Bozkurt, Türklerin en kutsal gördüğü hayvanların başında gelmektedir; çünkü Bozkurt güçlüdür, azimlidir, bir düzene ve savaş taktiklerine sahiptir, dayanıklıdır. Türkler için kurtlar; yaşama azmini, savaşma gücünü ve taktiğini temsil eder. Bu yüzden Türk halkı soyunu Bozkurtlara dayandırır, kendilerinin de birer Bozkurt olduklarını düşünürler. Hakanların en güzel vasıfları hep kurtlara benzetilir, hatta onların bir kurt olduğu fikrine itibar edilir.
...Gelecektin gelmez oldun,
Halimi hiç sormaz oldun,
Yaralarımı sarmaz oldun,
Yokluğunda soldu gönlüm."Komutanım son bir soru sorabilir miyim?"
Bıkmış bir ifadeyle göz devirdi Tuğrul.
"Sorma Çağrı, hatta mümkünse sen bundan sonra hiç konuşma"Çağrı komutanının gazabından korktu ve susup önünde döndü. Tuğrul ise dürbünden bakmaya devam etti.
Karşı taraftaki hareketlenmeyi görüp timine döndü. " Barçın ve Pelin siz sağdan ilerleyin, Çağrı ve Alperen siz arkaya geçin, ben işaret verdiğimde harekete geçin."
Hepsinden aynı ses yükseldi "Emredersiniz komutanım"
Gözetlemeye devam etti. Kapının önünde 6 kişi vardı. Biri kadındı. Güzel bir kadındı. Koyu kahverengi hatta neredeyse siyah saçları vardı. Simsiyah gözleri vardı. Kendine yazık ediyordu oralarda. Aman be banane dedi kendi kendine. O da o kansızlardandı sonuçta.
Kulağındaki emanet gibi duran ama gayette sağlam olan kulaklıklardan albayın sesi yükseldi. " Batur içeride adamımız var. Unutma"
"Emredersiniz komutanım."
Batur, timin adıydı. Timin başında o vardı: Kıdemli Üsteğmen Tuğrul Arıkan.
Şuan yine bir gizli görevdeydiler. Teröristlerin Kavaklı'daki başı olan Baver'in inini bulmuşlardı.
İçeriye bir göz attı. İçerideki casusun kim olduğunu bilmiyorlardı. Gizli olduğu için albay bile sima olarak bilmiyordu.
3 kişi daha dışarı çıkınca kız içeri girdi. Bekledikleri adam da çıkmıştı dışarı. Doğru zaman olduğunu anladığında hareket emri verdi.
...
Karşımda duran Baver iti yüzünden midem bulansada belli etmeyerek onu merakla dinliyormuş gibi yapıyordum. O ise bana işime yarayacak bilgileri vermek yerine kendini övüyordu. Laf almak için tek bir şansım vardı. Huyuna gitmek.
"Beyim ben zaten biliyim senin muhteşemliğini, bilmeyen mi var Allah aşkına." Muhteşemliğimi vardı Allah aşkına. " Senin karşında hiçbir Türk duramaz biz biliriz seni. Lakin şimdi ne yapacağız. Her an bulunabiliriz biliyorsun."
"Bado şehir sınırına vardığında çıkacağız burdan Heja. Merak etmeyesen." dedi bozuk türkçesiyle. Normal koşullarda türkçe konuşulmazdı ama kürtçesi daha bozuktu. Yıllarca Türk topraklarında esir kalmıştı. Kendi dilini unutturmuştuk piçe. Ben de Alçin isem daha fazlasını yaşatacaktım ona. 3 adam daha geldi yanımıza. Baver'e hazırlanmam gerektiğini söyledim ve içeri girdim.
"Varan 1 konuşuyor. Hazır mı komutanım?" Ben hazırım dediğim an çatışma başlıyacaktı.
"Hazır, Varan 1" dediğim an silah sesleri yükseldi. Başında bulunduğum Kıyın timi burda değildi. Onlar başka görevdeydi. Ben katılamamıştım çünkü 1 aydır Baver denilen teröristin güvenini kazanmaya çalışıyordum. İyi iş çıkarmıştım aslında bana çok güveniyordu. Mesajlarını haberciye benim vermemi isteyecek kadar.
İçeride 7 kişi vardı. Korkup saklanmak için arkalarındaki boş odaya kaçıyormuş gibi yaptım. Arkalarına geçtiğim an hepsi kapıya dönüktü. Yani sırtlarına bakıyordum şuan. Belime sabitlediğim silahımı çıkarttım. Yan tarafımda duran komodinin üstündeki tabancayı diğer elime aldım. İkili vurmazsam zaman kaybederdim. Zaman kaybedersem ben vurulurdum.
Önce bana yakın olan ama kapıya koştukları için git gide uzaklaşan iki kişinin kafasına sıktım. Yanımda kalan bir kişi vardı. Hemen silahını kaldırdı. Ona fırsat vermeden ben göğsünden vurdum. Hızla yere düştü.
Öndeki ikisi çatışmadan sesimizi duymamıştı. Hareket halinde olanın kafasına sıktım. Diğerinin ise bana dönmesine gerek kalmadan ensesine sıktım.
Dışarı çıktım. Temizdi. Sağımda bana doğru gelen Türk askeri vardı. Onlardan olduğumu göstermek amacıyla cebimdeki bayrağı gösterdim. Bu küçük bayrak buradaki casusun ben olduğumu gösteriyordu.
Asker başıyla anladığını gösterdiği bir işaret yaptı. Boyunun iki metreden fazla olduğuna yemin edebilirdim. Kara kaş ela gözdü. Açıkcası düşmüştüm. Ama biraz suratsız duruyordu.
"Baver kaçtı komutanım" dedi arkasından gelen bir diğer asker. Bunun ise sarıya çalan saçları vardı. Ve tabiki bu da uzundu. Ben 1.78 boyumla kısa kalmıştım.
İlk gelen askerle rütbemiz aynıydı. O da üsteğmendi. Sinirli sinirli konuşmaya başlıyacaktı ki ben söze atladım. "Sınıra kaçtılar büyük ihtimalle."
Arkadan başka bir ses geldi " Hassiktir ya" az önce gelen sarının esmer versiyonuydu. Ve tabiki çok uzundu yine. Kendimden şüphe ettim şuan. İlk gelen asker, küfür eden askere ters bir bakış attı ve telsizi alıp ileri gitti.
"Siz Tuğrul komutanının kusuruna bakmayın hanımefendi. O hep böyle asabidir. Sizin rütbe neydi acaba." diyerek çapkın çapkın sırıtan sarıya baktım. Arkadan gelen esmer versiyonu kafasına yapıştırdı ama çıkan ses boş varil yere düşmüş gibi geldi." Salak salak konuşma oğlum, bizim derdimize bak senin yaptığına bak."
Anlaşılan bu timin çapkınıda buydu. "Kıdemli Üsteğmen Alçin Demirhan." diyerek yanıtladım onu. Yutkunarak cevap verdi " Özür dilerim komutanım."
Arkada kahkaha sesleri yükseldi. Rahatlatmak adına "Rahat ol asker" dedim.Arkamdan yaklaşan silüet Tuğrul denen askere aitti. Yanıma kadar yavaşça yürüdü ve tam yanımda durdu. "Hiç rahat değil asker adam sınıra ulaşmış bile."
Şaşırmamıştım. Zaten sınıra çok yakındık.
Araç gelince hepimiz bindik ve askeriyeye döndük. Sarının adının Çağrı, esmerin adının Barçın olduğunu öğrendim. Küçük duran bir çocuk daha vardı. O da Alperen'miş. Bir kişi daha varmış ama kendisi daha önceki görevde vurulduğu için albay gelmesini istememiş. Onunda adı Pelin'miş. Yol boyu konuştular. Arada ben de dahil oluyordum. Ama Tuğrul asla konuşmuyordu. Baver'in kaçmasına morali baya bozulmuştu. Tamam bizimde moralimiz bozuktu ama bunlar ihtimaller arasındaydı.
Askeriyeye vardığımızda akşam olmuştu. Bizimkiler karşıladı beni. Belçin sıkı sıkı sarıldı önce. Biraz duygusaldı bize karşı ama düşmanla karşı karşıya gelince ben bile tanıyamıyordum. Sonra Bahadır abi sarıldı. Aslında aramızda çok yaş farkı yoktu ama bana çok abilik yaptı. Sonra Gökay üstüme atladı resmen. Çok özlemişim şerefsizi. Pars yine ruhsuzdu ama gelip sıkıca sarıldı o da.
"Çok özlemişiz komutanım ya." Gökay yine modundaydı. Albayla durum değerlendirme yaptıktan sonra bizimkilerle beraber lojmana gitmek için yola koyulduk. Lojman yakındı ve hepimiz orada oturuyorduk. Askeriyede kalanımız yoktu. Ben Belçinle kalıyorudm. Pars ve Gökalp beraber kalıyolardı ve alt katımızda oturuyorlardı. Karşı komşumuz ise Bahadır abi, karısı Füsun abla ve 5 yaşındaki çocukları Selindi.
Lojmana yürürken Bahadır abinin telefonu çaldı. Bahadır abi önce karşı tarafı dinledi. Biraz geçtikten sonra yere mıhlandı.
"KIZIM, KIZIM YOKMUŞ, SELİN KAYIPMIŞ!"
...
MERHABAAAA
Öncelikle belirtmek isterimki bu benim ilk kurgum. Heveslendiğim için yazıyorum ve hiçbir iddiam yok. Zaten sağlam bir kurgumda yok. Asker kurgularına merak salmıştım ve heves edip neden bende bir asker kurgusu yazmayayım ki dedim.
Karakterler:
Kıdemli Üsteğmen Alçin Demirhan
Kıdemli Üsteğmen Tuğrul Arıkan
Üsteğmen Bahadır Dikmen
Astsubay Başçavuş Belçin İynem
Astsubay Başçavuş Pars Dumrul
Astsubay Başçavuş Gökay Tolan
Astsubay Başçavuş Çağrı Baybars
Astsubay Başçavuş Barçın Darhan
Astsubay Başçavuş Pelin Sözbay
Astsubay Üstçavuş Alperen Altan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASRAL
Teen FictionAtalarımız yüzyıllar önce bu topraklara yerleşmiş ve Türk nüfusunun hakim olduğu nice devletler kurulmuştur. Bu devletler birçok coğrafyaya yayılmış ve Türk Milleti her daim adıyla var olmuştur. Ben de bu devleti son nefesime kadar koruyacağıma and...