İçinde hızla gidip geldiğim bedenden çıkan inlemeleri duymamak için son ses müziğe odaklanmaya çalışırken ''geliyorum sevgilim!" Diye bağıran çocukla başımı eğdim. Hareketlerim hızlandı ve Ateş boşaldı. Boşaldığı gibi hızla doğrulduğunda ensesini tuttum ve aralık ağzına aletimi yerleştirdim. Ağzının içinde ustalıkla sakso çekerken bana bakan dolu kahveleri önemsemedim. Gözlerimi kapatıp sıcak ağıza yoğunlaşmaya çalıştım. Dakikalar sonra yoğun bir şekilde boşalmaya başladığımda gözlerimi araladım. Ateş en ufak bir meniyi dışarı çıkarmadı, hepsini yuttu. Her zamanki gibi.
Sonunda ikimizde yatağa devrildiğimizde nefes nefese tavanı izlemeye koyuldum. Her seksten sonra bunu yapıyordum. Az sonra müzik kapandı. Ateş göğsüme yattı. Saate baktım, az kalmıştı.
Göğsümde dudaklarının baskısını hissettim, tepkisizce durmaya devam ettim. Öpücükler yukarı çıktı. Köprücük kemiklerime, boynuma ve oradan dudaklarıma. Karşılık verdim. O kadar duygusuzdum ki bir robota dönüşmüştüm artık. Dakikalar sonra bundan kurtulacağıma seviniyordum.
''Seni çok seviyorum Öcal.'' Dedi Ateş bütün kalbiyle. Beni o kadar çok seviyordu ki bazen bu yola girdiğim için kendimi affedemiyordum.
Cevap vermedim ama bunu önemsemedi. Yüzümü elleri arasına alıp öpülmedik yer bırakmadı. ''Aşığım sana.''
''Ateş.'' Diye mırıldandım. Hemen geri çekilip gözlerimin içine baktı. Söylemek zorundaydım. Bunu hak ediyordu. ''Birazdan polisler gelecek.'' Kaşları çatıldı.
''Anlamadım, ne polisi Öcal?"
''Benim için gelecekler.'' Hızla doğruldu. Ben kıpırtısız yatmaya devam ederken ''Öcal?" Diye sordu Ateş. Gözlerindeki korkuyu görüyordum. O korkuyu yok etmek için hiçbir şey yapmadım. Yüzleşmesine izin verdim.
''Sevgilim şaka mı yapıyorsun?" Yapmadığımı biliyordu.
''Öcal, bak bana. Aşkım her şeyi anlat.''
Tiyatro başlıyordu.
''Cinayet işlediğimi söyleyecekler. Tutuklayacaklar beni. Hayatım bitti Ateş.''
''Ne, ne diyorsun Öcal? Ne demek cinayet?" Dehşete düşmüştü. Kollarından tuttum. Ona yalvararak baktım.
''Hapise girersem kendimi öldürürüm Ateş!" Kapının sesini duydum. Gelmişlerdi. Ateş korkuyla kapıya döndüğünde ayaklandım. Iç çamaşırımı üstüme geçirdim. Pantolonunu bacaklarımdan geçirirken aşağıdaki bağrışlar çoğaldı. Ateş hâlâ aynı şekilde dururken kapı sonunda açıldı. Düğmelerimi bile ilikleyemeden kollarımdan sertçe tutulup duvara çarptı polis. Yanağım duvarla bütünleşti ve kelepçenin soğuğu bileklerimi sardı.
''Öcal Çelik cinayet suçundan tutuklusunuz!" Kolumdan tutulup lüks evden çıkartılırken derin bir nefes aldım. Bu esaretin ve özgürlüğün ilk adımlarıydı. Yıllarca zindanlarda olan ruhum ilk defa kendini özgür hissetmişti.
''Durun! Götüremezsiniz onu!" Ateş'in haykırışı odadan duyuldu. ''Seni kurtaracağım!" Diye haykırdı. ''Öcal kurtaracağım seni. Babamı arıyorum!"
Aferin Ateş. Ara babacığını. Ara ki ben de ona ulaşabileyim.
Polis arabasına binerken ensemden bastıran ele boyun eğdim. Arkamdan acıyla haykıran çocuğun sesi bütün mahallede yankı bulurken düne kadar selamlaştığım insanların kınayan bakışlarını sikime takamayacak kadar mutluydum. Öyle ki sırıtmamak için dudaklarımı kemirmek zorunda kalmıştım.
Dile kolay, yirmi yıldır bekliyordum bu ânı.
''Psikopat mısın lan sen? gülüyor bir de.'' Polisin sert sesiyle farkına bile varamadığım gülüşü sildim suratımdan. Ardından, olmasam bile rahatça arkama yaslandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ö.Ç (Gay)
RomanceÖcal Çelik babasını öldüren uyuşturucu baronu Çetin Ünal'dan, nam-ı diğer Çeto'dan intikam almak için ülkenin en azılı suçlularının tutulduğu hapishaneye girer. bir mahkûm olarak...