14

164 23 13
                                    

Adımlarımı kapıya yönelttim ve koridordan geçerken boy aynasından kendime baktım sonra da hafifçe saçlarımı karıştırıp düzelttim.

Kapıya ulaştığımda derin bir nefes aldım ve titreyen ellerimi görmezden gelerek kapıyı açtım.

Tam karşımda Yeosang dikiliyordu, tekrardan sevdiğim yüzle karşılaşınca hızlanan kalbime içimden bir güzel sövdüm. Onu çok özlemiştim çok hemde aklımdan çıkmadığı bir an bile olmamıştı her ne kadar yaptığı şey beni üzmüş olsa da özür dilese affedecek kadar enayiydim, düşüncelere dalmışken hemen içeri girip bana sıkıca sarıldı, ne yapacağımı bilmediğim için ellerim hava da kaldı ama bir kaç saniye sonra bende kollarımı ona doladım, parfümünün kokusu burnuma geliyordu ve her an düşüp bayılabilirdim. pekala jongho sakin olmalısın..

"Teşekkür ederim.."

Ne kadar ayrılmak istemesem de kollarından yavaşça ayrıldım ve sorun değil anlamında kafamı sallayıp kapıyı kapattım.

Hızlıca ayakkabılarını çıkartmış ve düzenli bir şekilde kenara koymuştu.

O bunları yaparken bende birazcık onu incelemiştim, kahverengi paltosunu çıkartırken giydiği krem rengi boğazlı kazağını gördüm ona ayrı bir hava katmıştı sanki.

"Nereye geçeyim?"

Hala onu incelerken sorduğu soru ile gözlerimi o hariç her tarafta gezdirmeye başladım sonra da hemen arkamı döndüm.

"Gel"

oturma odasına doğru yürüdüm arkamdan minik adımlarla gelmesi çok şeker gelmişti yüzüme o yüzden istemsizce sırıttım.

Geniş koltuğun ucuna otururken o da benim yanıma oturmuştu.
Vücudunu bana döndürdü ve ellerini bir leştirdi.

"Nasıl başlayacağımı hiç bilmiyorum.."

Gözümün önüne gelen saçımı elimle arkaya ittirdim ve bende vücudunu hafifçe ona döndürdüm.

"Neden çok samimiyken birden soğuk yaptığını açıklamakla başlabilirsin."

Dudaklarını yaladı ve anında gözlerim dudaklarına kaydı hep bu kadar pembe miydi yoksa şuan mı bana öyle gelmişti?
Hemen gözlerimi kaçırdım.

"Jongho ben korkuyordum, biliyorum böyle davranmam her şeyi daha da kötü yaptı."

"Neyden korkuyordun?"

eli yavaşça ensesine gitti ve yavaşça ovdu

"Hak ettiğin sevgiyi sana verememekten, sevgimi hissettirememekten.."

kafası yavaşça aşağıya indi aklından ne geçiriyordu bilmiyorum.

"Bazen diyordum ki tamam yeosang harika gidiyorsunuz böyle devam,güzel bir ilişkiniz olabilir sakın onu üzme ama sonra birden kötü ve olumsuz düşünceler aklıma doluşuyordu ve aklımı yiyip bitiriyordu, sorunlu aklımla seni üzmeyi inan bana hiç istemem.."

elleri yavaşça elime uzandı çekmek istemiştim fakat kalbim aklımın yerine geçmişti sanırım o yüzden ellerimi çekmedim, belki de cidden çekmek istememiştim.

"Böyle yapmamalıydım seni üzmemeliydim özür dilerim çok özür dilerim hemde.. Seni seviyorum gerçekten"

Gözlerinin kızardığını fark ettim karşımda ağlamasını istemiyordum yoksa bende dayanamam ve ağlardım, kızarık gözleri umutla gözlerime bakıyordu bir şey dememi bekliyordu bir dakika felan gözlerimizi ayırmadan birbirimize baktık.

"Ben-"

"Bir şey demene gerek yok, beni dinlediğin için teşekkür ederim.. En iyisi kalkayım ben."

Ellerini ellerimden çekeceği sırada sıkıca tuttum ellerini, şaşkınca bana baktı aslında ben bile şaşırmıştım ama konumuz bu değil.

"Yeosang ben seni hala çok seviyorum!Lütfen bu düşüncelerini beraber yok edelim ve eminim ki hak ettiğim sevgiden çok daha fazlasını verirsin sen bana.."

Sesim sonlara doğru alçalmıştı sonra da ellerini çok sıktığımı fark edip tutuşumu gevşettim ve elini okşamaya başladım.

"Ciddisin değil mi?"

Kafamı hızlıca olumlu anlamda salladım
ve dayanamayıp tekrardan ona sıkıca sarıldım o da ellerini belime sarmıştı hemen.

"Teşekkür ederim söz veriyorum seni bir daha üzmeyeceğim.."

Biraz daha öyle durduk ve ben ondan ayrıldım ellerimin omuzlarına koydum.
Çok garip hissediyordum hem çok mutluydum hemde çok heyecanlıydım.

Gülümseyerek bana bakmaya başladı bende fark etmeden gülümsüyormuşum oysa ki, elini yavaşça yanağıma koydu ve okşamaya başladı.

Kafamı hafif yana yatırdım onun dokunuşunu hissetmek çok güvende hissettiriyordu.
Kafasını bana yaklaştırdı ve gözleriyle dudaklarıma bakıyordu, heyecandan ellerim buz gibi olmuştu ve kalbim tekrardan hızlanmaya başlamıştı.

Gözlerini hala dudaklarımdan ayırmamıştı ve bu yanaklarımın kızarmasını daha da etkiliyordu. Fark etmeden yutkundum ve gözleri hemen gözlerimi buldu, öpmek için izin istiyormuş gibi gelmişti, eh bende sanırım dünden hazırdım ve hemen dudaklarımı dudaklarının üzerine kondurdum.

Öylece duruyordum çok heyecanlandığım için tam olarak ne yapacağımı da düşünemiyordum acaba istemiyor muydu? yoksa ben mi yanlış anlamıştım? düşüncelerimden çıkmamı sağlayan şey yeosangın dudağımı emmesiydi.

Pekala jongho sakin ol sakin

Alt dudağımı çekiştiriyor ve emiyordu bende saf saf durmak yerine aynı şekilde onun üst dudağını emmeye başladım, elini yavaşça tişörtümden içeri soktu ve vücudumu okşamaya başladı.

Ellerimle ensesinde ki uzun saçlarıyla oynuyordum, hafifçe doğruldum ve daha çok üzerine eğildim o ise daha hırsla öpmeye başlamıştı beni dudağımı ısırınca boğukça inledim dudaklarına doğru o da hızlıca dilini ağzıma yollamıştı.

İlk defa birisiyle öpüşüyordum ve ilk öpücüğümün yeosanga gitmesi rüya gibiydi..

Beni kendine daha çok çekti ve kucağına oturmamı sağladı, biraz soluklanmak için dudaklarımızı ayırdım gülümsemis küçük bir öpücük bırakmıştı dudaklarıma ardında dudakları boynumun yolunu tutmuştu, küçük küçük öpüyordu.

Her şey harikaydı, sevdiğim çocukla öpüşmüştüm ve o da beni seviyordu sanırım bu anı kimse bozamaz diyordum ki kapının açıldığını duydum.

Şokla yeosangı kendimden uzaklaştırdım ve ona baktım o da sanırım bunu beklemiyordu ve şok olmuştu.

Pekala şuan yaşanacak şeyler az çok tahmin edebiliyordum iyice gerilmeye başlamıştım.

"Jongho! ben geldim modun biraz daha yerine gelsin diye de sevdiğin tatlıdan aldı-"

San bir bana bir de kucağında oturduğum yeosang'a bakıyordu elinde ki poşetle.

.

ben hiçbir şey bilmediğimi fark ettim zattirik

i like u | jongsangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin