🕯"Özür dilerim, senden nefret etmeye çalıştırdıkları için. Özür dilerim, her gün mezarına gelmeme izin vermedikleri için. Özür dilerim, bana aldığın müzik kutusunu kırdıkları için. Özür dilerim, seninle olan anılarımı silmeye çalıştıkları için. Özür dilerim, peşinden gelmeye cesaret bulamadığım için. Özür dilerim Kutay, özür dilerim.
Nefes alamadım ben. Gittiğin günden sonra benim nefesim tükendi. Zayıfladım, yüzümdeki gülümseme gitti, gözlerimin altı morardı, her gün daha da bittim, senin o kestirmeye izin vermediğin saçlarımı kestiler, aldılar saçlarımı benden. Senin özenle taradığın, okşadığın saçlarımı kestiler. 'Saçlarını hiç kesme olur mu? Hep böyle canlı, güzel kalsınlar' dediğin günü hatırlıyorum. Sen yıkadın o gün saçlarımı, hastaydım ben. Azarlamak istedin ama kıyamadın bana, yıkadın güzelce, öptün o sırada saçlarımı hissetmedim sanma.
15.02.2013
"Hadi ama Melina, Allah aşkına bi turşutma yüzünü de iç şunu" diyerek kaşığı zorla ağzıma sokmaya çalışan Kutaya kaşlarımı çattım. Kafamı sağa dola sallayarak ağzımı ellerimle sıkıca kapattım. "İçmezsen ateşin düşmez ama" derken kaşığı hala ısrarla uzatıyordu. Yapma Kutay, yapma evladım. "İçsene şunu baş belası" ben hayır dedikçe ısrar ediyordu, ay bu çok kötü kokuyor.
"Hem içersen, tatlı veririm sana" bir an mutlulukla kaşlarım havalandı, ellerimi ağzımdan çekerek gülümsedim. Gülümsemez olaydım, kaşığı ağzıma öyle daldırdı ki, kafam kadar kaşığı bile yutacaktım neredeyse. İğrenerek ağzımdaki sıvı ilacı yuttum. "Ama beni kandırdın" derken suratımı turşutarak ellerimi göğüslerimde birleştirdim. Gülerek "kandırmadım baş belası, uslu durursan tatlı getiricem" ay gerçekteb tatlı mı yapmıştı? Kutay, kalbinden öperim seni tatlı herif.
"Uslu durmak ne ya, öp de başına koy beni" yorganı daha sıkı sarılarak, kafamı yastığa gömdüm. "E öpeyim madem" derken üzerime eğilmişti ki, yastığı kafasına geçirdim. Bana böyle gelme bende de kalp var. Bir an yaklaşınca nefesim kesilmişti yine. Ateşim vardı, halsizdim bir de üstüne Kutay burda olunca ben sabaha 45 dereceyle hastanede olurdum, çünki ne zaman bana yaklaşsa 2 katı ateş basıyordu beni. "Kafamı kırmadan beni göndermiyeceksin, anlaşıldı" sırıtarak salondan çıkmış, mutfağa yönelmişti. Çok utandımmm...
"Kutay saçlarım çok kötü gözüküyor" derken Kutay mutfaktan kafasını görünecek şekilde çıkartıp bana bakmıştı. Bu haline gülmeden edememiştim, çok tatlı gözüküyordu. "Bence çok güzeller, ama yıkamak istersen hallederiz" yüzüne insanın kalbini tekleten bir gülümseme yerleştirerek Mutfağa dönmüştü. Gülümseyince o kısılan gözleri, daha da belirgin olan gamzeleri insanı delirtecek derecedeydi. Nasıl biri ki bir insanın kalbiyle oynar? Sadece bir gülümsemeyle bütün bedenin yanıp kavrulur? Bir dokunuşuyla bile insanı mahveder? Sevmek böyle bir şey mi? Sevmek güzel derler, o zaman neden benim canım yanıyor?
Yavaşça ayaklarımı uzandığım kanepeden yere sarkıttım. Terlikleri giyerek dikkatlice kalktım. "Hey nereye?" Diyerek üzerime gelen Kutaya döndüm. "E saçlarımı yıkayacağım" elimle saçımın topuzunu açıp kafamı sirkeledim, bu başımı hafif döndürmesine sebep olacaktı ki, sendelememle Kutayın beni tutması bir olmuştu. Beni kendine çekerek düşmemi engellemişti. Ah evet klişe ama evet, ben o klişe kızlardanım.
Kafamı kaldırmamla gözlerime baktığını fark ettim, gözleri gözlerimde oyalandı sonraysa yavaşça dudaklarıma döndü. Yutkunmaması için çabalarken bir anda kendine gelerek geri çekildi. Kendine gelmesi için sanki bir iki saniye tanımıştı kendine. "Hasta halinle, bir yerlerini kırma şimdi. Ben yıkarım gel" kolumdan tutarak usulca banyoya doğru yürüdü. Ben az önce olanların etkisinden çıkamazken ne dediğini daha şimdi idrak ediyordum.ben yıkarım mı dedi o?
Küçük taburelerden birini yere eliyle oturmamı gösterdi. "Kutay, ben ken-" dememe izin vermeden parmağını dudaklarıma bastırdı. Yavaşça yutkunmuştum, bunu görmemesi için içimden ne kadar dua etdim bilemezsiniz. Kulağıma doğru bir nefes hissettim o an "burdan çıkana kadar konuşma hatun, zira elimden bir kaza çıkacak" diyerek geri çekildi ve kafamı tutarak lavaboya yasladı. Ellerini saçlarımdan geçirdi ilk önce. Sonra suyun sesi geldi kulağıma. Bir süre bekledi "bence sıcaklığı iyi, sen de bir bak" diyerek suyu saçlarımda hissettim. Yavaşça kafamı aşağı yukarı salladım. Elleriyle sanki dokunmaya kıyamıyormuş gibi saçlarımı ıslatıyordu. Gözlerimi kapattım. O, o çok huzur vericiydi. Şu an sanki yatağımdaymışım gibi hissediyordum. Saçlarımı 2 kere şampuanlamış ve hiç incitmeden narince yıkamaya devam etmişti. İşi bittiğinde havluyu saçlarıma dolamış ve yeniden salona dönmüştük.
"Şimdi daha iyi hissediyor musun?" Karşıma oturarak elindeki tarağı ve saç kurutma makinasını masaya koydu. Kafamı yeniden aşağı yukarı salladım. Bu onun kaşlarını çatmasına sebep olmuştu. "Melina, neden konuşmuyorsun?" Çatık kaşlarını daha da çatabilecekmiş gibi baktı yeniden, daha doğrusu bakmaya çalıştı. Çünki o kadar güzeldi ki, kaşlarını çatsa bile alnı kırışmıyor ve hala tatlı görünüyordu. Gülmek istedim ama kendime engel olarak susmaya devam ettim. Omuzlarımı yukarı aşağı kaldırdım. "Az önce dediklerim için mi? Bak onun için-" söylemesini bitirmeden parmağımı dudaklarına koyup susturdum. Yavaşça yanına yaklaşarak kulağına doğru eğildim. "Saçlarımı kurutana kadar konuşma Hünkarım, Zira elimden bir kaza çıkacak" yavaşça fısıltım tüylerini ürpertmişti. Geriye çekildiğimde yüzü kıp kırmızı ve gözleri şaşkınlıkla açılmış bana bakıyordu. Konuşmaya ağzını açmak istiyor ama bir şey demeden geri kapatıyordu. Bu deli cesaret nerden be Melina?
Saçlarımı makineyle kurutmuş, şimdiye yere oturmamı işaret ediyordu. İkimiz de konuşmadığımız için itiraz edemiyordum. Eliyle yastıklardan birini yere koyup, gözleriyle oturmamı işaret etmişti. Yavaşça yere oturduğumda ellerini yeniden saçlarımdan geçirdi. Sonraysa kafamda tarağı hissettim. Ama ondan çok ellerindeki sıcak okşamayı hissediyordum. Kapattım gözlerimi yine, kafamı bacağına yasladım. Olduğumuz durum şu halde arkadaştan fazlası değildi. Ama haraketleri, benim hisslerim akıl alınamazdı. Söylemek isterken ya istemezse diye içim içimi yerken günlerim geçiyordu. Yavaşça nefesimi dışarı verirken kafamda sıcak dudak hissetmiştim. O an bütün bedenimden bir ürperme geçmişti. Anlatılır mıydı ki bu hiss? "Saçlarını hiç kesme olur mu? Hep böyle canlı, güzel kalsınlar" Melina bunu duymuştu.
"Özdemir Asaf şöyle demişti bir keresinde 'Hiç kimseyi, rüyanda görecek kadar sevme. Çünki o zaman uyusan da geçmez' Ben seni her yerde görecek kadar Sevdim. Gittiğimiz her yerde, geçtiğimiz her sokakta, evimin salonunda, mutfağında ben her yerde seni görmeye başladım Kutay. Delirdim mi? Uyu geçer, dinler geçer diyorlar. Ama ben Seni rüyamda bile görüyorum, geçmiyor Kutay, geçmiyor. Ben kendimi sensizliğe alıştırmaya çalıştıkça tükeniyorum. Ben Sen gittiğinden beri Mandalinaya bile dokunmuyorum. Sen bana kek getirmeyeceksen, ben yemem ki. Vazgeçmek acizliktir, vazgeçmeyin diyorlar. E ben neden vazgeçmeyeyim? Senden mi? Ben senden asla vazgeçmem, ama sen bana dönecek misin? Saat 11, yeni bir güne başlamak için az kaldı, iyi geceler sevgilim, iyi geceler hünkarım, iyi geceler cehennemim, binlerce kez iyi geceler sana..."
-O kız o gece duymuştu Kutayın onun saçlarına olan sevgisini, kesmedi bir daha saçlarını, taki o ölene kadar...

YOU ARE READING
Bitmeyen Mektup
NouvellesBir mektup biter mi diye düşünürüz bazen, elbette biter. kağıdın son sayfasına noktayı koyduğun an her şey bitecektir. Peki ya o noktayı koymazsak? Ben yaşamayı senden öyrenmişken, beni neden öldürdün?