2. Bölüm

93 12 1
                                    

İkimizde Boğaziçi Üniversitesinde Hukuk okuyorduk, 3. sınıftık. Ben kafes dövüşlerine 1. sınıfın sonlarında başlamıştım. Dövüş sporlarını hep sevmişimdir küçüklüğümden beridir hep sporcu olmak isterdim. Fakat ailem buna hep karşıydı her sporcu olmak istediğimi söylediğimde "Spor yapıpta ne olacaksın saçmalık" tarzı sözler söylüyorlardı. Üniversiteye kadar hep gizli saklı bir şekilde kendimi geliştirmiş, üniversitede hayalimi bir nebze olsa gerçekleştirmiştim. Okumak için İstanbula gelmiştim ve ailemden harçlık almayı tamamen kesmiştim. Annem bu duruma karşı olsa da sesini çıkarmıyordu babamsa hâlâ hesabıma para gönderir ama benim o paraya dokunmadığımı bilir. Hem para kazanabileceğim hem de sevdiğim sporu ailemin haberi olmadan yapabileceğim bir yol bulmuştum aslında o beni bulmuştu. Yaklaşık 2 yıl önce nisan ayı üniversiteye yakın bir spor salonunda tek başıma çalışıyordum. Sonra biri geldi,Göktuğ. Takma adı Göktuğ asıl ismi Alp. Ama mekanda gerçek isimlerimizi kullanmayız. Yanıma geldi ve benimle sohbet etti aynı üniversite de okuduğumuzu fark ettik o ise işletme okuyor. Spor salonunda benim çalışmalarımı izlemiş spor yapmayı, dövüş sanatlarını çok sevdiğimi fark etmişti ve bana mekandan bahsetmişti. Bu işe ilk başta olumlu bakmamıştım fakat sonrasında çok cazip gelmişti ve kendimi orada buldum. Mekanın yıldız isimlerinden biriyim 'Gölge' takma adı ile, benim üzerime bahis oynayanlar genelde kaybetmezler. Zamanla daha da profesyonelleştim, orası artık zamanımın çoğunu geçirdiğim bir yer haline geldi..

Kampüse geldiğimizde Balın arabayı park etti ve beraber fakülteye ilerledik. Hukuk fakültesi yazılı girişe geldiğimizde içeriye girdik ve amfiye doğru yürüdük. Amfide ortalarda bir yer bulduk ve oraya oturduk. Ders insan hakları hukukuydu. Bilgisayarlarımıza notlar tuttuk, ben klasörümde düzenlemeler yaptım ve bilgisayarı tablet moduna getirip dijital kalem ile cümlelerin altını çizip dipnotlar ekledim terimleri ok çıkartıp açıkladım. Sonra ders bitti. Balınla beraber kampüsün bahçesine gitmeye karar verdik. Yemyeşil bahçede güzel bir oturma yeri bulduk. Biraz oturup ders hakkında konuştuk. "Kahve mi alsak?" fikri ortaya atan Balındı. "Varya o kadar mükemmel olur ki", "Hadi o zaman şu ilerdeki kafeye gidelim" oturduğumuz yerden kalktık her zamanki kafemize doğru yol aldık. Kampüsten çıktıktan sonra Balının arabasına bindik arabayla gitmek daha mantıklı gelmişti çünkü bugün başka dersimiz yoktu. Kafeye vardığımızda masaya oturup siparişlerimizi verdik. Ben caramel machiato Balın ise double shot espresso sipariş etti. "Resmen her yerim ağrıyor buna beynimde dahil" "Şu dersten sonra kafası ağrımayan insan değildir zaten" kahvelerimiz gelmişti benim canım çok fena profiterol çekince onu da sipariş ettim. "Bugün bir yerlere mi gitsek?" diyerek ortaya bir fikir attım. "Alışverişe çıkalım mı ya da lunapark?" Balının söyledikleri hoşuma gitmişti. Hızlıca başımı aşağı yukarı salladım. "İkisi birden ne dersin Balın Hanım?" "Varım derim" diyerek yumruk uzattı. Yumruklarımızı tokuşturduk. Bugünün planı yapılmıştı. Tatlımdan bir kaşık daha alırken gözüme birşey çarptı kafenin karşısındaki caddeden bir grup polis üniforması giyen gençler geçiyordu. "Balın arkana baksana" Balın arkasına döndü bir oraya bir bana baktı. "Senin gözler şahin diye boşuna demiyorum dedektör gibi nerede yakışıklı var senin gözler orada" "Ya ben ona mı dedim 5-6 tane polia bir yere gidiyor yakınlarda bir olay mı olmuş diyecektim" Bana öylew mi diyen bir bakış attı. "Hadi gidelim" Balın aban şaşkın şaşkın baktı. "Nereye?", "Merak ettim kesin bir olay oldu", "Bari şunları bitir dicem de tatlıyı bitirmişsin zaten", "Aynen öyle ben gidip ödemeyi yapayım kahveleri elimize alır gideriz." Onun cevap vermesini beklemeden kasaya koştum. Ödemeyi yapıp geri döndüm Balın arabay gitmişti büyük ihtimalle, koşarak arabay gittim. Arabada bekleyen Balını görünce sırıttım hemen arabaya bindim. "Kahven" dedi elime kahvemi uzatırken. Kahveyi alıp içmeye başladım. "Hadi bakalım görelim senin polisler nereye gidiyor" Fark etmese de o da merak ediyordu içten içe biliyordum..

"Tam da tahmin ettiğim gibi" dedim Balına bakarak. Arabayla polisleri takip etmiştik ve şuan polis akademisinin önündeydik. "Cidden bunun için mi takip ettik bari kavga falan olsaydı" dedi sitemle. "En azından bu yakışıklıların mekanını öğrenmiş olduk" dedim. En baştan beri sebebimin bu olduğunu bilen Balın biliyordum dercesine sırıttı. "Hadi gidelim" dedi ve arabayı ana yola sürdü. 

"Çook güzeel koş koş koş" dedim ve Balının elini tutup koşmaya başladım. Balınla ikimizde sırıtıyorduk. Karşısında  durduğumuz gondol çok eğlenceli görünüyordu. Hemen görevliden biletlerimizi aldık ve bindik. Gondolu ikimizde çok severdik her lunaparka geldiğimizde ilk hedefimiz gondol olurdu. Gondol yavaş yavaş sallanmaya başladı ve Balın kamerasını çıkardı. Eğlenceli anlarda ânı  kaydetmeyi çok sever. Gondolun hareketleriyle çığlıklar çoğaldı. Bende emniyet kemerine güvenerek kollarımı açarak bağırmaya başladım. Saçlarımın uçuşması rüzgarın yüzüme çarpışı çok güzel bir histi. Balında en az benim kadar eğleniyordu ki bunu herkes çığlık atarken onun şarkı söylemesinden anlayabiliriz. Balının söylediği şarkıya bütün gondol eşlik etmeye başladı. "Yükünü bırak yamacıma çömel üstüm başım yara bere gülüşü özel biz bizi iyi biliriz aynı yolda eskimişiz suretimiz benzer.."

Gondoldaki eğlenceli anlarımızınsan sonra soluğu korku tünelinde almıştık. Yerleştiğimiz vagon hareket etmeye başladı. Bu korku tünelinin farklı bir özelliği vardı ve bu yüzden Balında da ben de de silah vardı. Karşımıza çıkan zombileri öldürmemiz gerekiyordu. Etraftaki kan izleri ve karanlık hafif tırsmama neden olmuştu(!) ama eğlenceli olacağına adım kadar emindim. Karşımıza 2 tane zombi çıktı "Sağdaki benim" dedim "Sol tarafı bitti bil" dedi sırıtarak. İlk hedeflerimizi başarıyla katletmiştik ama sorun şu ki bu kolay seviyeydi "Gelsinler bakalım" dedim silahımın namlusuna üfleyerek. Balın bu anın fotoğrafını çekmişti. Bir anda korkutucu ve ürkütücü ayak sesleri duyulmaya başladı. Karşımıza sayamadığım kadar zombi gelmişti. Çoğunu öldürmüştük ama 3 tanesi bize doğru yaklaşıyordu. Balın birini vurdu bende birini vurdum. Kalan son zombi iyice yaklaştı tam vagona atlıyordu ki. Yüzüne yumruğumu geçirdim."Lan bunlar animasyon değilmiydi.","Değilmiş","Yalnız ben bir tık çalışana yumruk attım galiba." dedim şaşkın bir şekilde. "Bi baktım zombi uçuyor o nasıl yumruklu Bengi umarım yüzü yamulmamıştır adamın." Çıkışa gelince hemen görevlinin yanına gittim. Bir zombiye yumruk attığımı söyleyince kahkahalar atarak gülmeye başladı ve bana onların gerçek insan olmadıklarını cansız manken olduklarını mekanizma sayesinde hareket ettiklerini mankenlerin yüzü çok sert bir plastik olmadığı için insan sanabilecegimi söyledi. Rahatlamıştım gerçek bir insan olsaydı burnu kırılabilirdi bile. Balın ise hâlâ gülüyordu. "Bengi yüz ifadeni o kadar komikti ki zombiye göz göze gelişin bağırarak yumruk atışın." gülmekten zor konuşuyordu. "Ha ha ha çok komik." dedim sahte bir kahkaha atarak. Balın hâlâ gülüyordu bense göz göze geldiğim kişiye şaşkınlıkla bakıyordum. Başında beni farketmiş olacak ki gülmeyi bırakıp baktığım yöne baktı. Karşımızda bugün gördüğümüz polislerden ikisi duruyordu. Üzenlerinde üniforma yoktu ama tanımıştım görsel hafızası iyi olan biriydim. Karşımdaki kişi kafedeyken ilk gözüme çarpan kişiydi dalgalı siyah saçları beyaz teni ve ela gözleriyle uyumlu yapılı bir vücudu vardı. Yanında ise arkadaşı olduğunu tahmin ettiğim sarışın kahverengi gözleri olan bir çocuk vardı. Dönüp Balına baktığımda o da şaşkın görünüyordu. Bakışmamızı sonlandırıp tekrar çocuklara döndüğümüzde bize doğru geldiklerini gördüm. "Selam size bir teklif sunsam kabul eder misiniz?" dedi siyah saçlı olan "Ha bu arada ben Aral ilk önce kendimi tanıtayım."



Kalp KafesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin