edebiyat yapmayı hiç sevmem. öyle süslü cümleler de kesinlikle benlik değildir zaten. betimleme yapması da zahmetlidir benim için. öyle güzellemelerle dolu uzun uzun cümleler kurmak, üstelik bunu üstü kapalı yapmayı becermekse yetenek işidir ve bu yeteneğin y'sinin bile bende olduğunu sanmıyorum. buraya kadar hemfikirsek kardeşlerim şimdi söylediğim her şeyi unutun ve yeni bana merhaba deyin.kang taehyun. kendimle çelişmeme sebep olan, benliğimle verdiğim savaşların yegane sorumlusu karşımda öylece bana bakarken, verin bana kalem kağıdı tecahüli arif, hüsni talil, telmih artık ne deniliyorsa oturup anasını ağlatayım şu güzelliğe karşı ama bir yerde anlaşalım bunların hiç biri mübalağaya girmiş olmayacak diyecektim az daha. jane austen benim yanımda halt etmiş en mükemmel aşkı ben yazacağım şimdi karşımda şöyle bir güzellik varken. manas destanını var ya siktir edin ben bir başlarsam taehyun'u anlatmaya ikiye üçe katlarım o şiiri de hala anlatacaklarım bitmemiş olur anlatabiliyor muyum derdimi?
ben tüm bunları düşünürken tae hyung kolunu omzumdan çekmiş çoktan yanımıza gelmiş jungkook hyungun boynuna dolamıştı. ben onun burada ne işi olduğunu çözmeye çalışırken piknikteyken tae hyungun anlattıkları aklıma gelmişti. bu üniversitelilerin dönem ortası okullarını asma sebeplerinden biri de jungkook hyungmuş. tae hyungun sebebi jungkook hyungmuş yani. tartışmışlar, bakmışlar çözemiyorlar ara verme kararı almışlar. diğerlerinin aşk hayatı da bundan halliceyken demişler ki: kahretsin üzerimizde bir lanet var gelin dağa taşa uçan kuşa tüm negatif enerjimizi bırakıp gelelim, hem hava değişikliği olur. daeguda bulmuşlar kendilerini. tıpkı benim gibi.
bunlar ayrıldıktan sonra jungkook hyungun bakışları beni bulurken bizimkilerin gözü de taehyun'daydı görebiliyordum.
'' naber lan rapunzel? '' jungkook hyung bana laf atarken yüzümü buruşturdum. soobinle kuzen değiller mi hepsi kalleşti bunların.
'' iyidir hyung. '' arkasındaki taehyun dikkatimi aşşırı çekerken gözlerimi taehyun'a değdirmeden tekrar bakışlarımı jungkook hyungun yüzüne çıkardım. '' hayırdır, hangi rüzgar attı seni buralara? ''
taehyung hyungu kolunun altına çekip saçlarına bir öpücük bırakmayı da ihmal etmeden bana cevap verdi. '' sevgilimi özledim. '' sonra birden aklına bir şey gelmişçesine arkasına döndü ve taehyun'u gösterdi.
'' ha bir de şu paşa hyung ne uçak ne otobüs hiç bir şey bulamadım beni daeguya götürmen gerek diye kapıma dayandı. ''
tam bu kısımdan sonra gözlerimiz buluştu işte. rabbiskom dedim sana geliyorum. şaka tamam. görüldü mevzusu aklıma geldi, dedim bu rahatsız olduğu için görüldü attı zaten beomgyu napıyorsun. sonra birden burada ne aradığı sorusu dolanmaya başladı beynimin içinde. yavaş yavaş bana doğru gelirken de iyice arttı bu düşüncelerim.
'' selam. '' dedi tam karşıma geldiği zaman. siyah saçları gözlerinin önüne düşmüş ama hala titreyen gözlerini gizleyememiş. dudakları dişlenmekten kızarmış ve hafif şişmiş. tedirgin olduğu her halinden belliyken sebebini bulmaya çalışmak yerine aynı şekilde karşılık verdim.
'' selam. '' içimdeki bitmek bilmeyen sorgulamaların yüzüme de yansıdığına emindim ki taehyunun gergin bir şekilde elini boynuna götürüp '' biraz konuşabilir miyiz?'' demesi bunu doğrular nitelikteydi.
taehyun'un cümlesini bitirmesiyle herkes birer birer kaybolmuş geriye sadece yoongi hyung kalmıştı. o da yanımdan geçerken sırtımı sıvazlayıp '' bol şanslar. '' demeyi ihmal etmemiş ve diğerlerine eşlik etmişti. ondan gözümü çekip taehyuna döndüğümdeyse, ''konuşalım tabii ki ama ne konuşacağız ki?'' demiştim. gergince gülümsemiş yavaşça elime doğru uzanmıştı. işte tam şu an dedim ki hasssiktir neler oluyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bilmem bu neyin nesi •taegyu•
Fiksi Penggemarbir gün sınav çıkısı beomgyu ve taehyun'un telefonları karışır.