bölüm 6

55 10 3
                                    

"Hey! Biliyor musun? Ruh eşinin kanı en tatlı kandır.."

Bu sözler Langanın aklında yankılandığı zaman garip hissetmiş ve birazca utanmıştı. Rekin'in hafızasını silmek istemiyordu. Nereye kadar böyle devam edecekti? Ne zamana kadar tek insan arkadaşına yalan söyleyecekti?
Buna karar vermişti ama..
Asıl korkusu bundan sonra olacaklar ve olayları nasıl anlayacağıydı.

Reki uykulu gözlerle Langaya bakıyordu. Gözleri boştu. Ne kızgın ne de mutlu gözüküyordu. Şuan herşeyi anlamaya çalışıyordu. Bu onun için zordu. Langa ne yapması gerektiğini anlamıştı. Reki'yi kucağına alıp bir hışımda evine getirmişti. Kendi evine. Yatak odasına çıktı ve Reki'yi nazikçe yatağa yatırdı. Boynunda ki yara gözüküyordu ama kan akmıyordu. Yara izine bakınca kendini kötü hissetti. Kendini durduramamıştı.

Vampirlerin özelliklerinden biri de ısırdıkları yaraları yalayarak normalden daha çabuk iyileşmesini sağlamalarıydı.

Langa normalde bunu başka avlarına yapmazdı. Sevmiyordu işte. Ama Reki'nin acıyı hissetmesini istemiyordu.. Reki onun için özeldi. Daha yeni tanımış ola bilirlerdi ama ikiliyi birşey bağlıyordu.

Ve bu sözlerle tanımlanamaz bir bağdı.

Langa yaptığının doğru olduğunu düşünüyordu nede olsa bunu yapmakta nedeni sadece ısırık izinin daha çabuk iyileşmesiydi. Reki'yi yatırdığı yatağın yanına geldi ve ona doğru eğildi. Yüzleri çok yakındı sonrasında boyun kısmına eğildi. Isırık izi olan yeri yalamaya başladı. Reki yatağa yattığından beri herşeyden habersiz sakince uyuyordu. Hem yorgun olmalıydı hemde bu kadar gerçekle yüzleşmesi üstüne kanının içilmesi ona fazla gelmiş olmalıydı ki Langa onu anlıyordu ve onun için elinden geleni yapıyordu.

Reki boynunda gezinen ve yarasının üzerinde daireler çizen bir dil hissettiği zaman gıdıklandığından gözlerini aralamıştı. Gördüğü sadece mavi saçlardı. Zaten çok geçmeden de uyumaya devam etmişti..

Sabah /

Hey... Burası da neresi.. içerisi çok karanlık saat kaç olduğunu bile anlamıyorum!! Kaçırıldım mı yani...!!

Reki şaşkın bir şekilde etrafına bakıyordu. Oda boğucu bir şekilde siyahla döşenmişti. Yatağa kadar.
Perdeler kapalı ve bir kaç çiçek vardı bu kadar. Çiçekler odaya hava katan ve renk veren tek şeydi.

Reki boynunu o taraf bu tarafa çok çevirdiğinden mi bilinmez boynu ağrımaya başladı ve elini direk boynuna götürdü.

"Ne..?"

Boynu sarılmıştı.

Nasıl yani? Neden?

Çok geçmeden dün gece olan her şeyi bulanık bir şekilde hatırlamaya başladı. Onu buraya kim getirdiğini kestiremiyordu. Ama aklında harfiyen kalan tek sahne kolunu Langaya uzatmasıydı. Langa'nın bakışları.. onu büyüleşti sanki ne olduğunu tam kestiremeden kendi hayatını riske alarak ona kendini sunmuştu. Nedenini açıklayamıyordu bile. Yeni tanıştığı birine bu kadar güvenmesi doğru muydu..?

"Ne yaptım ben..?"

Düşüncelerini sesli bir şekilde söyleyince kapı açıldı ve iki çift göz bir biriyle bakışmaya başladı.

"Galiba Langa son cümlemi duydu.."
Diye düşündü Reki.

"Reki! Uyanmışsın! Nasılsın iyi misin? Boynun nasıl? Çok özür dilerim herşeyi sana anlatacağım! Sana zarar vermek yapmak isteyeceğim son şey.."

Langa telaşından dolayı çok hızlı konuştuğunu anlayamamıştı bile. Koşarak Reki'nin yanına oturmuştu. Reflex mi bilinemez ama ellerini kendi elleriyle tutmuşdu. Sımsıkı. Sanki onu kaybedecekmiş gibi gitmesine izin vermeyecek şekilde sarmıştı parmakları onun parmaklarını.

Reki Langanın bu hareketlerine şaşırmış olacak ki, şuan ne söylemesi yada ne yapması gerektiğini anlamıyordu. Kızardığına bile vardı.. Hiç o ortam olmasa da Langa'yla olan her küçük dokunuş kalbini hızlandırıyordu.. Her geçen saniye minik sahneler hatırlıyor ve bu onu daha da utandırıyordu..

Langa bir vampirdi. Ve insanların kanını içiyordu. Bu onun değiştiremez olduğu bir gerçekti ve şuan bu gerçekle yüz yüzeydi Reki.

Her zaman masallarda duyduğu ve bazen hayranlık bazen sinir duyduğu bu varlıkların gerçekliğine inanmayalı yıllar oluyordu. Mantıklı bir cümle kurmak için açtı ağzını.

"Langa biraz konuşmaya ne dersin..?"

Duyacağı en beklenilir cümleydi bu.
"..tabiki de.."
Diye cevapladı Langa ama ne söyleyeceği ve ne duyacağı hakkında bir fikri yoktu. Tamamen Reki'ye bağlıydı herşey.

Reki ellerini Langa'nın ellerinden çekti ve gözlerini kaçırmaya çalıştı. Bu durumda ne söyleyeceğini nasıl bile bilirdi ki? Her zaman yaşadığı bir olay değildi nede olsa.

Sessiz geçen dakikalar ardından Langa daha fazla suskun duramadı. Ellerini kaldırıp Reki'nin yanaklarını avuçlarına aldı. Ondan korkmasın istiyordu. Ona karşı açık olmasını istiyordu.

"Reki, herşey gözüktüğü gibi değil.. Vampir olduğum.. doğru ama herşey masallardaki gibi değil. Ben insan öldürmüyorum. Yaşamak için kana ihtiyacım var ve ben çalıştığım kadarıyla insanlardan uzak olmayı seçtim. Ben.. Ben canavar değilim Reki.."

Langa'nın kurduğu son cümle Reki'yi şaşırtmıştı. O olanlardan sonra bir kere bile Langa'nın bir canavar olduğunu düşünmemişti.. bu onu kötü hissettirmişti. Ellerini kaldırıp Langa'nın ellerinde bastırdı. Bir kaç saniye gözlerini kapadıktan sonra gözlerini Langa'nın gözleriyle buluşturdu ve ona o an vere bileceği en içten bir gülümsemeyi sundu. Langa'nın dolmuş gözleri onun gülümsemesiyle daha da dolmaya başladı. Neden ağlıyordu ki? Geçmişi mi onu tetiklemişti? Insanlardan nefret ettiğini söylerdi her zaman kendine. Peki Reki onun için neden bu kadar değerli? O kadar soru soruyordu ki kendine düşün düşün aklını kaybedecekti. Herşeyi zamana bırakmak en iyisidir derler. Belki de Langa'nın bundan sonra yapacağı da budur.

"Sen canavar değilsin, Langa."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 12 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Okiyagari? /Vampir au/ RengaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin