18

113 16 9
                                    

"San ben gidiyorum!" hızlıca ayakkabılarımın bağcıklarını bağladım.

"Nereye bu saatte, kahvaltı yapmayacak mısın?"

ayağa kalkıp montumu giymiştim.

"Yeosang'a gideceğim." arkamdan bir şeyler söyleyeceğini bildiğim için dinlemeden çıktım evden.

Sevgilinle vakit geçir diye evden gidiyoruz daha ne istiyorsun ya hepsi bi değişik.

Hava biraz estiği için hırkamın şapkasıyla kafamı örttüm sonra da montumun fermuarını çektim.

Aklıma yeosangı tekrar göreceğim geldiği için sırıtmaya başlamıştım, o gün sanın bizi bastığı günden iki üç gün geçmişti ve ben inanın şimdiden özlemiştim dayanamıyorum konuşmadığımız zaman da dayanamamıştım zaten.

telefonumu çıkarıp bana attığı konumdan evinin nerede olduğuna baktım, çok da uzak değilmiş.

Biraz daha yürüdükten sonra bir pastanenin önüne geldim.

Ne olur ne olmaz diye bir şeyler almam gerektiğini düşündüm, hem elim boş gitmek olmazdı.

Hızlıca içeriye girdim ve yiyebileceğimiz bir şeyler alıp çıktım.

15-20 dakika sonra evinin önüne geldim ve zili çaldım.

Ne kapıyı açan ne de seslenen birisi yoktu, yanlış mı geldim diye düşündüm ve tekrardan adrese baktım.

Doğru gelmiştim ama neden açan yoktu ki

Tekrardan bastım zile ama biraz daha uzun basmıştım.

Biraz daha bekledikten sonra kapı hızlıca açılmıştı.

"Şey, selam beklettiğim için özür dilerim"

Ona baktığım da ise mutfak önlüğünün ve bir kaç yerinin unla kaplı olduğunu gördüm ve gülmeden edemedim.

"Sorun yok yanlış geldiğimi düşündüm de bu halin ne?"

İçeriye geçmem için çekilmiş ardından hemen kapının orada ayna olduğunu tahmin ettiğim yerden kendine baktığını gördüm sonra da zaten içeri girdim.

"Offf inanmıyorum mala dönmüşüm."

O yüzünü temizlemeye çalışıyordu acaba ne yaptı da boyle kirlendi merak etmiştim açıkcası.

Montumu çıkarıp askılığa astım ve yanına gittim ve yanaklarında ki unu temizledim.

Bi saniye ya

"Bu yanık kokusu da ne?"

Dudaklarını büzmüş ve elimden tutup peşinden sürükleyemeye başlamıştı sonra da mutfağa gelmiştik ve inanın bana ben hayatım da bu kadar dağılmış bir mutfak görmedim.

"Pankek hazırlamak istemiştim ama sanırım yaktım.."

Ona baktığım da yüzünün hala asık olduğunu fark ettim gülmemek için kendimi çok zor tutmuştum.

"Gerçekten harika yapıyormuşsun"

Hemen bana dönmüş sert olmayacak şekilde omzuma vurmuştu.

"Bu bir ilk tamam mı? yoksa harika yaparım."

Tuttuğum elini kaldırıp öpücük bıraktım ve bu kokudan zehirlenmemek için önce camı açmaya gittim.

"Heyecan yapmışsın o zaman."

"Evet, kesinlikle heyecandan."

Sonra da gidip yanan pankeklere baktım

"Fena değil yenilir aslında."

i like u | jongsangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin