14. Haluk Bilginer'in iltifatı

210 27 39
                                    

     14

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

     14.   Haluk Bilginer'in iltifatı

     SABAH uyandığında, Asiya yatağından fırlayarak kalktı ve banyoya koşup hemen duşa girdi. Saat neredeyse 10'u geçiyordu, hemen hazırlanıp evden çıkmalıydı. Ilık suyun altında vücudunu yıkadı. Geçen yıl ablasının zorlamasıyla lazer epilasyona gitmişti ve şuan ona minnettardı. Onu her gün jilet yapma derdinden kurtarmıştı. Kendisini bebek gibi hissediyordu, tertemizdi. Saçlarını ve vücudunu tekrar yıkadıktan sonra duştan çıkıp, yine ablasının kendisine kullanmasını için baskı yaptığı bakım ürünlerini vücuduna ve yüzüne uyguladı. Ablası, bakım yapmaya ne kadar erken başlarsa, genç kızın o kadar geç yaşlanacağını iddia ediyordu. Ancak Asiya'nın bunları umursadığı falan yoktu. Saçlarını da rastgele kurutup, onları kendi hâline bıraktı. Saçlarının dağınık görüntüsünü çok seviyordu.

Banyodaki işi bittikten sonra hızlı adımlarla oradan çıkıp, odaya döndü ve giyinmek için dolabından bir kaç parça şey seçti. İtiraf etmesi gerekirse bir genç kız olarak ablasının olması, onu hayata bir adım önden başlatmıştı. Kadınlara ve kadın olmaya dair yaşlı annesinden öğrenemediği ne varsa, ablası ona öğretmişti. Siyah renkli düz transparan sütyenini iyice kurulandıktan sonra üzerine giyindi ve siyah külodunu da bacaklarından geçirip yukarıya çekti. Seçtiği kalın bol paçalı kot pantolonunu da giyinip, üzerine annesinin ördüğü gri boğazlı kazağı giyindi.

Takı olarak da ağabeyinin geçen doğum gününde aldığı kolyesiyle, adeta bağımlı olduğu diğer kolyesini de boynuna taktı ve parmaklarına bir kaç yüzük geçirdi. Çoraplarını ve küçük topukları olan siyah kışlık botlarını da giyindiğinde, aynada kendisine baktı. Giyiminde gözüne çarpan kötü bir şey yoktu, bu yüzden aynaya bakmayı bırakıp Benedict'in yanına götüreceği öykü dosyasını ve kitaplarını büyük çantasına koydu. Her şey tamam olduğuna göre artık kabanını giyip dışarıya çıkabilirdi.

Siyah kabanını ve siyah beresini de giyindikten sonra kulaklıklarını takıp, kulaklığa dokunarak son çalınan şarkıyı açtı. Azis'in Sen Trope'si çalmaya başlayınca istemsizce attığı kahkaha odanın içini doldurmuştu.

Ancak şarkıyı çevirmedi, bu ikonik parçayı hangi cüret ile çevirebilirdi?

Hızlı adımlarla odasından çıktı ve onu Benedict'in evine ulaştıracak otobüse bindi. Otobüste oturacak yer olmadığı için hemen demire tutunmuştu. Üzerinde bir çok bakışın dolandığını hissediyordu. Özellikle internet ile içli dışlı olabilecek genç insanların bakışları resmen onu delip geçmişti. Hissettiği gerilimden yüzünün kıpkırmızı olduğuna yemin edebilirdi. O an hiçbirinin kendisiyle konuşma girişimi olmayışı şükretmek için bir sebepti. İnmesi gereken yere geldiğinde içinden dualar ederek indi ve biraz abur cubur almak için Türk bakkalına girdi. Bakkalın sahibi artık kendisini tanıdığı için bir süre ayak üstü sohbet etmişlerdi.

Aldıklarının parasını ödedikten sonra adama iyi günler dileyip, poşetleri aldı ve dışarıya çıktı. Adımları gitmesi gereken yolu ezbere yürürken bir kaç dakika içinde evin önüne gelmişti. Kapıyı omzuyla itip içeriye girdi ve merdivenlerden hızlı hızlı çıktı. Poşetleri tek elinde toplayıp, kapıyı çaldı ve biraz sonra kapının arasından Benedict o güzel yüzüyle görünmüştü. Asiya'nın içi hemencecik mutlulukla doldu. Benedict'in ondan da pek farkı yoktu, daha bir dakika öncesine kadar sinirli sinirli telefonla konuşuyordu ama şimdi bu kızı görünce üzerindeki tüm gerilim uçup gitmişti. Gülümseyerek kapıyı ardına kadar açtı. "Hoşgeldin, seni bekliyordum." dedi sıcak ses tonuyla. Genç kızın içeriye geçmesi için kenara çekildi ve ona yol verdi. "Nasılsın?" Asiya kendi evine girermiş gibi rahat bir tavırla içeriye girdi ve poşetleri adamın eline tutuşturdu.

KİTAP OKUMA ARKADAŞI  -  𝐛𝐞𝐧𝐞𝐝𝐢𝐜𝐭 𝐜𝐮𝐦𝐛𝐞𝐫𝐛𝐚𝐭𝐜𝐡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin