış gibi. Langanın titremeye başladığını görünce yanına gitmek için kaymaya devam etti.

"Hey.. Langa iyi misin..?"

Bu olayı garipsemişti.

Langa elini kaldırıp maskesini açtığı zaman Reki ona daha da yakındı. Arkasını döndüğünde parlayan mavi gözler onu yerindeyken kıpırdayamaz hale getirdi. Langa ağzını açmış dişlerini gösterdiği zaman artık her şey için geç olduğunu düşündü ve sıkıca gözlerini kapatıp ellerini kendini korumak adına ellerini havaya kaldırıp bir 'x' şekline getirdi.

Ama bir acı hissetmedi.

Ses duydu ve gözlerini yavaşça açtı.

Langanın gözleri dolmuş bir şekilde elini dişlediğini ve ona baktığını gördü.

Son anda Reki'ye zarar vermemek için kendi elini dişlemişti ve şuan kendi kanını içiyordu..

Hani söz varya
Bu yaptığın 1i 1e bölmek gibi

Bak şuan bu durum Langa'ya bunu ifade ediyordu.
Reki titremeye başladı dizlerinin bağı çözülmüş gibi yere yığıldı. Kafasını kaldırdı Langa ona kaçmasını işaret ediyordu. Ama bu durumda her söyleneni harfiyen yapmak mümkünsüzdü!

Gözlerinden yaş elinden kanlar aktığını görünce şaşkınlığını kaybetmiş yerini değişik bir duygu almıştı.

Önünde kana susamış insan vardı ama o insan onun arkadaşıydıda.

Nasıl kaçıp gide bilirdi? Sonra nasıl iletişim kuracaktılar? Ilişkileri iki günlük bir konuşmayla bitecek mi yani? Hem böyle biri olmak mümkün müydü? Kanla beslenen insanların her zaman kitaplarda olduğunu ve bunun gerçek olmadığını biliyordu peki ya Langa kimdi o zaman?

Reki ayağa kalktı.
Gözlerini kapadı ve kolunu açtı.

Langa şaşırmış ve dolmuş gözlerle ona bakıyordu..

"Sadece biraz. Fazla içersen kafana yumruğu geçiririm.."

Langa duyduğu sözlerle Rekiye baka kalmış ve ağzında ki elini çekmişti.

Yuktundu.

Reki'yi ısırmak isteyeceği son şeydi.

Rekini belinden kavrayıp bir çırpımda yandaki boş ve karanlık sokağa çekti.

Vampirlerin özelliklerinden biri çok hızlı koşmaktır. Unutmayalım.

Reki bu hıza şaşıracak olmuş ki gözleri açıldı ama o sırada Langa dişlerini Reki'nin boynuna yavaşça geçirmiş kendine hakim olmak için dikkatlice kanını içiyordu.

Reki anlık haraketle şaşırdı. Nazik olsa bile dişleri kesici olduğu için canını acıttı ama şuan kanını yavaşça içmesi daha çok canını acıtıyordu. Kızarmaya başladı.

"A-aptal! Kolumdan içe b-bilirdin..!"

Kekelemişdi. Ama şuan konuşuyorsa büyük bir işti.

Reki Langanın kafasına sertçe geçirdi ve Langa anın acısıyla direk dişlerini ayırdı. Bu ona iyi bir uyarı olmuştu.

Reki düşecekken Langa onu tutmuş, alnındaki saçları geriye doğru taramıştı. Reki şuan tam bir domates gibi kızarmıştı ama utanmasından ilave kanı içildiği içindi.

Langa gülümsüyordu..

Aklında çocukluğundan kalma bir söz yankılandı.

"Hey! Biliyor musun? Ruh eşinin kanı dünyada ki en tatlı kandır!"

Bölüm sonu/

Uzun uzun zaman sonra sizi gördüğüme sevindim! Kaç ay oldu bilmem yeni bölüm atmıyorum ama sadece bu kitaba değil direk yazar olduğumu unutmuşum gibisinden..

Oylamayı unutmayın okuduğunuz için teşekkürler<3

Okiyagari? /Vampir au/ RengaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin